Evren ve Şahinkaya'ya tutuklama yok

12 Eylül darbesiyle ilgili davada savcı, dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya’nın tutuklanmasına itiraz etti.

12 Eylül askeri darbesine ilişkin, dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın yargılandığı davanın 3. duruşmasında savcı sanıkların tutuklanma talebinin reddini istedi. Mahkeme ara kararını açıkladı. Mahkeme, Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkındaki yurt dışına çıkış yasağını yeterli bularak, tutuklama taleplerinin reddine karar verdi.

İşte ara kararlar;

- Berfo Ana'nın müdahil olma karar kabul edildi. Başbakanlık, TBMM, CHP, MHP, DİSK ve Hak-İş'in müdahillik talebi kabul edildi.

Reklam
Reklam

- İşkence dosyalarıyla ilgili suç duyurusunda bulunulacak.

- Mahkeme, Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkındaki yurt dışına çıkış yasağını yeterli bularak, tutuklama taleplerinin reddine karar verdi.

- Duruşma 11 Mayıs tarihine ertelendi.

- Evren ve Şahinkaya'nın ifadesi için görüntülü sistem hazırlanacak. Evren ve Şahinkaya, sağlık durumuna göre yataklarında duruşmaya getirilebilecekler.

- İddianamenin bir sureti Cumhurbaşkanlığı'na gönderilerek bilgi ve belgelerin kurumlardan istenmesi talep edilecek

- MİT'e yazı yazılarak, o dönemde darbe girişiminden haberdar olup olmadıkları sorulacak

AVUKATLARI HAZIR BULUNDU

Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, iddianamede adı geçen “mağdur ve müştekiler”, katılma talebinde bulunanlar, avukatlar ve izleyiciler ile basın mensupları katıldı.

Evren ve Şahinkaya'nın avukatları da duruşmada hazır bulundu.

SAVCI, EVREN VE ŞAHİNKAYA'NIN TUTUKLANMASI İSTEMİNİN REDDİNİ İSTEDİ

Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin, 12 Eylül Davası'ndaki müdahillik taleplerinin kabulünü, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın tutuklanması taleplerinin ise “sanıkların sağlık durumları ve yaşlılıkları gözetildiğinde, daha önce verilen adli kontrol kararı yeterli olduğu” gerekçesiyle reddini istedi.

Reklam
Reklam

Ceza usul kanununa göre, yargılamada istenilen amaca tutukluluk dışında bir tedbirle ulaşıldığı takdirde, sanıklar hakkında tutuklama kararı verilmemesi gerektiği yönünde düzenleme bulunduğunu ifade eden Çetin, sanıkların sağlık durumları ve yaşlılıkları gözetildiğinde, daha önce verilen adli kontrol kararının yeterli olduğu görüş ve kanaatinde olduğunu bildirdi ve tutuklama isteklerinin reddini talep etti.

Ancak sanıkların savunmalarının alınmasına yönelik olmak üzere, duruşmada hazır bulunmaları halinde sağlıkları açısından hayati tehlike oluşturup oluşturmayacağı konusunda İstanbul Adli Tıp Kurumu'ndan rapor aldırılmasını isteyen Çetin, duruşmada tanıklık yapacaklarını belirten kişilerin tanık olarak dinlenmek üzere davetiye çıkarılması talebinde bulundu.

Savcı Çetin, davaya müdahillik talebinde bulunan kamu kurum ve kuruluşları, özel kurum ve kuruluşlar, bunların temsilcileri ve gerçek kişilerin yargılama konusu eylemden ve sonuçlarından zarar görme ihtimalleri bulunduğu gerekçesiyle, müdahillik taleplerinin kabulüne karar verilmesini istedi.

Reklam
Reklam

MÜDAHİLLERİN BEYANLARI DİNLENDİ

Duruşmaya, iddianamede adı geçen “mağdur ve müştekiler”, katılma talebinde bulunanlar, avukatlar ve izleyicilerle basın mensupları alındı.

Duruşmada, müdahil olma talebinde bulunanların beyanlarının dinlenmesine devam edildi.

Mahkeme Başkanı Süleyman İnce, Ankara'da daha büyük bir duruşma salonunun bulunup bulunmadığına ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazılan müzekkereye cevap geldiğini bildirdi.

İnce, cevaba göre, Ankara Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü yerleşkesinde 2 ayrı duruşma salonunun bulunduğunu, büyük olanının, sanık kapasitesinin yüksek olduğunu ancak seyirci ve müdahil olma talebinde bulunanların oturabileceği bölümün küçük olduğunun tespit edildiğini belirtti.

İbrahim Tunç, kardeşleri Mustafa ve Mehmet Tunç'un 12 Eylül'den sonra gözaltına alındığını, ağır işkencelerden geçirildiğini kaydederek, 12 Eylül'ün bütün sorumlularının yargı karşısına çıkarılmasını istedi.

'12 EYLÜL'ÜN İLK CİNAYETLERİNDEN'

Mukaddes Çelik de 12 Eylül sürecinde kendisinin ve eşi İrfan Çelik'in ayrı cezaevlerinde bulunduğunu belirterek, eşinin 14 Eylül sabahı Davutpaşa Askeri Cezaevinde asılı olarak bulunduğunu, bunun 12 Eylül'ün ilk cinayetlerinden olduğunu söyledi.

Reklam
Reklam

Çelik, eşinin ölümüyle ilgili savcının işkence iddialarını görmezden geldiğini savunarak, “Dava sembolik kalmasın. Binbaşı Adnan Özbek hem benim hem de eşimin kaldığı cezaevlerinde işkencelerde bulundu. O dönem işkenceye karışan diğer kişiler de yargı önüne çıkarılmalı” dedi.

'7 YIL UYUYAMADIM'

Gülşah Taç da evden bir kitapla çıkan oğlunun gözaltına alındığını, daha sonra işkence görüp hapse atıldığını anlatarak, “Oğlumun yaşadıklarından o kadar etkilendim ki 7 yıl uyuyamadım, koltukta yattım” diye konuştu. Taç, oğlunun cezaevinden çıktıktan sonra çatışma süsü verilen bir olayda öldürüldüğünü ileri sürdü.

Katılma talebinde bulunan bazı kişilerin avukatı Serdal Namkoç da milliyetçilerin, darbenin ardından gözaltına alınarak sistematik işkenceye tabi tutulduğunu, 8'inin idam edildiğini söyledi.

MHP ve Ülkücü kuruluşlar davasında sanık olan dönemin İstanbul İl İkinci Başkanı Yılma Durak'ın ağır işkencelerden geçirildiğini anlatan Namkoç, “Berfo Kırbayır'ın devem eden acısına şahit olduk ama bu acılar sadece Cumartesi Annelerine ait değildir. Abdülkadir Yanık, Mamak'ta 12 gün işkence altında kalmış, itirafta bulunması için annesi Ümmühan Yanık, cezaevine getirilerek dövülmüştür. Sonra gözlerinin önünde oğluna işkence yapılmıştır” dedi.

Reklam
Reklam

Duruşma sırasında yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren gibi 17 yaşındaki ülkücü Bekir Bağ'ın da işkenceyle öldürüldüğünü kaydeden Namkoç, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın işkence, kötü muamele ve cinayetlerden dolayı yargılanmalarını istedi.

'RÜYAMDA POLİS ÖLDÜRDÜM'

Salondaki bazı müdahil talebinde bulunanlar, mahkeme başkanına, kendilerine konuşma hakkı tanınmadığını, böyle yargılamanın olamayacağını söylediler. Bu sırada bazı kişilerin, salonu terk ettiği görüldü.

Ömer Öneren de ihtilal olduğunda Balıkesir de öğretmen olduğunu, gözaltına alınıp ağır işkencelerden geçirildiğini belirterek, “Cezaevinden çıktıktan sonra her gece rüyamda polis öldürdüğümü gördüm. Mahkeme sadece iki kişiyle kalmamalı, işkenceci kişiler ve amirleri hakkında da işlem yapmalı” dedi.

