’Eyvah çocuklar karışmış’

Benim annem o kadın değil sensin, gelin beni götürün!

Yakup 4 yaşına kadar Yusuf Cüce’ye baba, Funda Cüce’ye anne dedi. Ama 4 yıl sonra korkunç gerçek ortaya çıktı. Hataylı Cüce Ailesi’nin oğlu Yakup ile Suudi Arabistanlı El Müneccim’lerin oğlu Ali hastanede karışmıştı...

İki aile bir süre Arabistan’da beraber yaşadı ama okul çağı gelince Cüce Ailesi biyolojik oğulları Ali’yi alıp Hatay’a döndü. Arabistan’da kalan Yakup, yeni ailesine bir türlü alışamadı. Her gün Hatay’ı arayıp ağlıyor.

Biri Türkiye’de, diğeri Suudi Arabistan’da iki aileyi ateşe atan, iki oğlan çocuğuna küçücük yaşta hayatlarının travmasını yaşatan dram 2003’te başladı... Hataylı Yusuf Cüce, işi nedeniyle hamile eşi ve iki çocuğunu alıp Suudi Arabistan’a taşındı. 7 Eylül’de karısının sancıları tutunca hemen hastaneye koştular. Üçüncü çocuğu Yakup gözlerini dünyaya Necran’da ki Kral Halid Hastanesi’nde açtı. Cüce Ailesi bir süre daha Arabistan’da yaşadıktan sonra memleketine geri döndü. Kara kaşlı, kara gözlü esmer bir oğlan olan Yakup ailede kimseye benzemiyordu. Arabistan’da doğduğu için de Cüce Ailesi’nin yakınları espriyle karışık çocuğun onların olmadığını ima etmeye başladı.

Reklam
Reklam

Üstü kapalı imalardan bunalan Yusuf Cüce 2007’de Ankara Tıp Fakültesi’nde DNA testi yaptırdı. Sonuç şok ediciydi: “Bu çocuk sizin değil!”
’Eyvah çocuklar karışmış’
Bu raporun ardından Suudi Arabistan makamlarına başvuran aile, yaklaşık 6 aylık bir arama sonucu hastanede aynı gün doğan Muhammet ve Faika El Müneccim çifti ile kendi çocuklarının karıştığını ortaya çıkardı. Bu iki taraf için de tam bir yıkım oldu. Çocuklar 4 yaşındaydı. İki aile de ne öz çocuklarından ne de 4 sene boyunca bakıp büyüttükleri oğullarından bir anda vazgeçemedi. Cumhurbaşkanı Gül’ün devreye girmesiyle Kral Abdullah iki aileye Necran’da bulunan bir apartmanda iki kiralık daire tahsis etti. Yaklaşık 1 yıl beraber yaşayan aileler bu kaynaşma döneminde Türkiye’ye de geldi. Ancak çocukların okul çağı gelince aileler birbirinden ayrılmak zorunda kaldı.

*****

’Onların 5 çocuğu daha var’
Bu ayrılık yüreklerini kor gibi yaktı. Ne anne babalar ne de çocuklar yeni duruma alışabildi. Baba Yusuf Cüce, bir yandan öz oğluyla olmanın mutluluğunu yaşarken diğer taraftan da 4 yıl gözü gibi baktığı Yakup’u özlüyordu: “Herkes çocukları doğduğunda çok mutlu olur değil mi? Biz de öyleydik. Ama şimdi anlıyorum ki bizim çilemiz meğerse o çocukların doğduğu gün yeni başlamış. Bu süreçte ne kadar acı çektiğimizi anlatsam dünyada bir örneği daha olmadığı için kimse anlamaz. Şu kadarını söyleyeyim. Yıllarca çocuğunuz diye büyüttüğünüz oğlunuz şimdi yanınızda değil. Gece yattığında onu öpüp uyutacak babası başında yok. Yakup’u orada bıraktığımızdan beri doğru düzgün bir gece uyumadık. Müneccim Ailesi’ne yalvardım. ’Ne isterseniz vereyim yeter ki Yakup’u da bize verin. Hatay’da büyüsün. İstediğiniz zaman gelin görün. Sizin 5 çocuğunuz daha var. Onlarla avunursunuz. En azından birbirine alışıp bir süredir kardeş gibi yaşayan bu iki çocuğu ayırmayalım’ dedim. Ama ikna edemedim. Onlar da kendi çocuklarını bırakmak istemediler. Gerçi bir ara veririz demişlerdi ama benim duyduğum Muhammet El Müneccim’e çevresi ’Bak Türk iki çocuğu da aldı. Sen boşta kaldın’ diye baskı yapmış.”

