Fiziksel aktivite azlığının kalp sağlığına etkisi

Kardiyoloji Uzmanı Yrd.

Kardiyoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Kenan Durna, günümüzde teknolojinin sunduğu otomobil, yürüyen merdiven ve asansör gibi imkanlar nedeniyle insanların gün geçtikçe daha az hareket etmeye başladığını, oysa fiziksel aktivite azlığı ve fizik kondisyon yetersizliğinin kalp-damar hastalıklarının oluşumunda önemli bir risk faktörü olduğunu söyledi.
Kalp damar hastalıkları risk faktörlerini ve kalp krizi konusunda bilgiler veren Medicana International Samsun Hastanesi Kardiyoloji Bölümü Uzmanlarından Yrd. Doç. Dr. Kenan Durna, “Kalp damar hastalığının gelişmesi ve ilerlemesinde etkisi kanıtlanmış risk faktörleri vardır. Kan basıncı yüksek, kan kolesterol düzeyi yüksek, şeker hastalığı olan, sigara içen, ailede 1.derece yakınlarında erken yaşlarda kalp damar hastalığı olan ve belli yaşın üzerindeki kişiler (erkeklerde 45 yaş üstü, kadınlarda 55 yaş üstü veya erken menopoz ) kalp hastalığına adaydırlar. Bu sayılan faktörlerin sayısı arttıkça kalp hastalığı riski katlanarak artmaktadır. Bu klasik risk faktörlerinin yanında, fazla efor yapmayan, sedanter yaşayan, şişman, beslenme alışkanlığı karbonhidrat ve kırmızı et gibi besinlere odaklı kişilerde hem kalp hastalığı hem de felç gibi olumsuz olaylar daha fazla görülür. Kalp yetersizliğinin en sık sebebi kalp damar hastalıkları olduğundan benzer risk faktörleri kalp yetersizliği için de geçerlidir. Ritm bozuklukları ise, hiçbir risk faktörü veya hastalığı olmayan sağlıklı kişilerde doğuştan ya da sonradan olabileceği gibi, ailevi bazı hastalıkların, kalp damar hastalığı ve kalp yetersizliğinin bir sonucu olarak da oluşabilir. Stres ve koşuşturmaca hangi iş kolunda varsa o meslek risklidir. Çünkü yoğun stres kalbi en çok yoran etkenlerdendir. İş yaşamında sürekli stres yaşayanlar, kapalı ortamda çalışanlar, sigaraya maruz kalanlar, işleri nedeniyle uyku ve yemek düzeni olmayan bireyler kalp hastalıkları açısından risk altındadır” dedi.

Reklam
Reklam

“Asansör kullanmayın, merdivenleri tercih edin”
Günümüzde teknolojinin sunduğu otomobil, yürüyen merdiven ve asansör gibi imkanlar nedeniyle insanların gün geçtikçe daha az hareket etmeye başladığına dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Kenan Durna, şöyle devam etti: “Oysa fiziksel aktivite azlığı ve fizik kondüsyon yetersizliği kalp-damar hastalıklarının oluşumunda önemli bir risk faktörüdür. Koroner kalp hastalığı veya kalp damar hastalıklarından korunmanın en önemli nedenlerinden biri de düzenli egzersizdir. Düzenli egzersiz ve spor yapılması koroner kalp hastalığında değiştirilebilir risk faktörlerinden birkaçının kontrol altına alınması anlamına gelir. Sporun düzenli yapıldığı takdirde kalp sağlığı açısından yararlı etkileri olduğu gösterilmiştir. Kilo kaybını sağlaması, kan basıncı kontrolünü kolaylaştırması, diyabette kan şekeri kontrolünü iyileştirmesi, kan lipitlerini olumlu olarak etkilemesi kalp-damar sağlığı açısından yararlı etkilerdir.
Örneğin televizyonun önüne kondisyon bisikleti koyun, bir yere giderken 15 dakika yürüyüp sonra yine yürüyerek dönün. Asansör kullanmayın, merdivenleri tercih edin. Uzun vadede yaşam kalitesine en çok katkısı olan şey spor. Eğer her gün 30 dakika yürüyebilirseniz, ani ölüm riskiniz azalır. Önlemek için su da çok önemli. Günde 8 bardak su, riski düşürür.”

Reklam
Reklam

“Ölümlerin yarısı kalp krizi başladıktan sonraki ilk saat içinde ortaya çıkar”
Kalbin fonksiyonlarını görebilmesi için yeterli miktarda kana ve oksijene ihtiyaç olduğunu belirten Dr. Kenan Durna şu bilgileri verdi: “Damar sertliği sonucu daralan koroner damarların içinde pıhtı oluşup tıkanması sonucu o damarın beslediği kalp bölgesine yeterli oksijen gidemeyince 20 dakika içerisinde bu bölgedeki kalp adalesi ölmeye başlar. Bu duruma kalp krizi (myokartinfaktüsü ) adı verilir. Ani kalp damarı tıkanmasına bağlı olarak ortaya çıkan kalp krizinde en önemli nokta, göğüs ağrısı gibi belirtiler ortaya çıkar çıkmaz kişinin en yakın hastaneye başvurması ve sağlık yardımı almasıdır. Ölümlerin yarısı kalp krizi başladıktan sonraki ilk saat içinde ortaya çıkar. Bu nedenle mümkün olan en kısa sürede kalp krizine müdahale edilecek düzeyde bir sağlık kuruluşuna başvurmak çok önemlidir. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa, tıkanan damarı açıcı tedavi yöntemleri de en kısa sürede uygulanabilir ve kalbin hasar görmesinin önüne geçilmiş olur. Hastaya hastanede müdahalede önemli olan hızlı tanı konulması ve müdahalenin uygun bir şekilde yapılmasıdır. Sağlık deneyiminiz yoksa kalp krizi geçiren birine müdahale etmeyin, başka hastalara veya kendinize ait kalp ilaçlarını vermeyin. Hemen ambulans yardımı isteyerek hastayı en yakın hastaneye ulaştırın. Bu esnada, kalp krizi geçiren kişiyi uygun bir yere yatırın. Eğer varsa normal aspirinin yarısını çiğnetebilirsiniz. Üzerindeki sıkı olan kıyafetleri gevşetmek, kravatı çözmek gibi yardımlarda bulunun. Önemli olan, hastayı tetkik ve tedavilerinin, yerinde ve uygun şekilde yapılabileceği bir hastaneye ulaştırmanızdır.”

Reklam
Reklam