'70 ÇEŞİT İŞKENCE YAPILDI'

İsa Tekin ise 12 Eylül'de Diyarbakır'da gözaltına alındığını belirterek, “Diyarbakır 5 nolu Cezaevi'nde 70 çeşit işkence yapılmıştır. Gayrimüslimlerin zorla sünnet ettirildiği akla hayale sığmayacak birçok işkenceye metodunun uygulandığını gördüm. Emir komuta zinciri içerisinde ere kadar herkesin yargılanmasını istiyorum” diye konuştu.

Reklam
Reklam

Temel Demirer de 12 Eylül'ün bir ekonomik politika olduğunu savunarak, “Burada sistemin yargılanmasını istiyorum” ifadesini kullandı.

'DARBE TSK'YA DA ZARAR VERDİ'

Rahmi Yıldırım da Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yaparken darbenin ardından Kenan Evren'in imzasıyla 1982'de görevine son verildiğini belirterek, kendisinin de işkenceden geçtiğini, darbenin sadece sivil halka değil, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne de zarar verdiğini söyledi.

Bayrak Harekat Planı çerçevesinde teğmen olarak görev yaptığı Çanakkale'nin Çan ilçesinde sağ ve sol ayrımı yapmaksızın dernek, sendika, sivil toplum kuruluşu yöneticilerini gözaltına aldıklarını anlatan Yıldırım, “Tahsin Şahinkaya'nın eşi Çan'daki seramik fabrikasının ortaklarındandı. Emrimdeki kuvvetlerle birlikte hem Çan'ın giriş-çıkışını tuttum hem de bu fabrikayı korudum” dedi.

Rahmi Yıldırım, mahkeme başkanının soruları üzerine “Bulunduğumuz yerde protokolde ben en ön sıradaydım. Kaymakam bile benim arkamda yer aldı” cevabını verdi.

'SANIKLAR HAKKINDA İŞKENCE SORUŞTURMASI YAPILABİLİR'

Reklam
Reklam

Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, dosyaya giren belgeler tutanağa geçirildi.

Mahkeme, ilk celsenin ara kararı uyarınca, Evren ve Şahinkaya hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na işkence ve kötü muamele iddialarıyla ilgili soruşturma yürütülüp yürütülmediğini sormuştu.

Başsavcılıktan gönderilen cevapta, işkence ve kötü muamele iddialarıyla ilgili 59 ayrı il ve ilçe cumhuriyet savcılıklarına yetkisizlik ve görevsizlik kararlarıyla soruşturmaların gönderildiğinin belirtildiği açıklandı.

Karar içeriğinde, 1982 ve 1961 Anayasalarındaki düzenlemeler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) yerleşmiş içtihatları ile bu içtihatların iç hukuktaki hukuksal değeri dikkate alındığında, kamu görevlilerinin faili olduğu, yaşam hakkının ihlali, işkence ve kötü muamele suçlamalarında hiçbir durumda zaman aşımı uygulanamayacağı ve af düzenlemesi yapılamayacağının vurgulandığı belirtildi.

Bu kişilerle ilgili zaman aşımı kuralları işletilmeyerek, makul sürede davaların açılıp yargılamaların yapılması gerektiği ifade edilen cevapta, görevsizlik kararı gönderilen savcılıkların, Evren ve Şahinkaya ile diğer şüpheliler hakkında, delillere göre işkence, kötü muamele, işkenceyle adam öldürme, gözaltı ve işkence merkezlerinde kaybolma iddialarıyla ilgili soruşturma yapılabileceği, müşteki ve müdahillerin bu suçlarla ilgili belge, bilgi, tanık ve benzeri delilleri görevsizlik kararı verilen dosyalara sunmalarının faydalı olacağının belirtildiği açıklandı.

Reklam
Reklam

DOSYAYA GİREN BELGELER

Mahkeme, iddianamenin kabulünün ardından, Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Adalet Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Emniyet Genel Müdürlüğü, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) müzekkere yazarak, bazı sorular yöneltmiş ve varsa bazı belgeleri istemişti.

