17 maçın 15’inde oynadı, 1 gol ve (duran top dışında) 1 asistle ilk yarıyı tamamladı. Hemen hemen hiç şut, araya pas atmadı. Koşan çalışan, bunun üstüne yeteneklerini de koyduğu için özel olan iki yönlü merkez oyuncusu Fernandes’in yerinde şimdi yeller esiyor. Beşiktaş’ın da problemi bu noktada başlıyor zaten... Uğur Meleke’nin kaleminden ilk yarı değerlendirmesi
BEŞİKTAŞ
Bu yazı dizisinin ilk gününde Fenerbahçe’de işlerin neden iyi gittiğini açıklarken kadrolarındaki güvenilir oyuncu sayısının çokluğunu birinci delil olarak göstermiştim. Her sezon 30-32 maç oynayan, kolay kolay sakatlanmayan, hastalanmayan, cezalı duruma düşmeyen adam. Sahaya çıktığı bu 30-32 müsabakanın büyük bölümünde de on üstünden en az yedilik oynayan adam... İşte Beşiktaş’ın bu yılki kadrosundaki en büyük handikapı bu... Sezonda 2-3 maçı tek başına kazandırabilecek kabiliyette oyuncular var Beşiktaş’ta. Ama bu kabiliyetli oyuncuların tek başına iki maç kazandırdıktan sonra 1 ay ortadan yok olmalarını izlemek zorunda kalıyor Bilic. Sezonda on maç “on üstünden dokuzluk” oynuyor ama on maç da performansları “on üstünden iki”lere düşebiliyor birçoğunun. Bu performans istikrarsızlığı, Beşiktaş’ı Elazığspor’la birlikte ligin en fazla farklı oyuncu kullanan takımı yapmaya yetiyor zaten.
Beşiktaş’taki, hatta Süper Lig’deki performans aralığı en yüksek oyuncuların başında da Fernandes geliyor maalesef. Aynen Şota gibi ben de Fernandes’i izlerken futbolu tekrar sevdiğimi hissediyorum. Fernandes’i öyle beğeniyorum ki, eğer Bento onu Polonya-Ukrayna’ya götürseydi belki de İspanya efsanesini Donetsk’te bitirebilirlerdi diye düşünüyorum hatta. Ama bu Fernandes’i değil. Hemen hemen hiç savunma yapmadığı halde sürekli oyundan kopan, kazanabileceği en büyük parayı kazandığı, görebileceği en büyük değeri gördüğü halde ikide bir futbola küsen. Kendini geliştirme gereği duymayan, mağrur ve nobran Fernandes’i değil. Kariyerinde en büyük çıkışı yaptığı günlerde olduğu gibi futbolu iki yönlü oynayan, koşan, çalışan, çabalayan Fernandes’i.
Formasını kirletmeden 90 dakikayı bitiren değil, terinin son damlasına kadar sahaya bırakan Fernandes’i. Fernandes kariyerinde hiçbir zaman on numara olmadı, hiçbir zaman seçilmiş/özel bir oyuncu gibi davranmadı. Onu böyle hissetmeye maalesef Türkiye’de gördüğü muamele itti. Ve eğer tekrar eskisi gibi takım oyuncusu olma niyeti yoksa, eskisi gibi iki yönlü koşup çalışmayacaksa, pozisyon olarak Sneijder’ın değil, Selçuk’un rolünü üstlenmeyecekse Beşiktaş’a tekrar faydalı olması çok kolay olmayacak gibi.
Ve diğerleri...
Aynen Fernandes gibi Gökhan Töre de, Oğuzhan da, Motta da, Almeida da bir gün dört dörtlük oynayıp bir sonraki gün tamamen ortadan kaybolunca Beşiktaş ilk yarı boyunca performans istikrarı sağlayamadı. 17 maçın (eksik kalınan Kasımpaşa maçı hariç) tam 16’sında rakiplerinden fazla koşmalarına rağmen kalite zafiyetini aşamadılar. Bu noktada Biliç’in de bazı futbolcularda lüzümundan fazla ısrarcı davrandığını, performans istikrarsızı oyuncu sayısının çokluğunu erken görüp Holosko’yu, Eneramo’yu, Ömer’i, Uğur’u hatta Sezer’i bir biçimde rotasyona daha fazla sokması gerekliliğini kavrayamadığını not etmek gerek.
Transferde Ronaldinho, Sezer ve Bilal
Bir takım 17 maçın (eksik kaldığı Kasımpaşa günü hariç) 16’sında rakiplerinden daha fazla koşuyorsa; (farklı kazandığı Kayseri müsabakası hariç) 17 oyunun 16’sında rakiplerinden fazla topla oynuyorsa bu 17 haftada 8 galibiyette kalmamalıydı. Eğer bu takım 17 maç gününde sadece 29 puan toplayabiliyorsa, eksiklik net bir şekilde kalitededir.
Ronaldinho bu kalite sorununa merhem olabilir, üstelik gerekirse sol açıkta da değerlendirilebilir. Ayrıca Beşiktaş orta sahasında koşu oranı o kadar yüksek, kalite oranı o kadar düşük ki Sezer’i de bir biçimde affedip o rotasyona sokmak belki de dışarıdan yapılacak bütün transferlerden daha faydalı olabilir. Süper Lig’den Beşiktaş orta sahasına katılabilecek bir diğer alternatifse Akhisarlı virtüöz Bilal...
EN BÜYÜK DÜŞÜŞ
Fernandes
Yetki verildikçe sorumluluk almaktan çekindi, sorumlulukalmaktan kaçındıkça özelliklerini sergileme oranı düştü. İki yönlü bir orta saha oyuncusu için olağanüstü yetenekli. Ama bir on numaranın atması gerektiği kadar gol atmıyor, asist yapmıyor. Bu rol bence onu geri çekiyor.
EN İYİ ÇIKIŞ
Atiba Hutchinson
Beşiktaş’ta Tolga ve Sivok’la birlikte hemen her maçta belli bir standartta oynayacağından emin olduğunuz üçüncü isim oldu. Çok yönlülüğü de istikrarsız Serdar ve Motta’nın açıklarını kapadı.
EN KÖTÜ TRANSFER
Ramon Motta
Bir devreye 2 kırmızı kart ve 5 elle oynama sığdırmış. İstekli olmakla aşırılık arasındaki ince çizgiyi çok fazla kaçırıp takımın dengesini bozduğu anlar oldu. İsmail ve Uğur sağlıklı olduklarında yabancı kontenjanını doldurma şansı yok gibi.
TEHLİKE ÇANI
Serdar Kurtuluş
Şu anda ulusal takım açıklansa sağ bek pozisyonunda Gökhan Gönül dışında hangi oyuncunun listeye yazılacağını herhalde hiçbirimiz tam olarak kestiremeyiz; çünkü Türkiye’de gerçekten uzun süredir iyi bir yerli sağ bek çıkmıyor. Serdar da bu yoklukta ulusal takıma sağ bek
alternatifi olarak çağırılmış şanslı bir isim. Ama onun bu şanslı ulusal takım davetlerinin Beşiktaş’ı da bir miktar yanılttığını, bu yılki en büyük savunma arızasını da milli futbolcunun kanadından verildiğini not etmek gerek.
Galatasaray önünde Bruma, Konya önünde Djalma, Gençlerbirliği maçında Jimmy karşısında düştüğü zor
durumlar Bilic’e ikinci yarı için işaret olmalı. Beşiktaş ikinci devrede sağ savunmasına daha sağlıklı bir çözüm bulmalı.
İLK YARININ YILDIZI
ALMEİDA
Kontrat senesi Fernendes’i daha az alçakgönüllü/daha fazla hırçın yaparken, Almeida’daki etkisi ters yönde oldu. Her geçen gün daha sempatik, daha çalışkan bir takım oyuncusuna dönüştü. Muazzam istatistiği, futbolunun hak ettiğinin de altında.
ANAHTAR SAYI
51
Olcay Şahan’ın bir buçuk sezonda çıktığı lig maçı sayısı. Bu kadar istikrarsızın olduğu bir takımda nadide bir çiçek gibi. Büyüdükçe küçülmeyi sürdürürse, Beşiktaş’ın ve Türk futbolunun unutulmazları arasına girecek gibi.
EN İYİ TRANSFER
Tolga Zengin
Doğuştan lider olduğunu Beşiktaş’ta da gösterdi, sadece 4 ayda bir tribünün daha saygısını ve sevgisini kazandı. Sadece basit bir sporcu değil aktif bir spor adamı hüviyeti olduğunu da Melek annesinin cenazesindeki saygı selinde gördük.
(milliyet)