Fanus içinde bir cennet: Kekova

Turizmin başkenti Antalya'da, Ortaçağ'dan bugüne kültürel ve tarihi izleri barındıran, Akdeniz'in en temiz denizine sahip Kekova, saf güzelliğiyle ziyaretçilerini hayran bırakıyor - İster denizden kıvrılarak mavi dalgaların üstünden, ister dağları aşarak patikaların içinden, bugünün, dünün ve önceki günlerin egzotik birlikteliğiyle sarmalanmış, yarısı su üstünde, yarısı suyun içindeki antik şehir, "yeryüzü cenneti" olarak niteleniyor - Her yıl yüzbinlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği, 18 yıldır da UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan şehir kalıcı listedeki haklı yerine konulmayı bekliyor

HATİCE ÖZDEMİR TOSUN - Dünyanın gözde turizm merkezlerinden, Türkiye'nin turizm başkenti Antalya'daki Kekova, sahip olduğu kültürel, tarihi ve doğal zenginlikleriyle girdiği UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinden kalıcıya geçmeyi bekliyor.

Bizans imparatoru Konstantinos zamanında Myra Piskoposu Pataralı Aziz Nikolaos'un (Noel Baba) yaşadığı, görev yaptığı ve Kilisesi'nin yer aldığı Myra Antik Kenti ile Tiyatrosu, Üçağız (Teimiusa), Kale (Simena) ve Çayağzı (Andreake) gibi tarihi ve kültürel mekanlarla iç içe geçen Kekova, Antalya'nın cazibe merkezlerinden biri.

Reklam
Reklam

Uzun yıllar Likya Uygarlığı'nın daha sonra da Roma, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu'nun etkisinde kalan yörede, bugün de küçük yerleşim alanları bulunuyor.

Doğal güzelliklerin yanı sıra antik ve tarihi eserlerin zenginliği, bölgeyi arkeoloji turizmi açısından çekici kılıyor.

Bölge, Likya yazısı ile yazılmış kitabeli mezarlar, kıyıda su içinde Likya tipi lahitler, mendirek ve yapı kalıntıları, ortaçağ kalesinin içinde kayaya oyulmuş tiyatro, kaya mezarları, su sarnıçları, kuzeyde lahitlerden ve az sayıda kaya mezarlarından oluşan nekropol sahası, antik mezarlar ile su içinde kalmış rıhtım, antik kent içinde yüzlerce yıllık Osmanlı camilerinden oluşan zengin bir tarihi mirasa sahip.

İster denizden kıvrılarak mavi dalgaların üstünden, ister dağları aşarak patikaların içinden inilen Üçağız, kıyıya dizilen Kale, Çayağzı ile bugünün, dünün ve önceki günlerin egzotik birlikteliğiyle sarmalanmış Akdeniz mavisine bürünmüş, yarısı su üstünde, yarısı su içinde kalmış kent, ziyaretçilerine hayran bırakıyor.

Reklam
Reklam

Batık kenti barındıran bölge, tarihi dokusu ve tertemiz denizi ile de ilgi çekiyor. Denizcilerin sığınak yeri, gemi inşaa ve onarım üssü olarak kullanılan, bugün "batık kent" olarak adlandırılan adanın kuzeybatı kıyılarındaki kalıntılar, M.Ö önce 5. Yüzyıl'dan beri ticari ve askeri merkez olarak kullanılmış olan Kekova'nın en renkli köşesi.

- 18 yıldır UNESCO geçici listede

"Yeryüzü cenneti" olarak nitelendirilen Kekova, 2000 yılında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Dünya Mirası Geçici Listesi'ne girdi.

Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kekova'nın Ortaçağ'dan bugüne kadar kesintisiz her topluluğa ev sahipliği yaptığını söyledi. Bugün de yerleşim alanlarının bulunduğunu anlatan Çevik, tarihi ve kültürel kalıntıların yanında bölgenin eşsiz bir doğal güzelliğe sahip olduğunu belirtti.

Kekova'yı bir fanusa benzeten Prof. Dr. Çevik, "Turkuaz sulara gömülü batık kent, dağdan denize uzanan Kale ve tüm yolları denize çıkan Üçağız adeta fanus içindeki güzellikleri sergiliyor." dedi.

Reklam
Reklam

Çevik, Kekova'nın hem tarihi ve kültürel, hem de doğal varlıklarıyla UNESCO'da yer aldığını vurgulayarak şöyle devam etti:

"UNESCO Geçici Liste'de 74 kültürel varlık, iki doğal varlık ve iki de hem kültürel hem doğal varlıklara sahip değerler bulunuyor. Kekova da hem kültürel hem de doğal varlıkları barındıran bir kent. Dünyada örneği neredeyse olmayan çok özel bir değerden bahsediyoruz. Ancak biz 18 yıldır UNESCO'nun kalıcı listesine girmeyi bekliyoruz, Kekova bunu hak ediyor."

Her dönemin izlerinin yer aldığı Kekova'nın bir emanet olduğunu dile getiren Çevik, bu emanetin gelecek nesillere en iyi şekilde korunarak bırakılması gerektiğini kaydetti.

Anahtar Kelimeler: