Kalp krizinin özellikle sigara kullanan ve ileri yaşlardaki kişilerde görülme oranı daha fazla. Kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları dünyada ve ülkemizde ölüm nedenleri arasında en üst sırada yer alıyor. Açıklanan verilere göre kalp krizinden ölen kişiler genellikle kadın. Resmi istatistiklere göre; kadınların yüzde 43,9’u, erkeklerin yüzde 36.4’ü bu nedenle yaşamını kaybediyor. Obezite ve sigara gibi risk faktörlerine karşı uyarıda bulunan Türk Kardiyoloji Derneği(TKD), kalp-damar hastalıklarının her yıl dünyada yaklaşık 17 milyon kişinin ölümüne yol açtığına bir başka deyişle tüm ölümlerin üçte birinin hipertansiyon komplikasyonlarına bağlı olduğuna dikkat çekti.
Yine Türk Kardiyoloji Derneği tarafından paylaşılan verilere göre, 45 yaş altı kadınlarda hipertansiyon görülme sıklığı erkeklerden daha az olmakla birlikte; 55 yaş üstünde cinsiyet hormonlarının koruyucu etkisinin ortadan kalkması ve yaşa bağlı olarak, kadınlarda hipertansiyon görülme sıklığı da artıyor.
Kalp damar hastalıklarının tüm dünyada en sık ölüm nedenlerinden biri olduğunun altını çizen İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Saide Aytekin şu bilgileri verdi: "Ülkemizde de birinci ölüm nedeni, kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları olup, resmi istatistiklere göre; kadınların yüzde 43,9’u, erkeklerin yüzde 36.4’ü bu nedenle yaşamını kaybetmektedir. Kadınlarda 2019 kalp damar hastalığından ölüm sayılarına baktığımızda 79 bin 788 gibi çarpıcı bir rakama ulaşılmaktadır. Oysa yalnızca 4 bin 207 kadın meme kanserinden ölmüştür. Bu rakamlar durumun ciddiyeti hakkında bilgi vermektedir.
Kadınlarda kalp ve damar hastalıklarının en sık görüldüğü Avrupa ülkelerinden birisi Türkiye’dir. Özellikle meme kanseri kadınlarda en korkutan hastalık olmakla birlikte, her üç kadından biri kalp damar hastalığından ölürken, ancak 30 kadından biri meme kanserinden ölmektedir. Kadınlarda genç yaşlarda bile kalp krizinden ölüm riski, erkeklerden iki kat fazladır. Kadın erkek farkı 60 yaş üzerinde ortadan kalkmakta, kalp ve damar hastalıkları riski aynı oranlarda görülmeye başlamaktadır. Risk faktörlerinin önemi çok büyüktür. Bu nedenle kadınlarda kalp hastalıkları ile ilgili farkındalığın artması gereklidir.”
Türk Kardiyoloji Derneği Kadın ve Kalp Sağlığı Alt Kurulu Başkanı ve Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. A. Ayça Boyacı ise kalp hastalıklarında sigara ve tütün gibi önemli risk faktörlerine dikkat çekerek"Sigara içimi kadınlarda erkeklerden az olmakla birlikte giderek artmaktadır. Sigara içen kadınlarda kalp krizi görülme oranı içmeyenlere göre 6 kat fazladır. Erkeklerde ise bu fark 3 kat olarak gözlemleniyor. Sigara içen kadınlarda da ani kardiyak ölüm, içmeyenlere göre yüzde 9 daha fazladır ve yüzde 75’i akut tromboza bağlıdır. Kadınlarda pasif içicilik de koroner kalp hastalığı riskini 1.2-1.3 kat artırmaktadır. Sigara dışında hipertansiyon da kadınlarda kalp-damar hastalıkları açısından önemli bir risk faktörüdür. Hipertansiyon yükü özellikle ileri yaştaki kadın hastalarda erkeklerden daha fazladır ve bu nedenle kalp-damar hastalıkları ve inme kadınlarda daha sık görülmektedir.
