Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Halk oylamasını, inanıyorum ki milletimin kahir ekseriyeti öyle bekliyor ve bu ’evet’le sandıkları patlatmamız lazım. 13 Eylül sabahı farklı bir şekilde milletçe ayağa kalkmamız lazım" dedi.
Erdoğan, İstanbul Grubu Dostluk Derneğinin iftarında yaptığı konuşmada, Anayasa Mahkemesi ile HSYK’nın öngörülen yeni yapılanmasıyla Türkiye’de nelerin değiştiğinin, nelerin gelip nelerin gittiğinin ortada olduğunu, artık sivillerin askeri mahkemede yargılanmayacağını söyledi. Anayasa değişikliği ile kamu denetçiliği kurumunun geldiğini, artık vatandaşların AİHM’e gitmeyeceğini, bireysel başvuruyla Anayasa Mahkemesinde işini halledeceğini anlatan Erdoğan, ayrıca memurların toplu görüşme değil, toplu sözleşmeye geçeceğini, işçinin iki sendikaya birden üye olma hakkını elde edeceğini, yapılacak toplu sözleşmeden emekli memurun da istifade edeceğini, kadınların, özürlülerin ve şehitlerin geride bıraktıkları dul ve yetimlerin haklarının anayasal teminat altına alındığını vurguladı.
Erdoğan, "Ne Anayasa Mahkemesinin yapısında ne HSYK’nın yapısında hükümetin herhangi bir dahli yok. Olamaz da. Ama bunlar çıkıp televizyonlarda ne diyor, ’Hükümet kendine göre düzenini yapıyor.’ Hazmedemedikleri ne biliyor musunuz? Diyelim ki Edirne, Tekirdağ ve Ağrı’daki hakim, savcı oy kullanacak. 10-11 bin hakim, savcı oy kullanacak ve bu insanlar HSYK’ya atayacaklar. Ne diyor beyler şimdi? Diyorlar ki ’oraya biz sizi sokmayız.’ O yıkılıyor. O yıkıldığı için rahatsızlar. Niye onların vereceği reye saygı duymuyorsun, niye onların tercihlerine saygı göstermiyorsun? Çünkü eskiden kaymak takım istediği gibi istediği yere istediklerini atıyorlardı" diye konuştu.
"EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR İRADESİNE SAYGI"
Başbakan Erdoğan, Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’un "411 meselesine" işaret ettiğini de hatırlatarak, "411 olayı Türkiye’nin demokrasi adına tarihi bir ayıptır" dedi. Anayasa değişikliği için yapılan oylamadan sonra bir gazetenin "Kaosa kalkan 411 el" başlığını attığını hatırlatan Erdoğan, "Düşünebiliyor musunuz bu nasıl milli egemenlik kayıtsız şartsız milletindir? İradesine de saygı. Yeri geldiği zaman bunlar ’Atatürkçüyüz’ derler. Ne Atatürkçü’dürler. Sizin neye benzediğiniz belli değil. Size özel turnusol kağıdı lazım. Bir taraftan ’milli egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyeceksin, öte taraftan ’411 el kaosa’ diyeceksin. Ne oldu? Anamuhalefet hemen Anayasa Mahkemesine gitti. Anayasa Mahkemesinin verdiği kararla 411 oy yok sayıldı. Böyle bir demokrasi olur mu? Böyle bir parlamenter sistem olur mu? İşte bu ’evet’ oyları bunu düzeltiyor. Rahatsızlık burada" diye konuştu.
Erdoğan, aynı şeyin 367 oy ile ilgili de yaşandığını, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de bütün Cumhurbaşkanlarında ne uygulandıysa aynısının uygulanmasını istediklerini ancak aynı yerleşik düzenin ’istemezük’ dediğini söyledi. O zaman "Millete gidelim" dendiğini ve gittiklerinde de milletin "Evelallah" dediğini ifade eden Erdoğan, "Şimdi işte bir’evet’le bir yanlış daha düzeltilecek. Bunu yapmamız lazım. Asla ve kata bunu bir AK Parti projesi olarak görmedik, görmüyorum" dedi. Erdoğan, bir tarafta darbe anayasasından yana olanlar, bir tarafta da milletin projesi olan bu anayasa değişikliğine ’evet’ diyenler olduğunu söyledi.
"YARSAV’IN KURULMASI YANLIŞ"
Konuşmasında YARSAV ile ilgili görüşlerini de aktaran Erdoğan, YARSAV’ın kendisi için "bizi hedef olarak gösteriyor" dediğini belirterek şunları kaydetti:
"Peki sen Başbakan’a bu kadar sataşıyorsun da Başbakan senin için birşey söylediği zaman neden rahatsız oluyorsun? Bir defa YARSAV gibi bir vakfın yargıçlar dünyası içinde kurulması kadar bir yanlış olamaz. Bak şimdi karşısında bir tane daha kuruluyor. Üçüncü de dördüncü de kurulabilir. Bu bize neyi hatırlattı? Geçmişteki POL-DER, POL-BİR gibi kuruluşları hatırlattı. Ya siz arkadaşlar yargıyı birbirine mi düşüreceksiniz? Ben şu anda ihsas-ı reyde bulunan bir YARSAV mensubunun içinde olduğu bir mahkemeye nasıl güveneceğim, nasıl inanacağım? Soruyorum size, kendimi nasıl teslim edeceğim? Bunlar kalkıp Cumhurbaşkanını bile yargılama cüretinde bulunan insanlar. Kim bunlar, YARSAV mensupları. AB’nin istediği dernek ya da vakıf bu değil. O yargının sorunlarıyla ilgilenmek üzere bir Türkiye yargıçlar birliğini istemiştir. Yoksa dışarda o bildiğiniz, anladığınız dernek ya da vakıfların yargıyla ilgili kurulması değildir. Milleti aldatmayın. Onun için bunun da düzeltilmesi, düzenlenmesi lazım. İnşallah şu işleri düzenledikten sonra onun da adımını atacağız."
"KURUMLARIMIZIN İÇİNDE SIKINTILAR VAR"
Başbakan Erdoğan, gazetelerde itirafçılarla ilgili çıkan haberlere de işaret ederek, "Bunlar durup dururken çıkmıyor ha. Kurumlarımızın içerisinde sıkıntılar var. Yasamanın içinde de yürütmenin içinde de yargının içinde de var. Bunun dışında Silahlı Kuvvetlerden tutun, bütün kurumlar, hepsinin içinde var. Öyleyse bu kurumların elden geçip temizlenmesi lazım" dedi. İktidarları döneminde ekonomik verilerdeki gelişmelere de işaret eden Erdoğan, MHP-DSP-ANAP hükümeti döneminde IMF’ye 30 milyar dolar borç yapıldığını ve kendilerine de 23.5 milyar borçla devrettiklerini ancak şu anda 6.9 milyar dolar borç bulunduğunu söyledi. Merkez Bankasını 26.5 milyar dolar borçla devraldıklarını, şu anda Merkez Bankasının kasasında 75 milyar dolar bulunduğunu belirten Erdoğan, "Bizi yolsuzlukla niteleyenlere hep söylüyorum, ’aynaya bakın. 13.5 katrilyon nemayı biz ödedik.’Borç, borç’ diyorlar. Ne borcu? Geldiğimizde borcumuzun milli gelire oranı yüzde 74’tü. Şu anda krize raĞmen yüzde 45. Devletin borçlanma faizi yüzde 63’tü, şu anda 7-8. Buralara düştü. Bakın nerelerden nerelere geliyoruz. Enflasyon yüzde 30’du, şu anda 7.6. Buraya geldik. Bunlar Türkiye’nin ne denli başarılı gittiğinin alametidir. Bunu aynı şekilde aynı kararlılıkla sürdüreceğiz" dedi.
