Merhaba,
Bir zamanlar “Fusion” kelimesi çok görkemli bir giriş yapmıştı gündemimize ,“Soğuk Fusion” diye bir buluştan söz edilmişti medyada.
”Soğuk fusion” bütün dünyanın enerji sorununu çözüveren bir mucizeydi sanki.Dilimizin döndüğünce ve anlayabildiğimiz kadarıyla yeni geliştirilen bir aygıt, atomların parçalanmasını ve parçacıklar ile iyonların birbirine geçişmesini sağlayacak ve bu arada tanımlanması dahi olanaksız büyüklükte enerji ortaya çıkacak, bu enerji de her alanda kullanabilecek ve yakın bir gelecekte enerjiyle ilgili tüm sorunların çözümlendiğine tanık olacaktık.Fakat ne yazık ki bir çoklarının zaten şüpheyle baktığı bu “icat”ın bir balon olduğu ortaya çıktı ve unutuldu gitti.
Fusion yakın dönemlerde mutfak literatüründe karşımıza çıktı.”Fusion Mutfağı”,birbirinden çok farklı pişirme usul ve tekniklerinin bir arada kullanılması sonucu yepyeni ve özgün tatların ortaya çıkmasını öngören farklı bir gurme anlayışı.En yaygın örneği ,aynı zamanda en uç örnek de sayılabilecek ,Uzakdoğu Mutfağı ile Fransız Mutfağının fizyonuydu.Yani Geleneksel bir Çin yemeğinde bir Fransız sosunun kullanılması,Fransız Mutfağına özgü malzemelerin Çin usulü pişirilmesi vb… gibi.
Dünyanın baba mutfaklarından sayılan bizim mutfağımızda ise kaba hatları ile birkaç farklı gelenekten ya da ekolden söz etmek mümkün;Bunlardan birincisi Ege-Balkan-Akdeniz diğeri ise;Doğu-Güneydoğu-Orta Anadolu..
İlki, zeytinyağlı sebze,balık başta olmak üzere deniz ürünleri ve otların ağırlıklı olarak yer aldığı Ege ile İstanbul ve çevresine özgü pişirme usullerini daha zengin malzeme ve teknik kullanarak çeşitli etli sebze yemeklerini “tencere yemeği” öne çıkaran,tatlı çeşitlerini de barındıran bir mutfaktır.
Diğerinde ise,kebap çeşitleri tartışılmaz olarak belirleyicidir.Yanı sıra fırın ve diğer hamur işlerinin ve yöreye özgü baharatın bolca kullanıldığı ve genelde katı yağlara dayalı bir mutfaktır.Öte yandan bu iki farklı mutfağın bazı benzer yönleri ve tatları, her ikisinde de yer alan,ortak çeşitler azda olsa vardır.Peki acaba biz bu mutfakları “Fusion”a uğratabilir miyiz?…
Deneyelim!…
Kolayından başlayalım,her iki tada da aşina olan damağımıza ters gelmeyecek emin olunuz..
Örneğin;sumaklı soğan salatası ile birlikte yenilen Adana ya da Urfa kebabının yanında soğan yerine bir patlıcan beğendi neden olmasın?.Ben denedim ve genelde rakı ile iyi giden bu kebaplar kırmızı şaraba da pekala uyum sağladı.Böylece,gerçekten yeni bir tat algılaması elde ettiğimi söyleyebilirim.
Şimdide yeni bir çeşni yaratalım ve mütevazi bir deneme yapmak adına salatadan başlayalım.
OT SALATASI -MALZEME:
-Taze Zahter
-Taze Kekik
-Tere
-Kuzu Kulağı
-Taze Bakla Yaprağı
-Otlu Peynir (25gr)
-Zeytinyağı (bir çay bardağı)
-Balsamik sirke (bir yemek kaşığı)
-Nar Ekşisi (bir tatlı kaşığı)
-Acı Biber Salçası (bir çay kaşığı)
-Ceviz İçi (30 gr)
-Sarmısak (bir veya iki diş)
Hazırlanış:
Otlar iyice yıkanıp süzüldükten sonra havlu peçetelerle iyice suları alınıp ikişer parmak eninde doğranır.Büyük ve çukur bir salata kasesine alınıp karıştırılır.Diğer yanda ceviz içi bir diş sarmısakla birlikte havanda dövülür.Sos kabına alınıp zeytiyağıyla iyice karıştırılır.Rendelenmiş otlu peynir ve salça ilave edilip tekrar bütün malzeme karıştırılır.Balsamik sirke ve nar ekşisi ilave edildikten sonra el blanderı ile bir süre çırpılır.Daha sonra sos salatanın üstüne dökülüp iki salata kaşığı ile birlikte iyice karıştırlır.Bu salata her türlü içkinin yanında başlangıç olarak alınabildiği gibi balık,ızgara et ve kebapların yanında da servis yapılabilir.
Afiyet olsun…
Saim Kurul
saim.kurul@mynet.com