Habertürk Gazetesi Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, hakkında yayınlanan tapeler ve Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla değiştirilen haberlerle ilgili önemli açıklamalar yaptı. Medyaradar'dan Alev Gürsoy Cimin'e konuşan Altaylı'nın uzun süre konuşulacak açıklamaları şöyle:
Fatih Bey, öncelikle geçmiş olsun demek istiyorum. Hiç de kolay bir durum değil son dönemde yaşadıklarınız. “Gezizede”liğiniz devam ediyor galiba, şimdi de “seszede” oldunuz gibi. İtibarınızın sarsıldığını düşünüyor musunuz?
Sağ olun. Türkiye'de yaşayan herkes bunu tadacaktır bir gün. Köşedeki bakkalın bile telefonlarının dinlendiğini düşündüğü bir ülkede bu durum şaşırtıcı değil. Üzücü olan, o kaydın üzerinde oynanarak yayınlanmış olması. Böyle bir talep geldiği doğrudur. Benim yanıtımın bazı bölümleri kesilmiş, bazı bölümlere yapıştırılmış. Ve sanki ben böyle bir şeyi öneriyormuşum gibi bir hava çıkmış. Mantıksızlık anketin yayınlanan haline bakınca ortaya çıkıyor zaten... Ben BDP'ye 3,5 puan eklemişim gibi bir kayıt var. Oysa ben buna itiraz eden tarafım ama kayıtta bunun böyle anlaşılması istenmemiş ve değiştirmişler.
Sonuçta biz BDP'nin oyunu yüzde 5 olarak açıklamışız. Bir öncekine göre yüzde 25 düşüşlü... Şimdi ben ona 3,5 eklediysem BDP'nin oyu 1,5'a mı düşmüştü yani? Zırvanın daniskası... Aynı tarihlerde yapılan başka anketler var, onlarda da BDP'nin oyu hemen hemen aynı. İtibarım sarsıldı mı diyorsunuz. Sarsılmaz olur mu? Tabii ki sarsıldı. Bu iktidar döneminde herkesin itibarı sarsıldı. Bize bunlar yapılıyor da, diğer medya yöneticilerine yapılmıyor mu zannediyorsunuz. Medyanın itibarı yerlerde... Tabii ben bir yandan da gülüyorum. Yıllardır “medyaya baskı medyaya baskı” diye bağırıp duruyorlardı birileri... İşte bunun kanıtı ortaya çıktı şimdi. Baskıya uğrayan mı suçlu, baskıyı yapan mı?
Siz “montaj” dediniz, ancak “Tapelere bakılacak olursa pek de montaj gibi durmuyor” diyenlerin sayısı bir hayli fazla. Onlara yanıtınız ne olur?
Onlara ne diyeyim? Bazıları canı neye inanmak istiyorsa ona inanır. Beni onlar değil de bazı gazeteciler üzüyor ya da sinirlendiriyor. Bu meslekte en şerefsizlerin başında gelen ve bunu herkesin bildiği birisi abuk sabuk yazıyor. Ya da bazıları mal bulmuş mağribi gibi üzerine atlıyorlar bu sözlerin. Sanki kendi gazetelerinde bunlar yaşanmıyormuş, yaşandığını bilmiyorlarmış gibi… Şu kadarını söyleyeyim. İnşallah bu onların da başına gelmez. Ben istesem de onlar kadar kötü olamam. Konuşmayı adam gibi dinlesinler ve montaj olduğunu şöyle anlasınlar. Ben sözde ‘’Manipülasyon yaparım’’ diyorum. Yahu böyle bir konuşmada kim öyle der? Türkçe’nin günlük kullanımına aykırı. Siz öyle bir cümle kurar mısınız? “Tamam ben manipülasyon yaparım’’ diye bir laf olur mu? Benim “Manipülasyon yapamayız” diyen cümlem kesilmiş yapıştırılmış. Çok açık.
Birçok kişi merak ediyor ve ben de özellikle bu soruyu tekrar sormak istiyorum. Gerçekten Habertürk'te anket manipülasyonu yapıldı mı yapılmadı mı?
Tekrar tekrar başa mı döneceğiz? YAPILMADI. O tarihte Metropoll araştırma yayınlamış bizimle aynı günlerde. Orada da kararsızlar dağıtılınca 4,8 ediyor. Bizde de 5 çıkmış. Araştırın bakın, o tarihte BDP'nin anketlerdeki oyu ne. Bakın benden talep edilmiş olabilir ama ben, biz öyle bir şey yapmayız, yapmadık. Değiştirmektense anketi yayınlamamayı tercih ederim. Eğer o anketin satırına dokunmuş olsaydık, bugün ben istifa etmezdim, Habertürk Gazetesi'ni kapatırdık. Bunu yönetim kurulu başkanı Kenan Tekdağ'a sorun, o da aynı yanıtı verecektir size.
Anketin değiştirilmesi yönünde talep geldi mi peki?
Geldi diyorum ya, bir daha mı söyleyeyim? Kırk kere mi söyleyeyim? Geldi, geldi, geldi, geldi.
Talep kimden peki?
Bana gelen talep Fatih Saraç'tan...
Bu konuşmalar sizce kimler tarafından, nasıl sızdırıldı?
Kimden sızdırıldığını bilmiyorum. Ama niye böyle bant yayınlandığını tahmin edebiliyorum.
Niye?
Bir kaç gün önce Başbakan'ın Almanya seyahati öncesi bir soru soruldu. Zaman Gazetesi'nde yayınlanan ve AKP'yi yüzde 40'ın altında gösteren bir anket vardı. Bu anketi sordular Başbakan'a. O da sinirlendi. “O anket paralel anket” dedi. Bizim bir gün önce yayınlanan anketimizde yüzde 44 olduğunu hatırlattı ve cebinden bir kâğıt çıkararak “Bak bu da en meşhur, en güvenilir anketçinin anketi. Orda da yüzde 47'yiz" dedi. Bence bu kayıt "Al sana paralel anket" demek için sızdırıldı.
Cemaat yapmış olabilir mi?
Onu da bilmiyorum ama ilk arayıp "Dert etme bu senin ayıbın değil bunu yapanların ayıbı. Bunu da bir twett'le herkese söyleyeceğim” diyen Ekrem Dumanlı oldu.
Türkiye kuşkusuz ki sağlık alanında çağ atladı ama görünen o ki medyada henüz atlayamamış. “Anket kayıtları montaj” dediniz, samimiyetinize inanıyorum. Peki ya bu sağlık haberiyle ilgili ses kayıtlarına ne demeli, onlar da mı montaj?
Bakın bütün bu telefon kayıtlarının ortaya çıkmasının ortaya çıkardığı tek bir gerçek var. Bu televizyon ve gazete gördüğünüz gibi yaptığı her haber yüzünden sürekli dayak yiyor. “Bunu nasıl yaparsınız, bu nasıl haber?” diye. Bir şeyleri ortaya koymaya çalışıyoruz ve bunun karşılığında biz sürekli fırça yiyoruz. Bu fırçayı da ben yemiyorum, arada Fatih Saraç var. Ona tepkilerini gösteriyorlar.
Fatih Saraç sanki kurum içerisinde iktidarın sözcüsü gibi davranıyor. Yanılıyor muyum? Eğer yanlışsam düzeltin.
Nesini düzelteyim? Konuşma tarzı ve konuşmalar ortadayken…
Burada var oluş nedeni ne, hükümet adına mı var?
Bunu ben bilemem Alev Hanım. Ben gazetenin sahibi değilim. Künyede üstümde isimler var. Ben buranın sahibi olsaydım bu soruların tümüne yanıt verirdim. Ama ben sadece gazeteyle ilgili kendi alanımda belli yetkilere sahibim.
Siz hükümet cephesinden o sağlık haberine gelen tepkinin ardından köşe yazdınız; peki mesleki açıdan bu ne kadar doğru?
Şimdi söyle doğru; o başlık bana kalırsa ağır bir başlık. Çünkü sağlık alanında yapılan iyi çalışmaları herkes gibi biliyoruz. O başlık bana göre ağır olmuştu. Olmamıştı.
Peki o arkadaşların işten atılmaları ne kadar etik, yaptıkları haber ve gelen talimat üzerine bunun yapılması?
O olayın olduğu tarih ile o arkadaşların işten atılma tarihine baktığınızda benim ne kadar bir direnç gösterdiğim ortadadır.
Haberi yapan o isim aslında Ceyda Erenoğlu. Yani baldızınız. Ancak o haber sebebiyle 3 gazeteci işten çıkarılırken bunların arasında haberi bizzat yapan baldız yok; neden?
Ne yapayım “Baldızımı da kovun” diye talimat mı verseydim?
“Namus fukaraları” diyor Fatih Saraç kendi çalışanları için o ses kaydında… Bu çok acı değil mi?
Kötü tabii ki normal değil. Saraç'ın konuşma üslubu kulağa hoş gelmiyor.
Talimat gazeteciliği böyle bir şey mi acep?
Benim böyle bir konuşmam yok, buna emin olun. Bu başımıza gelen istemem ki hiç sevmediğim, medya gruplarının ve medya çalışanlarının bile başına gelsin. Kimse bunu yaşamasın. Sevmediklerim bile... Eğer herkesin yaptığı konuşmalar ortaya çıkarsa kimsenin durumunun çok da farklı olmadığı görülecektir. Alev Hanım beni en çok üzen şu: 5 yıldır "Medyaya baskı" deniliyor. Bunu Türkiye'de ilk söyleyen benim. 2007 yılında ben Akif Beki'nin beni arayarak manşet değiştirmemi istediğini, Cumhurbaşkanı'nın manşetlerini indirmemi istediğini ben söyledim, bir başkası değil. Ve bu unutulmadı, AK Parti’nin benden hoşlanmamasının bir nedeni de budur.
AK Parti sizden hoşlanmıyor mu?
Hoşlanıyor mu sizce?
Başbakan ilk sizin programınıza çıktı?
Belki de daha çok ses getireceğini düşündü. Diğerlerine çıksa o kadar etkili olmayacağını hissetti belki de, bilemem ki.
Siz Başbakan’dan hoşlanıyor musunuz?
Ben Başbakan’a sadece 2003, 2004 yıllarına kadar açık destek verdim. Nedeni de çok basitti: O gün Türkiye’de farklı meseleler konuşuluyordu ve ben Türkiye’de demokrasinin zarar görmemesini düşünüyordum. Benim görevim sandıktan çıkana bir sonraki seçimlere kadar destek vermek. Bu CHP-MHP bile olsa değişmez.
MHP lideri Bahçeli sizin için “kukla” dedi.
“Direnç gösteren bir kukla” olabilirim. Bugün kim kukla değil ki. MHP lideri biraz terbiye sınırlarını zorlamaya başladı ama bunu bana söylemesi doğru değil.
“Alo Fatih”te sürekli tüm yollar MHP’ye çıkıyor, MHP lideri Bahçeli de doğal olarak çok sinirleniyor.
Başbakan bir yanda AKP, bir yanda CHP olsun istiyor. Biliyor ki Türkiye’de CHP’nin alacağı oy oranı ortada. Sağ seçmenin oyunun bu partiye gitmeyeceğini de biliyor. AKP oylarının CHP’ye gitmesi imkânsız ama MHP’ye kayabilir çünkü MHP netice itibariyle bir sağ parti. Sağ partiler arasında bir geçirgenlik var. Neden Demokrat Parti’yi içinde kattı, çok mu ihtiyacı vardı? Bence yoktu. Mesele bu zaten, bir gün AKP’den yaka silkenlerin MHP’ye kayma kaygısı var Başbakan’da. Sağ ile sol arasında bir geçirgenlik yok ama sağ partiler arasında bir geçirgenlik var. Biliyor ki o seçmen ne olursa olsun aman solcular gelmesin diye AK Parti’ye verecek ama MHP varken durum değişebilir. Bakın bugün cemaat dese ki, “Ben bütün oyların CHP’ye verilmesini istiyorum” dese kaç kişi verir? Belki yüzde 5, belki 10... Ama “MHP’ye verin” derse verirler. Başbakan’ın Türkiye’de kendine rakip gördüğü parti MHP...
“Herkesin tapesi var, benden çok farklı değiller” dediniz ya, neden sadece Habertürk’ün ses tapeleri yayımlanıyor? Bir yerleri rahatsız mı ediyorsunuz?