Ayrıca obezite sıklığı, erkeklerin yaklaşık iki katıdır. Yüksek kolesterol, şeker hastalığı sıklığı erkeklerden fazladır. Kadınlarda hipertansiyon ile ilişkili kalp-damar hastalıklarından ölüm erkeklerden daha sık görülmesine rağmen risk değerlendirilmesi erkeklerden daha az yapılmaktadır. Kadınlarda hipertansiyonun kontrolü ve etkin tedavisi için uygun yaşam tarzı değişiklikleri, özellikle kilo verilmesi ve diyette tuzun azaltılması, yeterli potasyum alımı, uygun ve yeterli ilaç tedavisi uzun dönemde gelişebilecek koroner kalp hastalığı, inme ve kalp yetersizliği gibi komplikasyonlarının sıklığını azaltacaktır.”dedi
Kalp hastalıklarının artışında obezitenin de önemli bir faktör olduğunu belirten Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İrem Dinçer ise toplantıda şöyle konuştu: “Tüm dünyada ölümlerin en sık nedeni damar hastalığına bağlı gelişen kalp krizi veya inme gibi hastalıklardır. Günümüzde toplumun yaşlanması ve hareketsiz yaşam biçimi, sağlıksız beslenme ile kalp hastalıklarının artmasına yol açıyor. Yaşam tarzındaki bu değişiklik, obezite problemini beraberinde getiriyor. Obezite kanda yağlanmaya yol açarken, bununla birlikte oluşan tansiyon yüksekliği, kan şekerinde yükselme, damar hastalığını artıran unsurlar olarak ortaya çıkıyor. Bel çevresinin artışı ile yaşanan metabolik değişiklikler metabolik sendrom olarak adlandırılmaktadır ve çok yaygın bir sağlık problemidir.
Epidemiyolojik çalışmalar, Türkiye’deki erişkinlerde de metabolik sendrom sıklığının çok yüksek ve giderek artma eğiliminde olduğunu göstermektedir. Türkiye’de 20 yaş üzeri kadınların yüzde 48’inde, erkeklerin ise yüzde 17’sinde abdominal obezite görülmektedir. Obezitenin neden olduğu metabolik bozukluklar kalp damar hastalığı riskini artırmakla birlikte; aynı zamanda solunum güçlüğü, bacak ve kalça eklemlerinde problemlere neden olmaktadır. Bu nedenle obezitenin, kendi başına bir hastalık olduğunu ve bütün organlarımızı etkilediğini kabul etmeli, yaşam biçimimizi buna göre değiştirmeliyiz. Düzenli egzersiz ve beslenme alışkanlığımızda kalıcı değişiklik sağlayarak kalp sağlığımızı korumalıyız.”
Türk Kardiyoloji Derneği Dijital Sağlık Proje Grubu Başkanı ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nurgül Keser de sağlık okuryazarlığının önemini belirterek "Dünyada olduğu gibi ülkemizde de kadınlarda bir numaralı ölüm sebebi kalp damar hastalıklarıdır. Tüm ölümlerde yüzde 40’lık bir oran ile ilk sırada kalp hastalıkları geliyor. Toplumumuzda kalp hastalıkları hâlâ erkeklere özgü bir hastalık olarak değerlendirilmektedir. Bu konuda toplumun ve özellikle kadınlarımızın daha fazla bilinçlendirilmeye ihtiyacı var. Bilinçlenmenin ilk basamağını sağlık okuryazarlığının artırılması oluşturuyor. Sağlıklı bir toplum ve sürdürülebilir bir sağlık sistemi için sağlık okuryazarlığının geliştirilmesi büyük önem taşır. Kalp damar hastalıkları gibi kronik hastalıklardaki artış tüm dünyada sağlık sektöründe zorunlu bir dönüşüme yol açtı. Teknolojideki gelişmeler neticesinde ortaya çıkan kişiselleşen sağlık kavramı, bireylerin kendi sağlıklarının sorumluluğunu üstlenmelerine ve yönetmelerine yol açtı. Sağlık hizmetlerini iyileştirmek için bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanılması dijital sağlık kavramını ortaya çıkardı. Sağlık okuryazarlığı ve dijital sağlık kavramlarının birleşmesiyle dijital sağlık okuryazarlığı hayatımıza girdi. Ülkemizde de E-nabız, MHRS, sağlık kurumlarının web sayfalarında verilen hizmetler, e-reçete, tele-tıp gibi çeşitli e-sağlık hizmetleri gittikçe artan oranlarda kullanılmaktadır. Ümit ediyorum ki tüm bu gelişmeler toplumda ve özellikle kadınlarımızda kendilerini tehdit eden kalp damar hastalıkları ile ilgili bir bilinç artışına, kalp hastalıklarına yol açan risk faktörleriyle mücadelede kolaylığa ve sonuçta kalp damar hastalıklarından ölümlerde azalmaya yol açar. Ancak bunun için atılacak ilk adım tehlikenin farkında olmaktır.” dedi