Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İlknur Arslanoğlu, "14 Kasım Dünya Diyabet Günü" dolayısıyla açıklamalarda bulundu. Çocuklukta en sık görülen diyabet türünün ömür boyu insülin kullanımı gerektiren tip 1 diyabet olduğunu bildiren Prof. Dr. Arslanoğlu, bunun en önemli sebepleri arasında doğuştan genetik yönden yatkınlık olduğunu ifade ederek, çevresel ve yaşam tarzına ilişkin zararlı etkenlerin de süreci kolaylaştırdığını vurguladı.
Çocuklarda diyabet gelişiminde genetik yatkınlığın önlenemez olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Arslanoğlu, "Ancak D vitamini, omega 3 ve antioksidanların eksikliği, beslenme, uyku ve hareket düzeninin olmaması, dış stres etkenleri veya bireyin bunlarla başa çıkma yetersizliği, kirli hava ve doğal olmayan çevre, aşırı ve bilinçsiz hijyen azaltılabilir riskler arasında sayılabilir" dedi.
Tip 2 diyabetin çocuklarda daha az görülmekle birlikte, ergenlerde giderek arttığına işaret eden Prof. Dr. Arslanoğlu, "Bu diyabet tipi obezite ile çok yakın ilişkili ama obezite bağışıklık sistemini olumsuz etkileyerek Tip 1 diyabet riskini de artırabilir. Tip 2 diyabet daha sinsi ilerler, belirtileri ortaya çıkmadan çok ileri aşamalara gelebilir ama geç kalınmazsa insüline bağımlı olmadan yaşam tarzı düzenlemesi ve ağızdan alınan ilaçlarla tedavi edilebilir.
Tip 1 diyabet ise daha hızlı ilerler ve yaşam tarzına dikkat edilse bile insülin gerektirir. Henüz ilerlememiş olgularda şeker yükleme testi ve hemoglobin A1c adı verilen üç aylık şeker ortalamasını gösteren tahlil ile karar vermek gerekebilir. Ayrıca klasik idrar tahlilinde idrarda şeker görülmesi, durum ilerlediyse keton adı verilen maddelerin de görülmesi kan şekeri ile birlikte tanı koydurucudur. Ancak insülinin çeşitleri var, bireye uygun seçimler yapmak gerekir. Bir de insülinin hem verilişini, hem de vücudun ihtiyacına göre ayarlanmasını kolaylaştıran insülin pompaları da tedavide yardımcı olan önemli teknolojik ürünlerdir" şeklinde konuştu.
Çocuklarda diyabet yönetiminin ailenin ve diyabet ekibinin yakın iş birliğini içerisinde olması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Arslanoğlu, "Ayrıca başta okul personeli olmak üzere genel çevrenin de desteği önemlidir. Bu işbirliği ile diyabet yönetiminin üç ayağı, yani insülin, beslenme ve egzersizin birbiriyle uyum içinde sürdürülmesi, bu uyumun da sürekli şeker ölçümüyle denetlenmesi gerekir. Bütün bunlar çocuğun yaşam kalitesini ve yaşama sevincini azaltmayacak yoğun bir deneyim ve destek eşliğinde gerçekleşmelidir. Yalnızca bunu yaparken akranlarını yakalayabilmek için herkesten daha hızlı, daha becerikli ve daha bilinçli olmaları gerekir. Buna en iyi örnekler çocukluktan beri diyabetli tıp profesörleri, profesyonel sporcular, birden fazla çocuk sahibi olmuş başarılı diyabetli ebeveynlerdir" diye konuştu.
İHA