15 Temmuz darbe girişimini araştırmak amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, ilk dinlemelerinde Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurul Üyesi Prof. Dr. Mustafa Öztürk, "Başka yapılar da ağır ağır bu boşluğu doldurmanın hevesi içindeler. Menzil cemaatinin devletle ilişkilerinde senli benli olmaya çalıştığını, hevesli ve talepkâr olduklarını biliyorum. Nurculuğun başka kollarının da aynı hevesleri taşıdığını biliyorum. 'Benim bakış açımla dine bakacaksın' demek faşizanlıktır ama denetim ve kontrol gereklidir" dedi.
Komisyon dün, AKP Burdur Milletvekili Reşat Petek başkanlığında toplandı. Petek, darbeye ilişkin ilk iddianamenin Denizli'de hazırlandığını ve 15 Temmuz gecesi 550 komandonun ilden çıkışının engellendiğini anımsattı.
Komisyonun ilk konuğu olan AK Parti Denizli Milletvekili Şahin Tin, 15 Temmuz'da asıl kahramanların 241 şehit ile gaziler olduğunu belirterek, "Milletvekillerimiz burada bombaların altında demokrasi mücadelesi vermemiş olsaydı biz burada oturmuyor olacaktık." dedi.
Komandoların Çardak Havalimanından çıkışlarını engellemesi ve Denizli'de yaşananlarla ilgili bilgiler veren Tin, "Ülkemiz uçurumun kenarından döndü. Burada en büyük kahramanımız halkımız, milletimizdir. Allah bir daha böyle bir şeyi milletimize göstermesin. Bunun için ne gerekiyorsa yapılmalıdır." diye konuştu.
"Bunlar vazgeçmeyecekler"
Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Akademisi Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı, devletin, FETÖ'nün "hizmet hareketi olmadığını bildiğini" ve bunların 1980'lerdeki istihbarat raporlarına yansıdığını belirtti. Çomaklı, ancak bu bilginin bürokrasideki FETÖ mensupları tarafından siyasilere ve ilgili yerlere ulaştırılmadığını kaydetti.
"FETÖ'nün bir cemaat değil örgüt olduğunu ve bunun devletin kayıtlarında yer aldığını" dile getiren Çomaklı, örgütün yapılanmasının 1980'li yıllara dayandığını söyledi.
Örgütün 1980'lerde bu günleri öngörerek yapılandığını dile getiren Çomaklı, örgütün önemli bilgi ve belgeleri her yerde yok ettiğini söyledi. Ancak elinde örgütün yok ettiğini sandığı belgeler olduğunu; bunları komisyona ileteceğini; bu belgelerde örgütün ikinci kişisi de dahil bir çok kişinin yer aldığını aktaran Çomaklı, milletvekillerinin ısrarlı sorularına rağmen isim vermedi.
17-25 Aralık'tan sonra örgütün deşifre olmasıyla mensuplarının gri bölgeye çekildiğini ve 15 Temmuz darbesine hazırlık yaptığını belirten Çomaklı, "Bunlara mülkiye, yargı, emniyet alanında darbe vuruldu. Hariciyede temizlik yapılmaya çalışıyor ama varlık gösterebilecekleri tek bir alan kaldı; maliye. 'Bir şeyler var' demiyorum bir öngörü olarak söylüyorum. Mali alan bürokratik vesayetteki son yeri gösteriyor. Bu benim tahminim. Çok dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü bunlar vazgeçmeyecekler. Yetiştirdikleri insanlar aramızda. Komisyon olarak inşallah sizi de aldatmazlar." ifadelerini kullandı.
FETÖ'nün örgütlenme olarak Cizvit tarikatını, mali açıdan Escobar yapısını model aldığını kaydeden Çomaklı, FETÖ'nün ana yeşerme alanının bürokratik kademeler olduğunu ifade etti. Çomaklı, "Cizvit tarikatının yapılanma modeli eğitim üzerinden gidiyor. Ele geçirmek istediği kuruma kendi yetiştirdikleri elemanları sokup kurumu içeriden ele geçiriyor." değerlendirmesinde bulundu.
AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ'ın sorusu üzerine "Örgütün dış bağlantıları yok demek mümkün değil" ifadesini kullanan Çomaklı, FETÖ'nün üst düzey siyasi kadrolarıyla ilgili ise bilgisinin olmadığını anlattı.
Maliye alanında da kapalı devre çalıştıklarını; şirketlerin birbirlerinin açığını kapattığını belirten Çomaklı, 17-25 Aralık'ı darbe olarak değerlendirdiğini kaydetti.
Koza İpek Holdingin İncek'teki binasının bir kişi için değil bir yönetim binası olabileceğini kişisel olarak değerlendirdiğini bildiren Çomaklı, bir soru üzerine, "Darbe olacağına ilişkin şüphe vardı ama somutlaştıramadık. Bu şüpheyi ilgili yerlere aktardık." diye konuştu.
Moody's'in Türkiye'nin notunu düşürmesinde FETÖ'nün elemanlarının etkisi olduğunu düşündüğünü söyleyen Çomaklı, CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın "Türkiye'nin notu yükseltilirken ve övgüyle karşılanırken de etkisinin olduğunu düşünüyor musunuz?" sorusuna "Onu bilmiyorum" karşılığını verdi.
