Aile kurmak aslında bir toplumun temel taşlarından bir tanesidir. ‘İnsanlar doğar, büyür ve ölür’ klişesinden hareket edildiğinde bu büyüme aşamasında toplumsal normlarında devreye girmesiyle birlikte evlilik olmazsa olmaz aşamalardan biri olarak görülür. Özellikle 20’li yaşların ortalarından itibaren kişilere ‘Evlilik ne zaman” sorusu yöneltilir. Ailelerin çocuklarının mürvetini görmek istemesiyle birlikte ‘uygun damat ve gelin adayı’ arayışı hızlanır.
Evlilik kişilerin hayat akışının tamamen değişmesine neden olan oldukça ciddi bir karardır. Türk toplumunda genellikle evlilik ‘Ömürlük olsun’ mantığıyla yapılır ve bu da çoğu kişinin doğru insanı beklemesi anlamına gelir. Evlilik, en temel anlamıyla aslında iki kişinin hayatını birleştirmesidir. Evlilikle gelen sorumluluklar, sorunlar ve yeni düzen erkeklerin bu müesseye uzak kalmasının başlıca nedenlerindendir. Ancak durumun bununla sınırlı olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü erkeklerin evlilikten korkmasının altında bambaşka nedenler yatar. İşte, erkeklerin evlilikten korkmasının 10 nedeni...
Bir bireyin çevresinde ailesinde yaşadığı olumsuz evlilik tecrübelerinden edindiği bilgiler doğrultusunda yaşadığı korku olarak ifade edilir. Genellikle erkeklerde daha sık olarak görülür. Ayrıca evlilik korkusu psikolojik olarak yaşanan bir bağlanma korkusudur.
Erkeklerin büyümeyen bir çocuk olduğu ve kadınlara kıyaslandığında geç olgunlaştığı herkesin genel algısıdır. Onların hayatında eğlence aslında bir numaralı durumdur. Hafta sonları arkadaşlar arasında oynanan konsol ve bilgisayar oyunları, ilişkinin heyecanını ateşleyen romantik yemekler hayatlarının en güzel yanlarıdır. Evlilikle birlikte bunların yerini akraba ziyaretlerinin alacağını düşünen erkekler sürekli izin almaktan ve hayatlarının monoton bir hale gelmesinden korkarlar.
Ailesiyle birlikte yaşamasına rağmen erkekler özellikle ergenlik döneminden sonra daha başına buyruk ve özgür hareket ederler. İstediği zaman, istediği bir yere gidebilmesi erkeğin en büyük lüksüdür. Evliliği eve geliş gidiş saatlerinin belli olduğu, bir yere gitmek istediğinde hesap vermesi gerektiği, yalnız plan yapamayacağı ve bütün düzenin etkileceği bir birliktelik olarak görür.
Nikah töreni sırasında memurun yönelttiği “İyi günde, kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta” sözü erkekler için zamanla bir hapis hayatına dönüşür. Hatta çoğu erkek arkadaş çevresinde alyansını bir nevi kelepçe ya da tasmaya benzetir. Özgürlük alanlarının kısıtlanması ya da kalıplara girmek onlar için uygun değildir.
İnsanların hayatında başta aileleri olmak üzere kötü evlilik deneyimleri mutlaka olmuştur. Kadın ve erkekler kötü deneyimlere başka bir perspektiften yaklaşırlar. Kadınlar kötü deneyimlerden ders çıkartarak üzerine gitmeyi ve aynı hataları yapmamayı seçerler. Ancak erkekler kötü deneyimlerden kurtulmak için onları hiç yaşamamayı tercih ederler.
Beraber olabilecekleri bir sürü kadından vazgeçme fikri: bir erkek, eğer dış güçler tarafından zorlanmamışsa, çok aşık olmadığı takdirde evlenmez. Buna rağmen yine de hayatları boyunca tek bir kadına bağlı olma fikri onları korkutur. Bekar arkadaşlarının anlattığı çapkınlık hikayelerini dinlemekle yetinmek, onlara acıların en büyüğü gibi gelir.
Evlenmeyi ailesi baskısı ya da mantıksal kararlarla kafasına oturtan erkek henüz uygun bir aday bulamadıysa kendisini daima en iyisini aramaya odaklar. En iyi yemek pişiren, en iyi giyinen, en iyi sevişen ve en iyi anne olabilen kadını bir gün bulabilmek varken, olanla yetinme fikri onlara hiç de cazip gelmez.
Kulağa oldukça tuhaf ve ironik geldiğinin farkındayız. Ancak erkekler evlenmekten korktukları gibi kötü bir deneyim yaşamak istemedikleri için boşanmaktan da korkarlar. Çünkü evlilikle beraber yerleşen düzenlerinin bozulmasını istemezler. Onlar için evlilik konforlu ve güvenli bir alana dönüştüğünde bu durumdan çıkmaları ne yazık ki kolay olmaz.
Ailesinin mutsuz evliliğinde büyüyen erkek çocukları, yeniden aynı şeyleri yaşamaktan korkarlar. Özellikle kendi çocuklarına bu travmayı yaşatmamak için evlilik fikrinden uzaklaşırlar.
Aile evinde her ihtiyacı annesi tarafından karşılanan erkek çocukları evlilik döneminde durumun böyle olmayacağının farkındadır. Bu nedenle ev işlerine yardım etmek ve eşinin sözüne uyum göstermek çoğu erkek için kılıbık olmak anlamını taşır. Bu nedenler erkekler kendi egosal durumları nedeniyle evlilik ve kılıbık olma şartını özdeşleştirirler.
Evlilikte cinsel yaşam tarafların heyecanını koruyan en önemli noktadır. Özellikle erkekler sıkıcılaşan ve aynı şekilde ilerleyen cinsel yaşamdan oldukça korkarlar. Onlar yenilik, heyecan ve spontane şeylerin peşindedir.
Sadece kendisinden ve hayatından sorumlu olan bir erkek için yeni durumlara alışmak kolay olmaz. Evliliğin getirdiği sorumluluk bilinci erkeklerin özgürlük alanlarını kısıtlar. Özellikle çocukların devreye girmesi yeni ve bambaşka bir boyutun kapılarını aralar.