İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Başkanlık Konferans Salonu'nda Uluslararası Medya Enformasyon Derneği'nce düzenlenen 'Göçmenler ve Medya Çalıştayı'nın açılış konuşmasını yaptı. Son yüzyılın tüm dünya için baş döndürücü olaylara sahne olduğunu belirten Altun, dünyanın karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan birinin de göç ve mülteci sorunu olduğunu söyledi. Altun, Türkiye'nin gerçekçi ve insani göçmen politikasıyla dünyaya örnek olduğunu belirterek "Tüm dünya göçmen sorunuyla karşı karşı. Fakat bu sorunla en ciddi şekilde yüzleşen ülke Türkiye'dir. Bunu biz tercih etmedik. Bölgemizde büyük bir yangın çıktı. Bu yangını biz çıkarmadık, aksine bu yangını söndürmek için büyük gayret sarf ettik, etmeye de devam ediyoruz. Dahası bu yangının mağdurlarının yaralarını sarmaya çalıştık. Sayın Cumhurbaşkanımız, insanlığın vicdanı olarak yürüttüğü siyasetle, mağdurların ve mazlumların yanında yer aldı. Onların yaralarını sarma, onları iyileştirme gayretinde oldu. Bu yangın neden çıktı? Açık ve net olarak ifade edelim; batı merkezli yeni sömürgecilik siyaseti nedeniyle çıktı. Batıcı siyasetin bölgemizdeki iş birlikçilerinin; tamahkar ve tahripkar uygulamaları nedeniyle çıktı. Dış güçlerin vesayetinde, kendi toplumuna yabancılaşmış azınlık yönetimlerinin yanlışları nedeniyle çıktı. Ve bu yangın çok ağır maliyetler üretti" dedi.
Türkiye'nin son derece başarılı girişimlerde bulunduğunu vurgulayan Altun, "Sayın Cumhurbaşkanımız, bu noktada batı dünyası başta olmak üzere engellemelere rağmen, kararlı bir şekilde hareket etmiş, mülteci ve göç sorunun son dönemdeki kaynaklarından biri olan Suriye krizinin çözümünde çok net bir tavır ortaya koymuştur. Bu çerçevede Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı harekatlarıyla bir yandan sınır güvenliğimiz sağlanmış, bir yandan ülkemize ve bölgemize yönelik terör tehditleri bertaraf edilmiş, terör tehditleri ciddi anlamda sınırlandırılmış, öte yandan da Suriye sahasında geniş bir güvenli bölge inşa edilerek yerlerinden edilmiş insanlara geri dönüş imkanı sağlanmıştır. Nitekim bu çerçevede Suriye'nin kuzeyinde güvenli hale getirdiğimiz bölgelere bugüne dek 500 bine yakın Suriyeli kardeşimiz güvenli, gönüllü ve onurlu şekilde geri dönüş yapmıştır" diye konuştu.
İletişim Başkanı Altun, siyasetçilerin sığınmacılarla ilgili değerlendirmelerinde ve medyanın mültecilerle ilgili haberlerinde, insani ve mesleki değerler açısından hassasiyet göstermesinin elzem olduğunu belirterek, "Objektiflikten uzak, popülist söylemlere dayalı yorum ve haberlerin derin toplumsal sorunlara zemin hazırlama potansiyeli bulduğu aşikardır. Bugün, ne yazık ki başta sosyal medya platformları olmak üzere tüm iletişim mecralarında Türkiye'de yaşayan Suriyelilere yönelik toplumsal algıyı olumsuz yönde etkilemeye, şekillendirmeye dönük dezenformasyon kampanyalarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Nitekim sığınmacılar ve göçmenler konusu, Türkiye'nin çabalarının en fazla görmezden gelindiği ve dezenformasyona maruz bırakıldığı alanlardan biri olarak öne çıkmaktadır. Göçmenlere yönelik dezenformasyon kampanyaları öyle bir seviyeye ulaşıyor ki; yakın geçmişte İngiltere'nin ülkemizde Afganlılar için mülteci merkezleri kuracağı iddiası bile ortaya atılmıştı. Buna karşı, girişimlerimizle söz konusu iddianın gerçeği yansıtmadığını ortaya koyduk ve bu yalanı yayan medya kuruluşunun özür dilemesini temin ettik" dedi.
Altun, toplumda göçmenlere yönelik olumsuz yaklaşımı hakim kılmayı amaçlayan algı çalışmalarını yakından takip ettiklerini aktararak, "Bunlara kaynağında müdahale etmeye gayret ediyoruz. Bu bağlamda, İletişim Başkanlığı olarak, iletişim araçları ve kamu diplomasisi imkan ve kabiliyetlerini sonuna kadar kullanarak, Türk ve dünya kamuoyundaki Suriyeli sığınmacılara dair bilgi kirliliği ve dezenformasyonla da mücadele ediyoruz. Söz konusu dezenformasyonların, suiistimalin önüne geçebilmek adına bugüne kadar pek çok faaliyette bulunduk" diye konuştu.
İletişim Başkanı Altun, göçmenler ve sığınmacıların sorunun kaynağı olmadığını belirterek, "Onlar, sorunun mağdurlarıdır. Bugün medya ve siyaset dünyasındaki popülist eğilimler göçmenlere, sığınmacılara yönelik nefreti körüklemekte, ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının yükselmesine maalesef neden olmaktadır. Medyada ve siyaset dünyasında sığınmacılara ve göçmenlere yönelik ön yargıları yeniden üretmek zulmü kalıcı hale getirmektir. Medyada göçmenlerin temsili noktasında adil bir tutuma ihtiyacımız var. Veri temelli haberciliğe, gerçek insan hikayelerine ve birleştirici, bütünleştirici bir dile ihtiyacımız var. Bunu başarabiliriz ve başarmalıyız. Tarihte örneğini çok defa gördüğümüz üzere, nefret söylemi, geriye sadece ve sadece utanç sayfaları bırakır. Korku iklimi oluşturma çabalarına hiçbir şekilde prim vermemeliyiz. Dileriz ve umut ederiz ki; hiçbir millet, hiçbir toplum, doğup büyüdükleri topraklardan ayrılmak zorunda bırakılmasın. Hiçbir insan barış ve huzurdan mahrum bırakılmasın. Yüzyıllardır bu tür sorunlara muhatap olan insanlık, bundan sonraki dönemler için hafızasını diri tutmalı, ayrıştırıcı ve ötekileştirici politikaları bir kenara bırakmalıdır" dedi.
(DHA)