Ergenekon nelere kadir!

Ergenekon'un 9'uncu dalgasında yapılan operasyonda gözaltına alınan ya da evlerinde arama yapılan kişiler yan yana getirildiğinde ortaya çok ilginç bir tablo çıkıyor.

ŞAHİN'İN EVİNDE 9 SİLAH BULUNDU

Bu ilginç tablodaki iki isim ve ortaya çıkan ayrıntı hepsinden daha çarpıcı.

"Terör örgütü şüphelisi" olarak dün evi aranan Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, aynı operasyonda gözaltına alınan İbrahim Şahin'in Susurluk Davası'nda ceza almasında büyük rol oynamıştı.

ŞAHİN'İN EVİNDE 9 SİLAH BULUNDU

Kanadoğlu 2002 yılında yerel mahkemenin hükmünü bozan Yargıtay kararına başsavcı olarak itiraz etmeseydi, belki de İbrahim Şahin'in de aralarında bulunduğu Susurluk sanıkları zamanaşımından yararlanıp ceza almayacaktı. Kanadoğlu bu dönemde Başsavcı konumunun gereğini yerine getirmişti. Ancak yargı sürecini etkileyen itirazını dile getirdiği 5 sayfalık mektubunda tarihi ifadeler kullanmıştı. Bu ifadeler hem Türk Siyasi hem de Türk Hukuk tarihine damga vurmuştu. İşte Kanadoğlu'nun yargıya temiz toplum çağrısı yaptığı mektubunun en çarpıcı bölümü:

Reklam
Reklam

"Susurluk davası, Türkiye'nin temiz toplum özleminin simgesidir. Türk halkı umut ve sabırla yargı organından, olayın aydınlatılmasını varsa, suçun tespitini ve suçluların bir an önce cezalandırılmasını beklemektedir"

SUSURLUK DAVASI'NIN KADERİNİ DEĞİŞTİREN OLAY NASIL GELİŞTİ?

4 yıldır süren Susurluk davası 12 Şubat 2001'de karara bağlandı. İstanbul 6 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi, sanıklardan Özel Harekat Dairesi eski Başkanvekili İbrahim Şahin ve MİT eski görevlisi Korkut Eken'i cürüm işlemek amacıyla çete oluşturmak suçundan 6'şar yıl hapisle cezalandırdı.

ŞAHİN'İN EVİNDE 9 SİLAH BULUNDU

Aralarında Haluk Kırcı'nın da bulunduğu diğer sanıklar ise, 4'er yıl hapse mahkum edildi. Şahin ve Eken ayrıca, ömür boyu kamu hizmetinden men edildi. Milletvekilleri Mehmet Ağar ve Sedat Bucak'a dokunulmazlıkları bulunduğu gerekçesiyle ceza verilemedi. Dokunulmazlıkları kaldırılmış olsaydı iki milletvekili hapis cezası alacaktı. Mahkeme heyetinin gerekçeli kararında geçen "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve yüce Türk milletinin iç ve dış güvenliğinin katillere, uyuşturucu kaçakçılarına, kumarhane işletmecilerine emanet edilmesi, bunlardan medet umulması affedilemez, kabul edilemez bir davranıştır" sözleri Türk hukuk tarihine altın harflarla geçti.

Reklam
Reklam

YARGITAY KARARI BOZDU

DGM'nin verdiği bu karara yapılan itirazı değerlendiren Yargıtay 8. Ceza Dairesi, hükmü, 'eksik soruşturma' gerekçesiyle bozdu.

ŞAHİN'İN EVİNDE 9 SİLAH BULUNDU

Karara gerekçe olarak, bazı sanıkların 'Gizli celse' istemlerinin reddedilmesi ve Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfi Topal 'ın öldürülmesiyle ilgili Beyoğlu 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde süren davanın yargılama sürecinin sorulup, dosyanın incelenmemesi gösterildi.

BAŞSAVCI KANADOĞLU BOZMA KARARINA İTİRAZ ETTİ

Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin verdiği bozma kararına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu itiraz etti. Kanadoğlu'nun Genel Kurul'a gönderdiği 5 sayfalık itiraz mektubundaki, "Susurluk davası, Türkiye'nin temiz toplum özleminin simgesidir. Türk halkı umut ve sabırla yargı organından, olayın aydınlatılmasını varsa, suçun tespitini ve suçluların bir an cezalandırılmasını beklemektedir" ifadesi ise bir dönemi tanımlayan sözlerdi.

YARGITAY CEZA KURULU İTİRAZI HAKLI BULDU

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun 'eksik soruşturma' gerekçesiyle davanın bozulmasına yönelik itirazını oy çokluğuyla yerinde buldu. Bu kararın ardından Yargıtay 8. Ceza Dairesi, İstanbul 6 Nolu DGMce verilen mahkumiyet kararlarına dair temyiz stemini 15 Ocak 2002'de esastan görüştü ve cezaların onaylanmasına oybirliğiyle karar verdi.

Reklam
Reklam