Ev alma, ‘koza’ al!

Şehrin stres ve gürültüsün karşısında gelişen yeni sosyal trende "cocooning", kozaya veya kabuğuna çekilmek deniyor.

Şehrin stres ve gürültüsün karşısında gelişen yeni sosyal trende "cocooning", kozaya veya kabuğuna çekilmek deniyor. ‘Koza evler’, doğayla başbaşa kalmak isteyenlere hitap ediyor.
Doğanın içinde özel tasarımlı dinlenme kulübeleri.. O kadar küçük ki, işinizi taşımanıza izin vermiyor zaten. Amaç; bir anda işi gücü unutup doğayla bütünleşmek. Bu trendin adı Cocooning, yani kozaya çekilmek.

Yeni çıkan "Rock the Shack" adlı kitapta koza mimarisinin başyapıtlarını bulmak mümkün.

Ev değil, ‘dinlenme kulübesi’

Reklam
Reklam

Norveçli mimar Tommie Wilhelmsen, kendine de bir koza ev inşa etmiş. Yaşadığı Stavanger kentinden iki saat uzaklıktaki 50 metrekarelik evde, hafta sonlarını geçiriyor. Hatta burada 4 kişilik ailesine yetecek kadar yer mevcut.

Wilhelmsen koza evini şöyle anlatıyor: "Kulübe, gerçi küçük bir ama tavanı 4 buçuk metre yüksekliğinde. Yumuşak bir malzemeden yapılma, içinde güzel kavisler var. Burası, tabii oturduğunuz evden çok daha farklı, zira küçük bir dinlenme kulübesi. Evimizden buraya geldiğimizde bizi, bambaşka bir atmosfer karşılıyor. Kulübe, biraz daha sade ve ciddiyetten uzak. Benim istediğim de buydu; yani günlük hayattan uzak, özlenen bir mekân."

Mutfak duvarıyla bütünleşen bu kapının ardında çocukların yatak odası gizli. Oda, tıpkı bir yataklı vagonu çağrıştırıyor. Diğer bütün odalar, evin ana salonuna açılıyor. Hatta 1 buçuk metrekarelik banyo da.

Bütün yapı, manzaraya odaklı inşa edilmiş. Her pencerenin yeri manzaraya göre planlanmış. Buna yatak odası da dahil. Mimar Wilhelmsen, "Uyandığımda dışarıya bakmayı seviyorum. Tıpkı bir mağaradan doğayı izlemek gibi. O nedenle çizimlerde, pencereler için doğru yüksekliği bulmak önemli. Şuradaki yükseklik oturmaya uygun planlandı, ayakta durmak için değil. Yatak odasındaki pencerelerin yüksekliği de uzanmanıza uygun tasarlandı. Çünkü yatakta uzanırken güneşin doğuşunu izlemeyi seviyorum" diyor.

Reklam
Reklam

Tecrübeli mimar Wilhelmsen, şehirlilerin doğanın içinde gözden ırak olma özlemlerini iyi biliyor.

Deneysel yapılara olan ilgi, giderek büyüyor. Sadece dinlenme amaçlı kullanılan evlere duyulan ilgi, sadece Norveç'te değil, tüm Avrupa'da artıyor. Almanya'da da yaklaşık 1 milyon kişinin sadece dinlenme amaçlı kullandığı ikinci bir evi bulunuyor.

Koza mimarisinin iddiası

Tommie Wilhelmsen, aslında büyük ev ve villalar tasarlıyor. Tüm tasarımları aynı ilkeye dayanıyor: Düz çizgiler, kendine özgü ve eşsiz. Ama koza mimarisinin iddiası daha farklı:

"Kulübe tasarlamak bana büyük keyif veriyor. Çünkü müşteriler, çok daha rahat ve açıklar. Oturduğunuz ev daha ziyade sizi dışarıya karşı temsil ediyor. Kulübenizde ise daha rahat ve özgürsünüz. O nedenle mimarisinde de daha cesursunuz. Müşteriler, günlük evlerinin mimarilerinde modern bir başyapıt istiyor ama kulübede her tür eğlenceli fikre açıklar..."

Otelcilik branşı da bu trendi keşfetti. İsveç'in Harad bölgesinde, 2010 yılında bir ağaç otel açıldı. 24 odalı. Odalar en fazla 30 metrekare ve 6 metre yüksekliğinde.

Reklam
Reklam

İsveç'in balta girmemiş ormanlarındaki koza evler, doğanın içinde kayboluyor. Misafirler, burada aradıklarını hemen buluyor. Yani her şeyden uzak, doğayla başbaşa olmayı. Koza evin modeline göre, bir gecelik konaklama, yaklaşık 400 euroyu buluyor.

Wilhelmsen, "Bu kulübelerin her zaman emsalsiz tasarlanması gerekiyor. Müşteriler ortalama bir tasarıma razı olmuyor. Özel olmak ve özel birşeye sahip olmak istiyorlar. Aslında müşterinin benzersizlik talebi, mimarların kâbusudur. Ama diğer yandan herşey bu kadar özel olduğunda belli bir rahatlık içeriyor" diyor.

© Deutsche Welle Türkçe

DW/BS/BD/BK/NH

![]()