Dizi piyasasının yeni gözdesi Mr.Robot yayınlanmaya başladığından beri Fight Club ile arasındaki benzerlik tartışılıyor. Her ikisinin de “Sistem karşıtı gençlerin gözdesi” oluşu çoğu kişi için en büyük benzerlik, ancak biri kült olan, diğeri kült olma yolunda ilerleyen bu ikilinin arasında pek lafı geçmemiş bir ayrılık var. Mr. Robot, Fight Club’ın tersine kadınları seviyor! Fight Club’ın birinci kuralı kimseyle Fight Club hakkında konuşmamak evet, ama ondan da önce gelen yazısız bir kuralı var aslında: “No bitchez” (Orospulara yer yok). Mr. Robot ise Fight Club’ın tersine, ağırlığını hissettiren pek çok kadın karakter barındırıyor.
2 Eylül’de birinci sezonunun finalini izlediğimiz Mr. Robot ile Fight Club arasındaki benzerliklerine geri dönelim; bölünmüş kişilik bozukluğunun Hollywood versiyonu olan bir erkek karakter ve kafasındaki kahraman imgesi. Yine de Mr.Robot’un 99 yapımı Fincher filminden daha akıllıca olduğunu söyleyebiliriz. Elliot (Rami Malek) bir erkek evet, ancak onun problemi efemine olmakla ilgili değil. Elliot, Tyler (Brad Pitt) gibi “kadınların dizlerinin dibinde büyüyen bir erkek jenerasyonu” olmaktan sızlanmıyor. Elliot’ın sağlam, yumruk yumruğa bir kavganın kendini tanımasına yardımcı olduğunu söylediğini düşünebiliyor musunuz?
Hayır kıçımızdan uydurmadık, karakterler durmadan bunu konuşuyor zaten. Fight Club’ın ana karakteri Edward Norton’ın yolculuğu, doktorunun ona “insomnia gerçek bir acı bile değil” demesiyle başlıyor. “Git de testis kanseri olan insanları bir gör. Gerçek acı o.” Norton, testis kanseri hastalarının destek grubuna gittiğinde bu insanlarla birlikte ağlıyor. Yaşadığı ev patladığındaysa alternatif kişiliği Tyler ona durumun çok daha kötü olabileceğini söylüyor:
“Kadının biri sen uyurken gelip penisini kesebilir, pencereden dışarı, yoldan geçen bir arabanın üstüne filan atabilirdi.”
Kimsenin ne penisi ne testisi kesilsin tabii, ama hayatta başınıza gelebilecek en kötü şeyin iğdiş edilmek olduğunu söyleyip duruyor ve bunun korkusuyla yaşıyorsanız orada bir sıkıntı var. Yani en büyük korkunuz buysa hayatta başka neyiniz var ki? Dünyanın merkezi penisiniz mi?
Fight Club da Mr. Robot da yabancılaşma problemi üzerine eğiliyor ve bu problemi bölünmüş kişiliklerle bağlantılıyor. Aradaki fark ise şu; Fight Club’da karakterler erkekliklerine yabancılaşmışken Mr. Robot’ta Elliot, umutsuzca yakın olmak istediği insanlara yabancılaşmış durumda. Kendini diğer insanlardan farklı gördüğü için şirketler tarafından ödüllendirilen toplumdan iğreniyor. Elliot’ın istediği, bir çevreye ait olmak. Bu Fight Club’daki problemden biraz farklı. Fight Club, durmadan onore edilen Amerikan geleneklerinden ve toplumdan nefret ediyor, bireyleri baskıcı düşüncelerden oluşan bir topluluk olarak ele alıyor.
Filmdeki tek kadın karakter olan ve kendinden nefret eden Marla, (Helena Bonham Carter) ana karakter için penisini yerleştirebileceği bir karakterden fazlası değil. Fight Club erkeklik krizini ele alıp -kadınlar üzerinden değil- şiddetle çözerken Mr. Robot bu krizi alıp paramparça ediyor. Tamamen içi boş bir yük olan Marlalar’a yer vermiyor, bunun yerine güvenilir bir iş arkadaşı ve “koruyucu” olan Darlene (Carly Chaikin), Angela (Portia Doubleday), Krista (Gloria Reuben), Elliot’ın kötü tasarlanmış girişimlerine direnen ve onu kahraman kompleksinde bir yanılsama olarak gören Shayla (Frankie Shaw) ve yeterlilikleriyle Elliot’ı utandıran Whiterose (B.D. Wong) gibi kadınlar koyuyor. Mr. Robot’un kadınları Marla gibi “penis yuvaları” değil, Elliot’ı iyi niyetli bir enkaz olarak gören -yani olduğu gibi- ayakları yere basan karakterler.
Ana karakteri erkek olan bir diziden beklenmeyecek bir durum bu, evet. O kendini bir kahraman gibi görürken biz onu tıpkı dizideki kadın karakterlerin ona bakışı gibi “parlak ama sanrısal” biri olarak görüyoruz. Bu nedenle kendini bir şekilde toplumdan yukarıda görüşü Elliot’ın sonunu getirecek gibi görünüyor.
Fight Club’ın birinci kuralı: “No Bitchez” (Orospulara yer yok)
Mr. Robot’un birinci kuralı: “Erkeklik yıkıcı bir yalan.”
Mr.Robot’un ikinci kuralı: “Erkekler kadınları dinlemelidir.”