Yapılan çalışmalarda, kanser hücrelerinde şekerin kullanımının normal hücrelerden farklı olduğunu belirledi. Kanser hücrelerinin oksidatif glikoliz denilen bir işlemle şekeri yakarak enerji oluşturma mekanizmasında normal hücrelerden farklılık meydana geliyor. Dolayısıyla kanser ile şeker arasında bir bağlantı olduğu biliniyor.
Kanser hücrelerinin şekere olan aşırı talebinin, kişilerin aşırı şeker tüketimi ile ilgili olmadığını bunun tamamen kansere özgü bir durum olduğunu ifade eden Emsey Hospital Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Karagöl, “Ancak fazla miktarda şeker veya şekere dönüşen karbonhidrat tüketilir ve ortamda fazla miktarda şeker bulunur ise, bunu kullanmayı çok seven kanser hücrelerinin bundan faydalanması kaçınılmaz olacaktır” dedi.
Şekerli gıdaların kanser gelişimindeki etkileri hakkında konuşan Prof. Dr. Hakan Karagöl, “Yapılan araştırmalarda, özellikle şekerli gıda ve hazır içeceklerin fazla tüketilmesinin pankreas kanseri gelişim riskini arttırdığı belirlendi. Örneğin, İsveç’te 80 bine yakın kişinin incelendiği bir çalışmada, fazla şekerli beslenmenin (Günde 5 veya daha fazla şekerli içecek veya yiyecek tüketenler ile tüketmeyenler karşılaştırıldığında) pankreas kanseri gelişme riskini 1,5 kat arttırdığı ortaya çıktı. 70 bin kişinin değerlendirmeye alındığı bir başka çalışmada ise günde 2 veya daha fazla şekerli içecek içenler ile içmeyenler karşılaştırıldığında, safra kesesi kanserinin fazla şeker tüketenlerde daha fazla görüldüğü belirlendi” dedi.
Kanser tedavisi görmüş hastalarda tekrarlama olasılığı hakkında yapılan araştırmalarla ilgili bilgi veren Prof. Dr. Karagöl, “Erken evre kalın barsak kanseri nedeniyle ameliyat olan ve düzelen bin 11 hasta ile bir araştırma yapıldı. İyileşme sonrası hastalık tekrarı açısından şekerin zararlı etkisi olup olmadığı; günde 2 veya daha fazla şekerli içecek tüketenler ile ayda 2’den az tüketenler karşılaştırıldı. Hastalık tekrarına, şekerli gıdaları fazla tüketenlerde daha sık rastlandı. Bu durum özellikle kilolu ve az hareketli olanlarda daha da kötüydü” diye konuştu.
Şekerli gıdaların, kanser oluşumu üzerinde nasıl bir etki yarattığının henüz belirlenemediğini belirten Prof. Dr. Karagöl, “Özellikle direkt etkiden ziyade şekerli gıdaları da içeren karbonhidrattan aşırı zengin beslenmenin tetiklediği insülin düzeylerinde yükselme, bu duruma vücudun reaksiyon olarak geliştirdiği insülin direnci ve bu beslenme tarzı ile gelişen İnsülin Benzeri Büyüme Faktörü (IGF) düzeylerindeki artışın özellikle kanser gelişimini tetiklediği düşünülüyor” dedi.
Prof. Dr. Karagöl, “İnsülin direnci ve kanda insülin yüksekliği ile kalın barsak, pankreas, rahim ve meme kanseri gelişimi arasında kötü yönde ilişki olduğu, IGF ve IGF bağlayan protein-3 düzeylerindeki yükselme ile prostat, kalın barsak ve menapoza girmemiş kadınlarda meme kanseri gelişimi açısından olumsuz yönde ilişki olduğu belirlendi” dedi.
“Beynin temel enerji kaynağı olan glikoza, beyin kadar olmasa bile kalp, çizgili kas gibi dokular da ihtiyaç duyar” diyen Prof. Dr. Karagöl, “Kanser hastalarının, şekeri tamamen sıfırlamak yerine miktarını çok azaltıp normal hücrelerin zorunlu ihtiyacı olan kadar alması hatta fazla kullanmaması gerekir. Örneğin ekmek, makarna, börek gibi hamurlu gıdalar, pirinç, patates, mısır gibi glisemik indeksi yüksek gıdaları az tüketmek katkı sağlayabilir” ifadelerini kullandı.
Şeker oranı yüksek olmasına rağmen balın içeriğindeki olumlu diğer maddeler nedeniyle, günde bir tatlı kaşığını geçmemek koşuluyla tüketmek gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Karagöl, “İstanbul Üniversitesi’nde meme kanser hücrelerinde yapılan bir çalışmada, ülkemizdeki bal türlerinden meme kanser hücrelerini öldürücü etkisi en fazla olan türün kestane balı, daha sonra çam balı olduğu belirtiliyor” dedi.
Kanser hastalarında lifli yapıya sahip meyve ve sebzelerin bol tüketilmesinin çok faydalı olduğunu da kaydeden Prof. Dr. Karagöl, “Meyvelerden lifi bol ancak tatlı yapısı daha az, organik yeşil elma gibi, olanları bol olarak tercih edilmesini öneririz. Karpuz, kavun, şeftali, tatlı elma, çilek, incir gibi tatlı meyvelerde tüketilebilir ancak günlük tüketim miktarı çok fazla olmamalıdır” diye konuştu.