Ayzep Psikolojik Danışmanlık Merkezi Psikoterapisti Ayla Ketre, 'gerdek gecesi korkusu'nun temel nedeninin yanlış toplumsal öğretiler olduğunu ifade ederek, bu korkunun sadece kadınlarda değil, aynı zamanda erkeklerde de görüldüğünü söyledi.
Kişinin cinsel ilişkiye yüklediği anlama bağlı olarak yaşanacak gerginliğin de değişkenlik göstereceğini kaydeden Ketre, erkeklerin genellikle 'Yeterli performansı sergileyebilecek miyim?' sorusuna yanıt ararken, kadınlarınsa çoğunlukla 'Acaba canım yanacak mı?' şeklindeki bir düşünce tarzıyla gerginlik yaşadığını anlattı. Ketre, gerdek gecesi korkusunun altında toplumsal öğretilerin etkili olduğunun söylenebileceğini ifade ederek, çocukluk yıllarında özellikle cinsel kimliğin geliştiği 4-6 yaş döneminde çocuğun cinsellikle ilgili utanç ve suçluluk duyguları yaşaması halinde veya ilk ergenlik döneminde 12-14 yaş aralıklarında ergen birey etrafından korku dolu cinsel efsaneler dinlemesi durumunda bunun onun ilk yetişkinlik cinsel deneyimini doğal olarak olumsuz etkileyeceğinin altını çizdi. Türkiye'de yetişkinlikte yaşanan birçok cinsel sorunun kaynağının da ilk çocukluk döneminden veya ergenlik döneminden kaynaklandığını söyleyen Ketre, "Adından da anlaşılacağı gibi 'ilk' olması nedeniyle içinde bir takım belirsizlikler taşımaktadır. Belirsizliğe karşı tahammül düzeyi düşük olan kişiliklerde de ilk gece korkusu daha yüksek oranda görülüyor. Özellikle obsesif kompülsif kişilik tiplerinde bu tip bir korkunun daha fazla görüldüğü biliniyor. İlk gece korkusu, her iki cinsiyette de görülebilir. Çünkü bu aslında kadın için 'Acaba bana ne olacak?' tipinde bir korkuyken, erkek için de 'Acaba gereken performansı gösterebilecek miyim?' şeklinde ortaya çıkıyor. Yine de görülme sıklığına baktığımızda kadınlarda daha yoğun olarak görüldüğünü söylemek mümkün" dedi.
Türkiye'de gerdek gecesi kavramının 'düğün gecesi' için kullanıldığını ve hala da gelenekler doğrultusunda kadınların önemli bir bölümünün ilk cinsel deneyimlerini bu gecede yaşadığını, bu nedenle de söz konusu korkunun kadınlarda görülme sıklığının daha fazla olduğunu anlatan Ketre, bazen düğün öncesinde yaşanan gerginliklerin ilk gecede cinsel ilişkiye girmeyi zorlaştırıcı bir etki olarak ortaya çıkabileceğine dikkat çekti. Eşlere ilk cinsel birleşmeyi düğün sonrasındaki birkaç güne ertelemeleri tavsiyesinde bulunan Ketre, bununla birlikte çiftlerin daha sorunsuz bir cinsel deneyim yaşayabileceklerini, eşlerin birbirlerine karşı daha anlayışlı olmalarını istedi. Ketre, "Her ne nedenle olursa olsun eşlerden birisi böyle bir kaygı yaşıyorsa, diğer eşin son derece anlayışlı ve nazik bir tutum içinde olması, suçlayıcı, yargılayıcı, zorlayıcı ve baskılayıcı bir tutumdan kaçınması gerek. Eğer korkan eşe karşı 'Bunu eninde sonunda yapacağız. Yapalım da kurtulalım. Korkularımızın üzerine gitmeliyiz' gibi zemini olmayan üstü kapalı baskılamalarla yaklaşılırsa, bu evliliğin ilerleyen dönemlerinde cinsel işlev sorunlarına, cinsel isteksizliğe ya da çok daha başka psikosomatik sorunlara neden olabilir. Nedeni belli olmayan bel, baş, boyun ağrıları, psikosomatik ağrılara verilebilecek çok sık karşımıza çıkan örnekler" diye konuştu.
Eşlerden kaygı yaşayana evliliğe alışması, kendi içinde cinsel tutum geliştirmesi ve kaygılarını bastırabilmesi için ortalama bir hafta 10 günlük bir zaman verilmesi önerisinde bulunan Ketre, eğer bu zaman aşılırsa mutlaka bir uzmana danışılması gerektiğini vurguladı. Bu noktada insanların kafasında doğal olarak 'Kime gitmeliyim?' gibi bir soru oluştuğunu anlatan Ketre, cinsel ilişkiye girememe kadının fizyolojik olarak pevlik kaslarının yapısından oluşuyorsa, bir başka ifadeyle de ortada bir korkudan söz edilmiyorsa jinekologa gidilmesi, bunun aksine kadın ya da erkeğin kendi içinde herhangi bir nedenle takıntılı düşünceler ya da bir dizi korkular varsa kendilerini iyi edebileceğine inandıkları psikoterapistlere gitmesinin uygun olacağını söyledi.
'İlk gece korkusu' ilk cinsel deneyim olarak adlandırıldığında 'ilk'in de öncesinin olmasını beklemenin çok da anlamlı görülmediğini ifade eden Ketre, şunları söyledi: "Evlilik öncesi cinsel deneyime nasıl bakmalı denildiğinde Türk örf, adet, gelenek ve görenekleri bu konuda halen yeterince esnek değil, bunu hepimiz biliyoruz. Belki yaşanması olası değil ama en azından cinsel yaşama dair birçok şeyin konuşulması, mahrem ve ayıpların ortadan kalkması, kişinin kendi kafasındaki prangalarından kurtulmasına ilk gece ile ilgili kafasında bazı imajinasyonlar yaratmasına, böylece de bir takım belirsizlikleri ortadan kaldırmasına imkanlar tanıyabilecektir. Nitekim bu zihinsel imajinasyonlar bile bireylerin kaygı düzeylerini azaltmada son derece etkili olacaktır."