SERDAR AÇIL - BARIŞ KILIÇ - Eski İçişleri Bakanı ve Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın da arasında bulunduğu 19 sanığın, 1990'lı yıllarda işlenen bazı faili meçhul cinayetlerle ilgili yargılandığı davada verilen hükmün gerekçesi açıklandı.
Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararında, 1993-1996 yıllarında avukat ve iş adamlarının da aralarında olduğu çoğu Kürt kökenli 18 kişinin öldürüldüğü, cinayetlerin ardından mermi kovanı ya da çekirdeği dışında başka delil bulunamadığı, cinayetlerde kullanılan silahların da ele geçmediği belirtildi.
Soruşturmanın 18 yıl sonra polis memuru Ayhan Çarkın'ın ifadesiyle başladığı ve Çarkın'ın da arasında bulunduğu çoğu kamu görevlisi 19 kişi hakkında kamu davası açıldığı kaydedilen gerekçeli kararda, şu ifadelere yer verildi:
"Sanık Çarkın'ın ifadeleri, bazı olaylara ait tespitlere aykırı olduğu gibi, bazı olaylar yönünden ise ifadeler kendi içinde çelişmektedir. Çarkın, İstanbul ve Ankara Cumhuriyet Savcılığında ayrı ayrı iki ay arayla ifade vermiştir. Sanığın soruşturma aşamasında verdiği ifadelerin, net ve tutarlı olması beklenir. Oysa sanık aynı olayla ilgili bir ifadesinde cinayeti görmediğini, arkadaşından duyduğunu ifade etmiş, daha sonraki ifadesinde ise cinayeti gördüğünü söyleyerek suçu işleyenlerin isimlerini bildirmiş, bir diğer ifadesinde ise suçu işleyenlerin isimlerini çoğaltmıştır. Sanık Ayhan Çarkın, mahkemede verdiği 13 Mayıs 2015 tarihli ifadesinde önceki tüm ifadelerinden dönmüştür. Çarkın'ın olaylarla ilgili ifadesi, diğer sübut delillerle de teyit edilemediğinden, mahkumiyete yetersiz bulunmuştur.
Çarkın dışındaki sanıklar atılı suçları inkar etmişlerdir. Dosyada bulunan TBMM, bakanlık, komisyon ve MİT raporları da duyum ve tahminden ibaret olup, sanıkların mahkumiyetine yeterli görülmemiştir."
- Abdülmecit Baskın'ın ölümü
Gerekçeli kararda, 1 Ekim 1993'te Ankara-Haymana yolu Yavrucak mevkisinde cesedi bulunan Abdülmecit Baskın'ın ölümüyle ilgili, Çarkın'ın beyanından başka delil olmadığı bildirildi.
Çarkın'ın, maktulü görev yaptığı Altındağ Nüfus Müdürlüğünden polis arkadaşlarıyla aldıklarını beyan ettiği belirtilen gerekçede, Baskın'ın kendi isteğiyle iş yerinden çıkıp Çankaya Nene Hatun Caddesi'ndeki büroda 3 arkadaşıyla oturduğunun Nüfus Müdürlüğü çalışanları ve arkadaşlarının beyanıyla tespit edildiği bilgisine yer verildi.
Maktulün daha sonra evinin olduğu yere gittiği, aracının da burada bulunduğu anlatılan gerekçede, Baskın'ın bu aşamada alınarak Haymana yoluna götürülüp öldürüldüğü bildirildi.
Gerekçede, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ifadede Baskın'ı, Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu'na teslim ettiklerini, cesedinin Gölbaşı ile Ahlatlıbel arasında bulunduğunu sonradan öğrendiğini, şahsı gazetedeki fotoğraflardan teşhis ettiğini bildiren Çarkın'ın, Ankara'daki ifadesinde ise İbrahim Şahin'in talebi üzerine Gölbaşı'na gittiklerini, metruk kulübede Baskın'ı ölü olarak gördüğünü söylediği, çelişkiler nedeniyle ifadelere itibar edilmediği belirtildi.
Ayhan Çarkın, Sakarya'nın Sapanca ilçesi Kırkpınar mevkisinde 14-15 Ocak 1994'te cesetleri bulunan Behçet Cantürk ve Recep Kuzucu'nun ölümüne ilişkin 26 Mart 2011'de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ifadede, İstanbul'da polis uygulaması sırasında maktullerin olduğu aracı durdurduklarını, Seyfettin Lap ve Ankara'dan gelen bir komiserin Cantürk ve Kuzucu'yu alarak uygulama noktasından ayrıldığını, cesetlerin nerede ve ne zaman bulunduğunu bilmediğini söyledi.
Çarkın, 20 Aralık 2011'de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ifadede, Behçet Cantürk'ün Ahmet Sakarya, Recep Kuzucu'nun ise Semih Sueri tarafından öldürüldüğünü öne sürdü.
Çarkın, 22 Aralık 2011'da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği yer gösterme ifadesinde ise kendisinin de olay yerinde olduğunu belirterek, Behçet Cantürk'ün Ahmet Sakarya, Recep Kuzucu'nun ise Semih Sueri tarafından öldürüldüğünü, Seyfettin Lap'ın konuyla ilgili İbrahim Şahin'e bilgi verdiğini anlattı.
Çarkın'ın ilk ifadesinde cesetlerin nerede ve ne zaman bulunduğunu bilmediği, sonraki ifadesinde Cantürk ve Kuzucu'yu kimlerin öldürdüğünü söylediği, son ifadesinde ise kendisinin de olay yerinde olduğunu belirtip faillerin ismini verdiği aktarılan gerekçede, çelişkiler nedeniyle beyanlara itibar edilmediği kaydedildi.
Yusuf Ekinci'nin 24-25 Şubat 1994'te Ankara'nın Gölbaşı ilçesi Karşıyaka Mahallesi'nde silahla öldürülmesiyle ilgili Çarkın, 26 Mart 2011'de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ifadede, olayı Oğuz Yorulmaz'ın anlattığı kadarıyla bildiğini, maktulün Oğuz Yorulmaz, Ahmet Sakarya ve Sait Yıldırım tarafından Ankara'dan alınarak Ahmet Demirel grubuna teslim edildiğini söyledi.
Çarkın, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ifadede ise kendisinin Oğuz Yorulmaz ile birlikte olduğunu, maktulü Yusuf Yüksel'in aldığını, Ekinci'nin, Ayhan Akça, Alper Tekdemir, Ziya Bandırmalıoğlu ve Enver Ulu'nun bulunduğu ortamda öldürüldüğünü, kimin ateş ettiğini ise bilmediğini beyan etti.
Ayhan Çarkın, 4 Haziran 2011'deki ifadesinde, Ekinci'nin Yusuf Yüksel ve Uğur Şahin tarafından alındığını, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu ve Ayhan Özkan'ın maktulü kollarından tutup götürdüğünü, kendisi olay yerinden ayrılırken silahların patladığını bildirdi.
Çarkın, 5 Haziran 2011'de ise Ekinci'nin yakın mesafeden Ayhan Akça tarafından öldürüldüğünü söyledi. Gerekçede, çelişkiler nedeniyle Ekinci'nin ölümüne ilişkin Çarkın'ın beyanlarının inandırıcı bulunmadığı vurgulandı.
- Fevzi ve Salih Aslan'ın ölümü
Fevzi ve Salih Aslan'ın Düzce'de 1994'te ölü bulunmasına ilişkin ifade veren Doğan Özkan, maktullerin Tarık Ümit, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu ve Semih Sueri tarafından bir galeriden alınıp gözleri bantlı halde Kızıltoprak'taki eve getirildiklerini, daha sonra Hendek'te infaz edildiklerini söyledi. Özkan, davanın 10 Şubat 2017'deki celsesinde bu ifadesinden döndü. Mahkeme, Doğan Özkan'ın sanıklar hakkındaki beyanına itibar etmedi.
Çarkın, Namık Erdoğan'ın 9-10 Mayıs 1994'te Kırıkkale'de ölü bulunmasıyla ilgili 2011'de verdiği ifadelerde, Ahmet Sakarya'nın anlatımına göre, maktulün Ahmet Sakarya, Sait Yıldırım ve Ahmet Demirel tarafından alındığını ve Ankara yakınlarında öldürüldüğünü söyledi. Tanık Ercan Ersoy da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına Çarkın ile aynı önde ifade verdi.
Mahkemenin gerekçesinde, Erdoğan'ın ölümüne ilişkin Çarkın ve Ersoy'un doğrudan bilgi içermeyen duyuma dayalı beyanları dışında delil bulunamadığı belirtildi.
Savaş Buldan, Hacı Karay ve Adnan Yıldırım'ın 3-4 Haziran 1994'te Düzce'de Melen Deresi yatağında ölü bulunmalarıyla ilgili Çarkın, İstanbul ve Ankara'da verdiği ifadelerde, Ziya Bandırmalıoğlu ile Duran Fırat arasındaki konuşmalardan, Savaş Buldan'ın bu kişiler tarafından öldürüldüğünü, yanında iki kişinin daha bulunduğunu duyduğunu söyledi.
Gerekçede Çarkın'ın beyanına, sanıkların suçu işlediğine dair doğrudan bilgi ve gözlem içermediği ve duyuma dayandığından itibar edilmediği bildirildi.
- 7 sanığın dosyası ayrıldı
Mahkemenin gerekçesinde, Medet Serhat ve İsmail Karaalioğlu'nun 12 Kasım 1994'te İstanbul'un Kadıköy ilçesinde öldürülmesine ilişkin, Hikmet Çiçek'ten ele geçen belgelerin delil niteliğinde olmadığı, atılı suçu inkar eden sanıkların mahkumiyetine yeterli delil bulunamadığı bildirildi.
Faik Candan'ın 1994'te Ankara Bala'da ölü bulunmasıyla ilgili Çarkın'ın ifadesi, beyanlardaki aykırılıklar ve gösterdiği yerin olay yeriyle örtüşmediği gerekçesiyle inandırıcı bulunmadı.
Gerekçede, İran uyruklu Asgar Simitgo ve Lazem Esmail'in öldürülmesine ilişkin sanık Mahmut Yıldırım'ın yakalanarak savunmasının alınamamış olması nedeniyle aralarında Mehmet Ağar'ın da bulunduğu 7 sanığın dosyasının ayrılmasına karar verildiği bildirildi.
Tarık Ümit'in kaçırıldıktan sonra İstanbul Silivri'de ölü bulunmasıyla ilgili Çarkın, 20 Kasım 2011'de verdiği ifadede, maktulün Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu ve Semih Sueri tarafından öldürüldüğünü söyledi.
22 Aralık 2011'deki ifadesinde Ümit'i, Oğuz Yorulmaz ile aynı çukura gömdüklerini söyleyen Çarkın, yer göstermesi için götürüldüğünde cesedi İstanbul-Tekirdağ yol ayrımındaki Kuşbaş mevkisinde koruluk alana attıklarını belirtti.
Kararda, Ümit'in cesedinin, Çarkın'a yaptırılan yer gösterme işlemi sırasında bulunamadığı bildirildi. Çarkın'ın ifadesinde söylediği yerin piknik alanı olduğu kaydedilen kararda, Çarkın'ın ifadesine itibar edilmediği, diğer tanık beyanlarının da doğrudan bilgi ve gözleme dayanmadığı anlatıldı.
- Ömer Lütfü Topal cinayeti
Kararda Metin Vural'ın 9 Ocak 1995'te Kırıkkale'nin Keskin ilçesi yakınlarında otomobilde ölü bulunmasına ilişkin Ayhan Çarkın'ın savcılıkta, "Oğuz Yorulmaz, Sami Gece, Ahmet Sakarya ve Sait Yıldırım olduğu halde maktulün bulunduğu aracı durdurduklarını, maktulün yanında bir kişi daha olduğunu, öldürüldüğünü görmediğini" beyan ettiği belirtildi.
Tanık İdris Diri'nin ise değişik tarihlerdeki ifadelerinde Vural ile otomobille gittikleri sırada tepe lambalı bir araç tarafından durdurularak iki kişinin Vural'ı götürdüklerini anlattığı aktarılan kararda, "olayı doğrudan gören maktulün arkadaşı Diri'nin, Çarkın'ın ifadesinde belirtilen kişileri teşhis edemediği" bildirildi.
Gerekçeli kararda, 28 Temmuz 1996'daki Ömer Lütfü Topal cinayetiyle ilgili Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken'in azmettirici olduklarına ilişkin delil bulunmadığı, Çarkın'ın ifadelerinin "kişisel tahmin seviyesinde olduğu" belirtildi.
- Hüküm
Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 13 Aralık 2019'da karara bağladığı davada, yargılama sırasında ölen sanık Ahmet Demirel hakkındaki kamu davasını düşürmüştü.
İranlı Lazem Esmaeılı ve Asker Smıtko'nun öldürülmesine ilişkin Mehmet Ağar, Mahmut Yıldırım, İbrahim Şahin, Mehmet Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu hakkındaki kamu davasının ayrılmasını kararlaştıran mahkeme, yine Ağar'ın da aralarında bulunduğu bütün sanıkların, diğer cinayetler yönünden beraatlerine hükmetmişti.