"Asla ve kata bir tarife sığmayan bir yapı"
Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurul Üyesi Prof. Dr. Mustafa Öztürk, 'FETÖ'nün, "Her yeni duruma göre kendini yeniden yapılandıran, tanımlandıran asla ve kata bir tarife sığmayan bir yapı" olarak nitelendirdi.
Zamanında bu örgütle ilgili babasını bile inandırmakta güçlük çektiğini dile getiren Öztürk, 'FETÖ'nün dini bir yapı olarak ortaya çıkmasına rağmen bütün yapılanmasının emniyet, asker, yargı gibi kritik alanlarda olduğunu, bununla örgütün neyi amaçladığının görülebildiğini söyledi.
İlahiyat alanının, yapının içinde en önemsenmeyen bölüm olduğunu belirten Öztürk, "Bir vaizden bahsediyoruz ama yapının içinde ilahiyatçı profili, amiyane tabirle getir götür işlerine bakıyor." dedi.
Örgütün eleman devşirmedeki yöntemlerinin Cizvit tarikatıyla örtüştüğünü söyleyen Öztürk, şunları dile getirdi:
"Bu ülkede din-devlet-cemaat ilişkileri sıkıntılı gidiyor. FETÖ'nün muadilleriyle, muhtemel önümüze çıkacak yeni şekilleriyle böyle bir karşılaşma yaşamamak için devlet aklı bunları dikkate almalı. Bu dini yapıların devlet tarafından hem denetlenmesi hem de faaliyet alanlarının belirlenmesi gerekir. Türkiye'de cemaatlar açısından bu kadar özgürlüğün lüks olduğu kanaatini taşıyorum. Bu kadar alan açmak ya da kapatmak sağlıklı sonuçlar vermiyor. Ne yer altına indirecek kadar baskı yapılmalı ne de bu kadar önü açılmalı. Devlet denetiminde bu yapılar devam etmeli.
Başka yapılar da ağır ağır bu boşluğu doldurmanın hevesi içindeler. Menzil cemaatinin devletle ilişkilerinde senli benli olmaya çalıştığını, hevesli ve talepkar olduklarını biliyorum. Nurculuğun başka kollarının da aynı hevesleri taşıdığını biliyorum. 'Benim bakış açımla dine bakacaksın' demek faşizanlıktır ama denetim ve kontrol gereklidir."
Diyanet İşleri Başkanlığının, bu yapının dinle ilgili olmadığı noktasında sesini yükseltmediği, inisiyatif almadığını, bunu kurumuna yönelik bir özeleştiri olarak dile getirdiğini belirten Öztürk, "Neme lazımcı davrandıkları kanaatini taşıyorum. Diyanet bu yapıya karşı zamanında sesini yükseltseydi, bu yapı bu kadar alan bulamazdı." diye konuştu.
Öztürk, FETÖ ele başı Fetullah Gülen'e ilişkin, "Ben bu adamın en başından beri vazifeli olduğunu, bu örgütün ABD odaklı yönetildiği düşünüyorum. Bu kadar suç işleyip ele avuca bilgi belge geçmemesi, vaiz aklının fevkinde bir yazılım ve çalışma gibi görünüyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Türkçe sorularını tam yaptılar"
Emekli Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel, harp okulunda, normalde, askeri lise ve sivil olmak üzere karma sınıflar oluşturulduğunu ancak 1982 yılında sadece sivil kaynaklılardan oluşan bir sınıf meydana getirildiğini söyledi.
Söz konusu subayların 1985 yılında mezun olduklarını, bunların yarısının yani 11 kişinin general olduğunu belirten Önsel, bu 11 kişinin 11'inin de 15 Temmuz darbe girişiminin içerisinde bulunduklarını söyledi.
Örgütün 1985 yılında silahlı kuvvetlere sızmaya başladığını; 1986 yılında, bütün askeri liselere giren öğrencilerin yarıya yakınının Türkçe sorularını tam yaptıklarını aktaran Önsel, bunun hayatın doğal akışına aykırı olduğunu belirtti.
Önsel, 1994 yılının en fazla kurmay subayın çıktığı dönem olduğunu ve bunların zamanında Türkçe sorularını tam yapan subaylar olduklarını dile getirdi. Öncel, 2015 yılında Cumhurbaşkanının yaverinin de Türkçe sorularını tam yapan öğrencilerden olduğunu, yaverin FETÖ'cü olduğunu tanıdığı bürokrasiden kişilere aktardığını anlattı.
Mustafa Önsel, 2003'ten sonra kurmay olanların 15 Temmuz gecesindeki durumlarına bakılması gerektiğini ifade etti.
Askeri okullar, GATA, askeri yargıda doğru olmayan bazı şeylerin olabileceğini belirten Önsel, bunları düzeltmek yerine kurumları tamamen kapatmanın yanlış olacağını savundu.
Komisyon dinlemelere 18 Ekim Salı günü devam edecek. (DHA)