Duruşmada, müzekkerelere yanıt verilip verilmediği tutanağa geçirildi, ancak yanıtlarla gönderilen belgelerin içeriği belirtilmedi.

Buna göre, MİT, darbe ve öncesi döneme ait kurumda bulunan bilgi ve belgeler ile 1 Mayıs 1977, darbe öncesindeki Sivas, Kahramanmaraş ve Çorum olaylarıyla ilgili belgeleri gönderdi.

Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı da mahkemenin aynı olaylarla ilgili müzekkeresini yanıtladı. Milli Savunma Bakanlığı'nın yanıtının 2 klasör olduğu ve büyük kısmını Kahramanmaraş olaylarıyla ilgili mahkeme kararının oluşturduğu açıklandı.

Darbe sonrasında herhangi bir yargı kararı olmaksızın meslekten çıkarılan hakim ve savcı, öğretim üyesi ve görevlisi, idareci veya öğretmen, subay, astsubay bulunup bulunmadığının sorulduğu kurumlardan HSYK, mahkemeye 2 karar örneği gönderirken, Milli Eğitim Bakanlığı'nın, arşiv sistemi nedeniyle gerekli cevabı veremediği kaydedildi.

Milli Savunma Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı'nın müzekkereleri yanıtladığı, Adalet Bakanlığı'nın, kurumun arşivinde konuya ilişkin evrak bulunmadığı cevabını verdiği belirtildi.

Genelkurmay Başkanlığı'ndan, darbe öncesinde Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları arasında yapıldığı iddia edilen toplantıların tutanakları, Bayrak Harekat Direktifi ve darbenin yapıldığı günle ilgili planların onaylı suretleri istenmişti. Bu müzekkereye ise yanıt verilmediği bildirildi.

Darbe sonrasında Milli Güvenlik Konseyi tarafından alınan kararlar ile açıklanan bildirilerin onaylı suretlerinin istendiği Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, konuya ilişkin kurumda bilgi bulunmadığı cevabını verdi.

MİT, Jandarma Genel Komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı, darbe sonrasında cezaevlerinde yapılan işkencelerle ilgili bilgi ve belge bulunmadığını bildirdi.

Milli Savunma Bakanlığı'nın, Fatsa operasyonuyla ilgili bilgi ve belgelerin talep edildiği müzekkereye henüz cevap vermediği açıklandı.

Darbeden önce ve 1983'ten sonra kurulan siyasi partilerin sorulduğu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise darbeden önce kurulan partilere ilişkin kaydın bulunmadığını bildirirken, 1983'ten sonra kurulan partilere ilişkin kaydı yolladığı ifade edildi.

Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Haydar Saltık'ın 8 Nisan 2010'da öldüğüne ilişkin cevabın dosyaya girdiği, Gazeteci Mehmet Ali Birand'ın hazırladığı 12 Eylül Belgeseli'nin kopyalarının bulunduğu CD'lerin Emanet Memurluğu'na gönderildiği de belirtildi.

'DEVLET SIRRI' DİYALOĞU

Mahkeme Başkanı Süleyman İnce, kurumlardan birinin, 1 Mayıs 1977 olayıyla ilgili mahkemeye gönderdiği cevapta, olaya ilişkin raporun “devlet sırrını” düzenleyen CMK'nın 125. maddesi kapsamında kalabileceği yönünde görüş bildirdiğini belirtti.

Bunun üzerine, katılma talebinde bulunan bazı kişilerin avukatı Ömer Kavili ile İnce arasında şu diyalog geçti:

Kavili: “Mahkemeniz muhakeme yapmaktadır ve hiçbir kurum 'devlet sırrı' diyerek, delilin gizlenmesini istemeyemez. Suç duyurusunda bulunulsun.”

İnce: “Siz beni dinlememişsiniz. Hiçbir kurum 'bu belge devlet sırrı' demedi. O değerlendirmeyi mahkemenin takdirine bırakıyor.”

Kavili: “Yönlendirme yapılması dahi yasak. Çünkü biz yargıçların bağımsız oldukları hususuyla hareket ediyoruz.”

Anahtar Kelimeler: