İnsanoğlunun odun yakmaktan, kömüre geçişi tam 160 yıl almıştı...
Bir de Tunç Çağı’ndan Demir Çağı’na geçişin 2200 yıl sürdüğünü göz önünde bulunduralım? Teknolojik gelişimlerin hızı, her geçen zaman diliminde katlanarak artıyor, 20. yüzyılda uzun yıllar alacak bir gelişim, 21. yüzyılda birkaç yıl içinde gerçekleşebilecek durumda.
Bu durum elbette dünyanın kullandığı enerji kaynaklarının değişimi noktasında da geçerli. Sussex Üniversitesi’nde enerji profesörlüğü yapan Benjamin Sovacool’un Mart 2016’da Energy Research & Social Science Dergisi’nde yayınlanan makalesi de işte bu kabulle başlıyor.
Yani fosil yakıtların kullanımdan kalkması, beklediğimizden de hızlı gerçekleşebilir!
Birçok küçük gelişme bir araya gelir ve bu büyük gelişimin gerçekleşmesine katkıda bulunurlarsa tabii…
Örneğin kişisel otomobillerin yaygınlaşması, insanların elektrikle çalışan otomobillere ilgi göstermemeleri ve buharlı motorların benzinle çalışan motorlarla yer değiştirmesi gibi etkenler petrolün önemini arttırmış, bu fosil yakıtı dünyanın önde gelen yakıtlarının en tepesine koymuştu. Profesör Sovacool, bu değişimin bir benzerinin yaşanması için, 20. yüzyılda petrol satışlarına yarayan politikaların, vergi ve ücretlendirme düzenlemelerinin ve kullanıcı alışkanlıklarının şimdi de yenilenebilir enerji kaynakları için gerçekleşmesi gerektiğini ifade ediyor.
Peki gerçekleşiyor mu?
Dünyamız ve atmosferin sağlığı için uzun zamandır beklenen umut ışığı aslında bugünlerde her zamankinden daha parlak.
Örneğin Kanada’nın Ontario eyaleti, kömüre bağımlılığını 2014 yılında %0’a indirmeyi başardı! Bu oran, 2003 yılında %25 civarında seyrediyordu. Bir başka harika haber ise İskoçya’da tüm ülkenin ihtiyacı olan enerjinin %57,7’sinin, 2016 yılı itibariyle rüzgar enerjisi ve benzeri _‘temiz enerji kaynakları’_ndan elde edilmesi.
Fransa, yenilenebilir enerji konusunda bugünlerde endişeli Türkiye vatandaşlarının ‘yüreği ağzında’ dolanmasına sebep olan nükleer enerjiyi tercih etmiş durumda. 1970 yılında ülkenin enerji ihtiyacının yalnızca %4’ü nükleer santrallerden karşılanırken, Fransa bugün elektrik ihtiyacının %75’inde bu santrallerden yararlanıyor.
Endişeli Türkiye vatandaşları ile ilgili de bir parantez açalım, ve dünyanın en gelişmiş teknolojilerine sahip ülkelerinden biri olan Japonya’da henüz 2011 yılında meydana gelen Fukuşima Faciası’nı tekrar hatırlatalım.
Şaşıracaksınız belki, ama Fas temiz enerji konusunda en ileri gelen ülkelerden biri!
Kişi başına düşen milli gelirde, Türkiye 11.927 Dolar ile dünya genelinde 47. sırada yer alıyor. Fas ise 111. sırada!
Neredeyse hiçbir önemli alanda dünyada zirveye oynamıyor görünen Fas’ın temiz enerjiye verdiği önem dikkate şayan: Afrika kıtasının Afrika Birliği’ne üye olmayan tek ülkesi konumundaki Fas, 2017 yılından itibaren ülkenin yarısının elektriğini güneş enerjisi panellerinden karşılayabilecek duruma gelecek. 7 gün 24 saat elektrik üretecek olan güneş enerjisi santralinin inşası bitmek üzere.
Temiz ve yenilenebilir enerji konusu yıldız ülke ise İsveç.
Bu yıl temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ayırdığı bütçeyi %800 arttıran İsveç’in hedefi, 2050 yılında fosil yakıtlardan tamamen arınmış ilk ülke olmak!
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin de altına imzasını koyduğu Paris İklim Anlaşması, ülkeler üzerinde temiz enerjiyle ilgili şu ana kadarki en büyük politik baskı unsuru. Sahra Çölü’nün bütününe kurulacak devasa bir güneş enerjisi santralinin, tüm dünyanın elektrik ihtiyacını karşılayabileceği de yıllardır bilinen bir gerçek.
Umuyoruz ki bu değişim beklediğimizden de hızlı gerçekleşir.
Kaynaklar: