Günümüzün en üretken yönetmenlerinden biri o. Türkiye’deki ilk gösterimi İstanbul Film Festivali’nde yapılacak olan yeni filmi Une Nouvelle Amie (The New Girlfriend/Yeni Kız Arkadaşım), David (Romain Duris) ile Claire’in (Anaïs Demoustier) sıradışı arkadaşlığını anlatıyor: David, karısı Laura’yı kaybetmenin acısıyla baş etmeye çalışırken kadın kıyafetleri giymeye başlayan dul bir adam; Claire ise en yakın arkadaşının ölümünün ardından derin bir bunalıma düşen bir kadın, ta ki David’in kadınsı yanıyla tanışıncaya kadar
Geçtiğimiz San Sebastian Film Festivali’nde François Ozon’la bir araya gelme fırsatımız oldu. Onunla travestilik, gay evliliği ve farklı olmanın hazzı üzerine konuştuk.
Rendell çok hoş bir hanım ama aynı zamanda hayli sapıkça hikayeler anlatmak konusunda bir usta. Bu kısa hikayesini 20 yıl önce okumuş ve hemen uyarlamak istemiştim ama para bulamadım. Bir de hikayenin cinayetle bitmesi hoşuma gitmiyordu. Bir aşk hikayesi anlatmak istiyordum, o yüzden bazı değişiklikler yaptım.
Travestilik hakkında iki türlü film yapılabilir. Bir tarafta Fassbinder'in In A Year of 13 Moons'u (1978) ya da Xavier Dolan'ın Laurence Anyways’i (2012) gibi filmleri var, öte yanda daha geniş izleyici kitleleri için yapılan Tootsie (1982), Victor Victoria (1982), Some Like It Hot / Bazıları Sıcak Sever (1959) gibi daha eğlenceli filmler var. Ben bu tür, hafif, eğlenceli bir şey yapmak istedim. Dramatize etmek yerine tam aksini yapmak bir bakıma... Sonuçta birinin cinsiyet değiştirmek istemesinin dramatik bir tarafı yok.
Evet, sinemada seyircinin beklentileriyle oynamak hoşuma gidiyor. David’in hem erkek hem kadın olması gibi, Une Nouvelle Amie de hem komedi hem dram. Cinsiyetlerarası bir film yaptım diyebiliriz!
O karaktere değil de o karakterle birlikte gülmemiz gerektiğinin açıkça anlaşıldığından emin olmalıydım. Kılık değiştirme zevkini seyirciyle paylaşmak istedim. Dilerim filmi izleyen erkekler çıkışta yüksek topuklu ayakkabı ve naylon çorap almaya giderler; ama hanımları için değil, kendileri için. İnsanlara bu arzunun son derece karmaşık bir şey olduğunu anlatmak istiyorum.
Şoke oldum çünkü daha önce hayatında hiçbir şeyi protesto etmemiş insanlar bile, hem de başka insanların haklarına karşı yürümek için, sokağa çıkmıştı. Böyle düşünen insanlar olduğunu biliyorduk ama yine de birdenbire sokaklarımızda bunca nefret, şiddet, korku ve cehalet görmek üzücüydü. Politik solda bu konuda bir boşluk olduğunu farkettim, tek bir sol görüşlü politikacı bile yasayı savunmak için adım atmadı. Kızları ya da oğulları gay olan, tanıdığım bir sürü çifti düşündüm. O göstericiler onlara resmen ‘Siz yoksunuz’ diyorlardı. Ve bütün bunlar bayrağının üzerinde Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik yazan bir ülkede oluyordu.
Devamı için: *