Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç, Fenerbahçe'nin Molde mağlubiyetini değerlendirdi.
Uluç, İspanya Basketbol Milli Takımı'nın süper yıldızı Pau Gasol ile bağ kurarak, "Tek başına nasıl takım olur, nasıl, turnuvanın bir numaralı favorisi rakibini, hem de 37 bin kendi çılgın seyircisi önünde tek başına yener, onu seyretmeliydi, 25 bin kişilik bir Norveç kasabasının, dördüncü sınıf takımına, hem de kendi sahasında, hem de farklı yenilen Fenerbahçe’nin yıldızları.. " ifadelerini kullandı.
Uluç'un yazısı şöyle;
Bir adam, hem de 35 yaşında bir adam, basketbol gibi hızlı, basketbol gibi bir saniye göz kırpmayı bile affetmeyen bir sporda tek başına nasıl takım olur, nasıl, turnuvanın bir numaralı favorisi rakibini, hem de 37 bin kendi çılgın seyircisi önünde tek başına yener, onu seyretmeliydi, 25 bin kişilik bir Norveç kasabasının, dördüncü sınıf takımına, hem de kendi sahasında, hem de farklı yenilen Fenerbahçe’nin yıldızları..
Pau Gasol’u seyretmeliydiler. Tony Parker’ın Fransa’sı kaç defa arayı açmış, maçı koparmış, adeta kazanmış görünürken, tek başına “Ben yenilmem” diyen, yenilgiyi kabul etmeyen, tek başına savunma, tek başına hücum olan Gasol’u.. Onun, artık zaferlerin her türlüsüne doymuş olması gereken ruhunun hırsını, azmini..
40 sayı..11 ribaunt.. 3 blok ve uzatması ile 45 dakika süren maçı, birisi taktik olmak üzere, 2 faulle bitirmesi değildi, Gasol’un dersi.. Hırsıydı. Yenilmezlik inadıydı. Herkes teslim olmuşken maçı bırakmayışıydı. Hırsını arkadaşlarına aktarıp, liderlik yapmasıydı.
Evlerindeki finalin büyük ve peşin favorisi Fransızlar, böyle bir Gasol’a yenildikleri için üzülmüyorlardır sanırım.
Ben Türkiye futbol direktörü Fatih Terim’in yerinde olsam, İspanya – Fransa maçını tüm milli takıma, kampın her günü bir defa izletirim. Ben Fatih Terim’in yerinde olsam, tüm Türkiye Ligleri takımlarına bu maçın DVD’sini yollar, bu Gasol’u sporcularına izletmelerini zorunlu kılardım. İzlemeli ve ezberlemeliler, bir adamın tek başına nasıl bir takım olduğunu..
Azmiyle, hırsıyla ve liderliğiyle..
***
Fenerbahçe’nin Emre’yi göndermesini eleştirmiş, “O bir lider futbolcuydu. Yeni gelenler ve kalanlar arasında böyle bir lider yok” demiştim, hatırlarsınız..
Siz hiç Molde maçındaki kadar ruhsuz, Molde maçındaki kadar uyuz Fenerbahçe izlediniz mi hayatınızda..
Peki o Fenerli medyanın bir türlü adam yerine koymadığı Diego’nun ne demek olduğunu fark ettiniz mi yokluğunda.. Lideri ve oyun kurucusu olmayan Yıldızlar (!) topluluğunun aczini gördünüz mü?…
Vitor Pereira’yı anlamam mümkün değil.. Sen tek forvete dönersen, ileri top taşıyan üç adamı, Şener, Ozan ve Volkan, Bursalı olan Fener’de Bursa’dan gelen, alıştıkları, bildikleri, ezberledikleri Fernandao’yu mu tercih edersin, geldiğinden beri Fener’i 10 kişi oynatan Van Persie’yi mi?.
Bir, tek bir kişi ıslıkladı diye, Milli Takımı en kritik maçın başlamasına 20 dakika kala terkedip giden Volkan Demirel’e de sormak isterim..
Fener Kalecisi Fabiano’yu binlerce Fener seyircisi ıslıkladı, yuhaladı.. Hem de Fener seyircisi.. Ne diyorsun Volkan?
***
Beşiktaş, beşinci sınıf bir takımı güç bela yendi. Sebep?. Medyanın gazına fena gelen Şenol Güneş’in garip fikirleri.. Büyük Takım, oturmuş takımdır. Şenol Hoca, kendisini basketbol koçu sanıyor.. Sahaya çıkardığı takımlara bakın..
“En iyi olan” oynarmış.. Fatih Terim bu söylemler için “Mahalle maçına mı çıkıyoruz” demişti.
Beşiktaş’ın oturmuş takıma ihtiyacı var. Şenol’un keyfine göre, her maç yarısı değişen takımla, kadronda Messiler, Ronaldolar oynasa sonuç alamazsın..
O Beşinci sınıf takımda topa düzgün vuran, tek,bir tek kişi olsa, maç nasıl biterdi, düşünmek dahi istemiyorum.