Reklam
Reklam

*****

’O diğer çocukların annesi’

Babanın canı bu kadar yanarken ana yüreği kelimenin tam anlamıyla kavruluyor. İlaçlarla ayakta durabilen, sürekli terapi gören Funda Cüce, Arabistan’dan döndüklerinden beri bir gün bile rahat uyku uyumamış: “Yakup’un hep bizimle kalacağını düşünüyordum. Onlara ’Yakup’u da Hatay’a götürelim, bizimle kalsın, siz de arada gelir görürsünüz’ demiştik. Kabul eder gibi olmuşlardı. Biz orada Müneccim Ailesi ile yaşarken Yakup hiç o ailenin yanında kalmadı. Hep bize gelip yatardı. Hatta o ailedeki kardeşlerine de ısınamadı. Suudi Arabistan’da yaşayan kayınımın çocuğuyla kendi kardeşleri kavgaya tutuşunca kuzenini koruyarak biyolojik kardeşlerine soğuk davrandı. O zaman Suudi anne Faika Müneccim bana ’Funda Hanım artık Yakup’un kardeşlerine alışması lazım’ dedi. O an anladım Yakup’u bize vermeyecekler. Beynimden vurulmuşa döndüm. Orada da burada da psikolojik tedavi gördüm ama anlamı yok. Sürekli ağlıyorum. Yakup da sürekli sesimizi duymak istiyor, her gün arıyor. Sık sık ’Anne-baba beni neden bıraktınız? Beni neden almaya gelmiyorsunuz?’ diye ağlıyor. ’Oğlum oradaki annene de alış’ dediğimde bana ’Benim annem sensin. O diğer çocukların annesi’diyor. Ben de başlıyorum ağlamaya...”

Reklam
Reklam

Bir bavul topitopla Yakup’a gidiyor

Yakup’u 4 yaşına kadar kendi çocuğu sanan baba Yusuf Cüce, hasretine dayanamamış. Oğlunu görmek için Suudi Arabistan’a gidiyor. Hatay’dan karayoluyla 4 bin kilometre yapacak olan Yusuf Cüce ” Oğluma bir sürü oyuncak ve özellikle çok istediği Beşiktaşlı topitoplardan bir bavul aldım. Yeter ki o mutlu olsun. Hem Yakup hem de Ali’nin bir damla gözyaşına dünyayı değişmem“ diyor.

Kimse kimseden vazgeçemiyor

4 yıl boyunca Ali’yi öz oğulları sanan Arabistanlı El Müneccim Ailesi de şaşkın. Baba Muhammet El Müneccim’in kucağındaki Ali’nin yerinde şimdi Yakup oturuyor. Ama baba da oğul da şaşkın. Yakup eski ailesini geri istiyor, baba El Müneccim de ne öz oğlundan vazgeçebiliyor ne de oğlu bildiği Ali’den.

*****

‘Ben onu emzirdim, beledim ne olur Yakup’u da bana verin’

Hataylı anne Funda Cüce, iki çocuktan da vazgeçemiyor. “Et tırnaktan ayrılır mı? Ben onu 4 yıl emzirdim, beledim. Yakup’umu bana geri versinler. Onların 5 çocuğu daha var” diye ağlıyor. Sürekli sakinleştiricilerle ayakta durabilen Funda Hanım, “Hislerim öyle dondu ki evin içinde bile hiçbir iş yapamıyorum. Diğer çocuklarımın da bana ihtiyacı var biliyorum. Ama sütümle beslediğim Yakup’u düşünmeden bir an bile yaşamam mümkün değil. Anneler beni daha iyi anlar. Elinizden çocuğunuz alınmış. Siz yaşamaya çalışıyorsunuz. Mümkün mü? İşte ben de öyle yaşıyorum. Tabii buna ne kadar yaşamak denirse. Suudi örflerine göre aileler çocuklarına daha mesafeli yaklaşıyor. Benim Yakup’um burada öpülüp koklanmaya alışmıştı. Orada kuzumu kim öpüp, koklayacak” derken gözleri yine dolu dolu oluyor.

Reklam
Reklam

Vatandaşlık versinler

Baba Yusuf Cüce’nin artık tek isteği her iki aileye de çifte vatandaşlık verilmesi. Çünkü vatandaşlık alırsa Yakup’u daha sık görebilecek: “Vatandaşlık olursa iki taraf da çocuklarını rahatça görebilir. Bir de çocukların velayetlerini hala vermedik. Ali bizde, Yakup da onlarda vekaletnameyle duruyor. Hala velayeti için karar veremedik. Ancak Ali burada ilkokula misafir öğrenci olarak gidiyor. 4 yıllık vize verdiler ama her 3 ayda bir yurtdışına çıkıp giriş yapması gerekiyor. Riyad Büyükelçiliği’den bize kalıcı bir giriş izni veremeyeceklerini, velayet olmadığı için kanunen mümkün bunu mümkün olmadığını söylediler. Bu işin ancak Dışişleri Bakanlığı’nın talimatıyla olabileceğini de belirttiler. Ali’ye bu yüzden ikametgah alamıyoruz. Onun için önümüzdeki dönem okula gidemeyebilir. Bu çok istisnai bir durum. Devlet büyüklerinden yaşadığımız onca sıkıntıyı göz önüne alıp bizim için bir talimat vermelerini rica ediyorum. Ayrıca biz Necran’da Türk okulu olmadığı için Riyad’a ailecek yerleşip çocukları aynı apartmanda yaşayan iki aile olarak büyütmeyi de önerdik. Eğer bize böyle bir imkan tanınırsa her şeyi elimizin tersiyle itip ailece Yakup’un yanına gitmeye hazırız.”

Reklam
Reklam

*****

‘Babacığım beni de Arabistan’a götür’

Yakup’un her gün aramasına, ısrarlı sorularına dayanamamış Baba Yusuf Cüce. Babaanne ve dedeyi de alarak Arabistan’a gidiyor şimdi. Funda Hanım, Yakup’a müjdeyi vermiş: “En son dün konuştuk. Oğlum baban geliyor, seni görmeye dedim. O da bana ’Anne ben burada artık babamla yatarım. Beni bırakmaz di mi?” dedi. Nasıl anlatayım ki? Babası eninde sonunda dönecek. Telefon öylece elimde kaldı. “ Tanımadığı ebeveynleri ile abisi Ahmet ve ablası Aylin’in yanında yaşamaya başlayan Ali uyum sorununu Yakup’a göre daha kolay atlatmış gibi. Çünkü Cüce Ailesi, Ali’yi tam bir sevgi çemberi içinde büyütüyor. Ancak yine de aklı, 4 yaşına kadar yaşadığı Arabistan’da. Yola çıkan babasını güçlükle bırakan, arabanın camına çıkarak engel olmaya çalışan Ali’nin ” Babacım beni bırakma. Beni de arabaya al. Beni Arabistan’daki kardeşlerime ve Yakup’un yanına götür “ yakarışları ise yürekleri dağlıyor. 10 yaşındaki abisi Ahmet’in ” Ali sana en güzel kırmızı topu alacağım. Şimdi maç yapacağız “ diye teselli etmesi bile Ali’nin yakarmalarına engel olamıyor.(Vatan)

Reklam
Reklam