Çünkü bizim bir tarafımız yok. Düşmanımız çok. İş ilişkimiz bile yok.
Patronunuz Turgay Bey, işadamı ama?
Onun da kimseyle bir ilişkisi yok ki. Burası içine kapanık bir yer. Şimdi her yerde işadamları gazeteci... Ben şunu anlamıyorum; milletin bilmem neresine koyanların gazetesi konuşulmazken şimdi niye biz konuşuluyoruz? Benim anlamadığım bu. Yolsuzluk konuşulmuyor, hırsızlık konuşulmuyor, bizim sağlık haberimiz konuşuluyor; bu çok enteresan.
Hükümet benden hoşlanmıyor dediniz, peki ya cemaat?
Cemaatin benden hoşlanması mümkün mü? Geçmişte yazdıklarımı bir tarayın isterseniz. (Arşivden bir gazete istiyor ve geçmişte Gülen için kaleme aldığı bir yazıyı okuyor bana Fatih Altaylı... Başlığı da “Şeriattan korkma, cemaatten kork”!)
Ben bu yazıyı yazdığımda iktidarla cemaat aynı yatakta yatıyordu. Bakın Alev Hanım bu gazete bu kadar fırça yiyorsa emin olun bir şeyler yapıyordur. Fatih Altaylı neden bu kadar fırça yiyor sanıyorsunuz, direndiği için.
Başbakan'ın hatta Cumhurbaşkanı'nın dinlenildiği bu kâbus dolu ortamda siz hiç dinlenebileceğinizi aklınıza getirmediniz mi? Telefon konuşmalarınızı yaparken özen göstermiyor muydunuz?
Aklıma getirmedim çünkü dinlendiğimden ve konuştuğum herkesin dinlendiğinden eminim yıllardır. Benim dinleme kayıtlarından bir korkum yok. Yeter ki, montajlama olmasın. O dinlemeler benim nasıl bir adam olduğumu da gösterir. Tabii orda gırgırlar, alaylar, dalga geçmeler de var.
Cep telefon numaranızı değiştirmeyi düşünüyor musunuz?
Ne fark eder ki, değiştirsem dinlenemem mi? Yine dinlenir. Kontörlü hat alıp, her konuşmadan sonra hat değiştiren siyasetçi var. O bile dinlenmiş. Sonuçta aradığınız kişi de dinleniyor zaten. Korkum yok.
CHP ve MHP kurmayları, ses kayıtlarının ardından Habertürk'ün yayınlarının tarafsızlığını ve güvenilirliğini yitirdiğini iddia ederek Habertürk'e çıkmama kararı aldı, bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Yanlış karar ama saygı duyarım. Yanlış adrese kızıyorlar. Diğer medya gruplarının ses kayıtları da yayınlanırsa herkes her şeyi görür. Bakın ben bana yapılan baskılar karşısında, en fazla direnç gösterenlerden biriyim.
MHP diyor ki, “Habertürk müzmin bir MHP düşmanıdır.” Bu çok ağır bir itham değil mi?
Habertürk kimsenin düşmanı değildir.
Habertürk çok büyük bir marka, bu yaşananların ardından sizce nasıl etkilenir?
Medya kuruluşları böyle krizler yaşarlar. Bu dönemde herkes zedeleniyor. Türkiye iyi bir yola gidecekse, Türkiye bu baskılardan kurtulacaksa Habertürk feda olsun. Biz tarafsız yayıncılığa devam edeceğiz. Bana küfreden, kızan kadar "Biz sizi yıllardır biliyoruz" diyen de var. Yüzde elli ellidir.
Özür dilemeyi düşünüyor musunuz?
Bakın aramızda bir iletişim sorunu yaşanıyor galiba. Ankette bir manipülasyon yapsaydım özür dilemekle yetinmezdim Habertürk'ün kapatılmasını isterdim. İstemişler, yapmamışım. Kimden özür dileyeceğim? İstediklerini yapmadım diye hükümetten mi? Fatih Saraç'tan mı? O da gidip Bilal Erdoğan'dan mı dilesin "Altaylı istediğimizi yapmadı" diye?