Erdoğan, zaman zaman siyasette gerginlik olduğunu ancak her taraftan saldırırlarken kendilerinin kalkıp da "bir yanağını tuttuğun zaman öbür yanağını çevir" diyenlere "kusura bakmayın, benim öyle bir yanağım yok" dediklerini söyledi. Erdoğan, saldırıların karşılığını bulması gerektiğini, adaletin gereğinin de bu olduğunu ifade ederek, çok çalışmaları gerektiğini söyledi. Türkiye’nin dünyanın 26’ncı büyük ekonomisi iken şu anda 17’nci büyük ekonomi olduğunu, 2023’de Türkiye’nin dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yerini alacağını ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Artık çığ haline gelmiş büyüyoruz. Dünyanın Türkiye’ye bakışı artık farklı. Aynı kökten eğer besleniyorsak bir de katılımcı bir yapıyı benimsememizin gereği atmamız gereken adımları iyi belirlememiz lazım. Onun için diyorum ki biz özellikle şu ’evet’i, bir defa başarılı bir imtihanı ülkemizde verelim ve ülkemizin aydınlık yarınlarının temelini atalım. Bu bizim için çok önemli. İnsanı yaşatacağız. İnsan merkezli bir anlayışı ortaya koyacağız. Ama önümüzde öyle bir Anayasa var ki, devleti önceleyen, insanı ise arka plana alan bir Anayasa. Şimdi biz bu adımla insanı önceleyen, devleti ise arka plana atan bir adımı atıyoruz. Bunu başarmak zorundayız. Bunu başardığımız gün çok şeyler değişecek. O zaman bakıyorsun devlet halkının hizmetinde. Siyasetçi afra tafra yapmayacak. Ne diyecek ’ben senin hizmetkarınım’ diyecek. Bizim için çok önemli. Bürokratik oligarşinin bu ülkede kesinlikle terbiye edilmesi ve oturması gereken yere oturması gerekiyor. Şu anda oturması gereken yerde değil. Memur ama fiili durumu amir. Memur ne demek? Emir alan demek. Siz hangi memurun emir aldığını gördünüz. Hangi memura bakarsanız bakın değerli kardeşlerim emir almaz, emreder. Ve vatandaşına kılı kıpırdamaz. Nereye giderseniz gidin bunu görürsünüz. Ve bunlar, ben bazen Bakan arkadaşlarıma söylüyorum, ’Aman ha, şu altınızdakilere dikkat edin. Ve bunlara çok ciddi takip koyun. Ve bunlar farkında olmadan kilimi ayağınızın altından alırlar’. Evet. Vaka budur."
"BİZ DİYORUZ Kİ YAPANIN YANINA KAR KALMASIN"
Başbakan Erdoğan, Anayasa değişikliğiyle bir şeye daha son verdiklerini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Üstünlerin hukukunu şöyle ayaklarımızın altına alıyoruz ve hukukun üstünlüğüne geçiyoruz. Ve elbette bir çok, geçmişteki yaşadıklarımızı biz yeniden yaşamak istemiyoruz. Ve inanıyorum, önüme getirilip de o dosyaları okuduğum zaman, hep bunlar söylenirdi ama dosyaların kendilerini bizzat gördüğümde şunu gördüm. Yani solcusu olsun, sağcısı olsun, hatta bir televizyon kanalında da ’bir
soldan, bir sağdan dediler. Biz idam ederken dengeyi gözettik’ dediler. Allah aşkına böyle bir anlayış mı olur? Yani biz bununla iftihar edebilir miyiz? Böyle bir anlayışla iftihar edebilir miyiz? Öyleyse bu anlayışın çek edilmesi gerekmez mi? Bu anlayışın hesaba çekilmesi gerekmez mi? Öyleyse bu anlayış, geleceğe yönelik en azından o idam edilen yavrularımızın iadeiitibarını sağlamak bizim boynumuzun borcu değil mi? Şimdi diyecekler ki ’onlar zaten zaman aşımına uğradı’. Ya bırak arkadaş zaman aşımını. Onu ayrıca konuşuruz. Ama şu anda biz bir şeyi başarmak durumundayız. Nedir bu? Biz iadeiitibar makamındayız. Bakın bu kardeşlerimizden, bu yavrularımızdan birinin ağabeyi beni aradı. ’Biz ailece hüngür, hüngür ağlayarak izledik’ dedi. ’Çünkü siz, bugüne kadar seslendirilmeyen kardeşimizin durumunu orada gündeme getirdiniz’ dedi. Değerli arkadaşlar, işte her şey böyle oldu zaten. Unutulup gitti, unutulup gitti, her şey yapanın yanına kar kaldı. İşte diyoruz ki her şey yapanın yanına kar kalmasın. Ve birisi bunun, hani ’seni de hesaba çeken bir Molla Kasım gelir’ meselesi var ya, biz bu Molla Kasım olduk. Olalım. Ve bunun için de benim milletim şunu söylesin, ’Hamd olsun artık benim güvenebileceğim bir hükümetim, bir iktidarım var. Bakın biz daha bu işlerin yeterli olduğunu asla söylemedik, söylemiyoruz. Ve neler olduğunu zaten sizler dışarıdan izliyorsunuz. Her şeyi, her yerde konuşmak arkadaşlar doğru değil. Ama zamanı gelince konuşmak değerlidir. Onu da zamanı gelince konuşuruz."
