Erkan mumcu, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu

Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, AK Parti'nin kapatılma davasının papatya falına döndüğünü belirterek, "DTP ile diyalog kuramazsanız, Barzani ile iletişim sağlayamazsınız" dedi.

Partisinin Batman İl Başkanı Kemal Tarhan'ın oğlunun nikahına katılmak için bölgeye gelen Erkan Mumcu, partisinin Diyarbakır İl Başkanlığı'nı ziyaret etti. Burada parti yöneticileriyle kısa bir toplantı yaptıktan sonra gazetecilerin sorularını cevaplayan Erkan Mumcu ilk olarak, geçtiğimiz yıl yaşanan partisinin, Demokrat Parti (DP) birleşme sürecini değerlendirdi.

Reklam
Reklam

"ANAVATAN PARTİSİ DP İLE BİRLEŞMESİNDE HAKSIZLIĞA UĞRADI"
Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, partisinin DP ile bir birleşmesi görüşmelerine ilişkin, "Birleşmeyle ilgili aşağı yukarı iki aydan bu yana, birkaç görüşme yapıp meseleyi değerlendirdik. Geçmiştekinden daha farklı olarak, daha iyi niyetli ve daha samimi bir yaklaşım görüyorum. Yine de meseleyi çözüme kavuşturacak bir iradenin ortaya çıktığını söyleyemem. Anavatan Partisi'nin geçmişte uğradığı çok büyük bir haksızlık var. Bu meseleye dikkatli yaklaşmak gerek. Yani partililer ne Genel Başkanları
ne de Genel İdare Kurullarına bağlı. Partiler milyonları bulan, üyelerin söz sahibi olduğu bir yapıdır. Dolayısıyla bir ilerleme kaydedildiğini söyleyemem. Bu mesele artık, gereğinden fazla uzamıştır. Bir şekilde bu meseleye olumlu veya olumsuz ama bir nokta koyma gereği vardır" dedi.

"AK PARTİ'NİN KAPATILMA DAVASI PAPATYA FALINA DÖNDÜ"
AK Parti'nin kapatılma davasını papatya falına benzeten Mumcu, "Papatya falı bakılacak bir konu değil. Eğer AK Parti'nin savunmasını Anayasa Mahkemesi yeterli görecekse kapatmayacaktır, yok yeterli görmeyecekse de kapatacaktır. Ama kapatma davasıyla ortaya çıkan bir durum vardır. O da şudur ki Türk demokrasisinin sistem olarak pek çok sorunu, arızası vardır. 7 yıldır iktidarda olan bir hükümetin üstelik Anayasa değiştirme kudretiyle iktidarda olan bir hükümetin, 7 yıldır yapmadıklarını bugün kapatma
davası sebebiyle ertelemesini anlamak mümkün değildir" ifadelerini kullandı.

Reklam
Reklam

"KRALA TANINMAYAN YETKİLER, ÇUMHURBAŞKANINA TANINIYOR"
"Arıza sistemdedir" diyen ANAP Genel Başkanı Mumcu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün yaşadığımız krizin temelinde yatan gerçek 'Laiklik' sorunu değil Cumhurbaşkanlığı sorunudur. Cumhurbaşkanının aşırı yetkilerle donatılmış olması-nı, demokratik bir düzende olmazsa olmaz olan kuvvetler ayrılığını bir kez ortadan kaldırmak lazım. Sistemin iki büyük arızası vardır. Bir tanesi seçim ve siyasi partiler kanunlarının oluşturduğu adaletsizlikler ve antidemokratik gerçekler, diğeri Cumhurbaşkanı. Yani (Cumhurbaşkanının) anarşik düzende krala bile tanınmayan yetkilere sahip olması. Söylemek
istediğim şudur: Papatya falına bakmaktan vazgeçsinler oturup kapsamlı bir sistem reformunu, anayasa değişikliği paketini, önce görüşme ve uzlaşmaya açarak sonra parlamentodan (TBMM) geçirerek ve referandum onayıyla kamuoyu rızasına sunarak yasalaştırsınlar. Ondan sonra baksınlar kapatılır mı kapatılmaz mı artık. Bir kez daha kendileri için değil, millet için bir şey yapsınlar. Tok açın halinden anlamıyor. İktidar bunları duymayı hiç istemiyor. Çünkü karnını öyle bir doyurdu ki, iktidar nimetleriyle öyle
bir doyurdu ki, onları anlamak mümkün değil. Tek çare milletin sesini yükseltmesi, (Milletin) kulağını milletin sesine çevirmeyenlerin kulağını çekmesini bilmesidir. Bunun da yolu seçimlerdir".

Reklam
Reklam

"ANAVATAN PARTİSİ SEÇİME HAZIR"
Erken seçimlere de değinen Erkan Mumcu, erken seçim olması durumunda partilerinin buna hazır olduğunu ifade ederek, "Partimiz seçimlere elbette hazır, yani Anavatan Partisi fikirleriyle çözümleriyle değerlidir. Anavatan Partisi bu ülkede daima barışı ve birliği önermiş, barışı ve birliği getirmiş bir partidir. Bizim tarihimizde bizim felsefemizde bu milletin bugün en çok ihtiyaç duyduğu şey budur. Ve kendi kökleriyle ayakta duran partiyiz. Tabii ki, hazırız tabii ki bu mücadelede varız. Hiç şüpheniz
olmasın" şeklinde konuştu. Bir gazetecinin, "Partiniz ve siz Kürt sorununa nasıl bakıyorsunuz" sorusu üzerine Mumcu şunları söyledi:

Eskisinden ne anladınız ki size yenisini söyleyeyim. Çünkü bu meseleyi kendi çizdikleri sınırlar içerisinde konuşmak ve konuşturmak isteyen çevrelerin kirliliği aklı

selimin sesini bastırdı. Her zaman söylüyorum, net olarak söylüyorum. Bir kere yaşanmakta olan meseleyi Kürt sorunu diye tanımlamanın, meseleyi bir etnik problem temeline indirgemek olduğunu ve meselenin gerçek niteliklerini görmemenin doğrudan doğruya Kürtlerin varlığını bir sorun olarak göstermek anlamına geldiğini söylediler
yanlıştır, kesinlikle yanlıştır. Sorun etnik çeşitliliğin kültürel çeşitliliğin varolması sorunu değildir. Sorun bununla bir arada yaşanacak sistem çeşitlerinin bulunmamasıdır. Sorun, sadece Türkiye'nin Doğusu'nda Güneydoğusu'nda değil, Türkiye'nin her tarafında aşağı yukarı 100 yıldan daha uzun zamandır devam edegelen, bir devlet ve aydın tavrından kaynaklanmaktadır. O tavrın arka planında, batılılaşma ideolojisine, zihinlerine ayarlamış bu kesimlerin devlet kudretiyle millete yepyeni ve millete ait
olmayan bir kimliği dayatmaları yapılmıştır. Dolayısıyla eğer Kürt meselesini konuşacaksak konuşalım. Ama Kürt sorunu diyorsanız. Bu tanımlama son derece yanlış kısıtlayıcı, yanıltıcı ve ezber bir tanımlamadır. Kürt meselesi dediğiniz zaman sadece çeşitlilik değil, ekonomik boyutunu, kültürel boyutunu, siyasi boyutuyla insani boyutuyla pek çok tarihsel boyutuyla pek çok şeyi bir arada konuşmanızın zaruret olduğunu görürsünüz. Kendimi bildim bileli, insan olarak siyasetçi olarak var oldum olalı bu meseledebir tek ölçüm olmuştur. Kendim için ne istiyorsam barzende olmazsa olmaz olan kuvvetler ayrılığını bir şkası için de onu istiyorum".

Reklam
Reklam

DTP İLE DİALOG KURAMAZSANIZ, BARZANİ İLE İLETİŞİM SAĞLAYAMAZSINIZ Erkan Mumcu, Türkiye'nin "Kürt meselesine" ilişkin konuşmasına şöyle devam etti:
"Size burada net olarak konuşuyorum. DTP'yle diyalog kuramazsanız, Barzani'ye iletişim sağlayamazsanız. Yani burada gönlünüzle bu diyalogu geliştiremezseniz, orada öbür tarafta mecbur kaldığınız diyalogun içine girersiniz. Halbuki bunun tersi de olur. Burada gönüllü olarak yapacağınız iş orada hayatınızı kolaylaştırır. Dünyanın her yerinde hayatınızı kolaylaştırır. Ama benim anladığım şudur ki, bu meselede Ankara'nın bir inisiyatif merkezi olmasının istenmemesidir. Ankara da inisiyatif merkezi olmak-tan,inisiyatifin sahibi olma rolünde-n beni de kahreder bir biçimde uzak durmaktadır. Yani ben çözümün ne Brüksel'de ne Washington'da ne Şam'da ne Bağdat'ta, çözümün Ankara'da olduğuna inananlardanım."