"SANDIKLARI PATLATMAMIZ LAZIM"
Başbakan Erdoğan, 12 Eylülde yapılacak halk oylamasına ilişkin olarak da, "Halk oylamasını inanıyorum ki milletimin kahir ekseriyeti öyle bekliyor ve bu ’evet’le sandıkları patlatmamız lazım. 13 Eylül sabahı farklı bir şekilde, milletçe ayağa kalkmamız lazım. Bilesiniz ki şu andaki bizim sıçramamız 12 Eylülde. O zaman çok daha farklı olacaktır, ülke çok daha farklı bir sıçrama kaydedecektir her anlamda. Çünkü demokraside ne kadar güçlüyseniz ekonomide o kadar güçlüsünüz. Demokraside ne kadar zayıfsanız ekonomide de o kadar zayıfsınız. Şu ana kadar bizim yaşadığımız bu. Hak ve özgürlükler noktasında aynı şekilde. Bundan asla taviz vermememiz lazım. Haklarımızı er veya geç alacağız" diye konuştu.
Erdoğan, sadece Allah’a verilecek can borçları olduğunu, kimseye can borçlarının bulunmadığını belirterek, "Bu yola da böyle çıktık. Kolay değil. Şöyle geçmişe baktığımız zaman, bugüne baktığımız zaman aldığımız mesafe tabii ki az bir mesafe değil ama Türkiye’de bizim geldiğimiz konum neresi? Ve birilerinin yıllar yılı bu ülkede yaptıkları ne? Bizim temizlediğimiz ve ülkemizi getirdiğimiz yer neresi, o zaman bunu kalkıp gururla onurla konuşacağız" dedi. Türkiye’de üniversitesi olmayan il kalmadığını, Cumhuriyet tarihinde yapılan üniversitelerden daha fazla üniversiteyi yaptıklarını, hızlı treni hizmete soktuklarını, Marmaray’ın 2012 sonunda biteceğini, 3’üncü köprünün ihale aşamasına geldiğini anlatan Erdoğan, "Bunları onların dün hani ’zenci Türkler’ dediği ben bunu gururla ifade ediyorum biz gerçekleştiriyoruz" dedi.
"HALK OYLAMASI GÜVEN OYLAMASI DEĞİL"
İftarda konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş da Milli Nizam camiasından başlayarak bu camianın Türk siyasi hayatına neler kattığını anlattı. Türkiye’deki demokrasi anlayışı eleştiren ve en son YAŞ’ta yaşananların çarpık demokrasi anlayışını gösterdiğini ifade eden Kurtulmuş, "Onların demokratik sistem dediklerinin adı bürokratik oligarşidir. Bundan sonra Türkiye siyasetinin merkezindeki kırılma noktası bu demokratik oligarşinin kırılması olacaktır" dedi. Kurtulmuş, MGK, HSYK, Anayasa Mahkemesi, YAŞ, YÖK, Yargıtay gibi kurumların milletin denetimine açık olmadığını, Anayasa Mahkemesinin millet egemenliğini yok sayan kararlar verdiğini, Türkiye’nin Anayasa referandumunda bir sınav vereceğini söyledi. Anayasa değişikliği paketinin çok büyük bir reform olmasa da Türkiye’nin demokrasi yolunda önemli bir metin olduğunu kaydeden Kurtulmuş, bu nedenle parti olarak "Evet" diyeceklerini söyledi. Kurtulmuş, halk oylamasının AKP’ye güven oyu anlamına gelmediğini o nedenle 12 Eylül’de "evet" deseler de 13 Eylülde "hayır" demeyi sürdüreceklerini sözlerine ekledi.