G7 dönem başkanı Almanya'dan 'adil bir dünyaya' öncülük etme vaadi

Dünyanın en gelişmiş ekonomilerinden oluşan getiren G7 ülkeleri, Rusya ile Çin'in meydan okumalarına, artan popülizme, liberal demokrasileri güçlendirerek karşılık vermeyi hedefliyor. G7 dönem başkanlığını üstlenen Almanya, iklimin korunmasını, salgınla mücadeleyi ve demokrasilerin güçlendirilmesini öncelikli hedefler olarak açıklarken, adil bir dünyanın tesis edilmesine öncülük etmeyi vaat etti.

Dünyanın en gelişmiş yedi sanayi ülkesinin oluşturduğu G7'nin dönem başkanlığını üstlenen Almanya iddialı hedefler açıkladı.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, 1 Ocak itibariyle bir yıllığına üstlendikleri dönem başkanlığı süresince G7'yi, adil bir dünyanın oluşturulmasına öncülük edecek bir grup haline getirmeyi hedeflediklerini söyledi, iklim konusunda da "net sıfır" karbon emisyonu hedefi doğrultusunda çalışacaklarını vurguladı.

Batı ile Rusya ve Çin arasında rekabetin tırmandığı, liberal demokrasilerin yeni sınamalarla karşı karşıya kaldığı bir dönemde G7 dönem başkanlığını devralan Almanya, ortaklarıyla birlikte daha etkin bir dış politika izlemeyi planlıyor, uluslararası krizlerin çözümünde sadece tepki açıklamalarıyla yetinmemeyi, aktif diplomasi yürütmeyi, gerektiğinde kapsamlı yaptırım adımlarıyla mücadele stratejisi izlemeyi amaçlıyor.

Reklam
Reklam

G7'nin 2022 gündemi

ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Kanada ve Japonya'nın oluşturduğu ve hükümetler arası bir forum niteliği taşıyan G7'nin bu yıl gündeminde yer alacak önemli konuları, Almanya Dışişleri Bakanlığı duyurdu.

Bu yıl uluslararası krizlerin sayısında gerileme değil artış olacağı öngörüsünde bulunan Alman Dışişleri, G7 ülkelerinin krizler ve sınamalar karşısında daha güçlü bir koordinasyon içerisinde hareket edeceklerini vurguladı.

Dış politikada demokrasi ve insan hakları konularına ağırlık vereceğini sıklıkla vurgulayan yeni Alman hükümeti, bunu G7 hedeflerine de yansıttı.

Demokrasi, özgürlükler, hukuk devleti, sürdürülebilir refah ve ekonomik gelişmenin G7 ülkelerinin ortak değerleri olduğunu vurgulayan Alman Dışişleri, bu değerlerin daha da güçlendirileceğini, uluslararası sınamalarla, bu ortak zeminden güç alarak mücadele edileceğini kaydetti.

Almanya'nın 3 temel önceliği

Dünya genelinde demokrasilerin güçlendirilmesi, koronavirüs salgınıyla mücadele ve iklim korumayı, Almanya'nın G7 dönem başkanlığının üç temel önceliği olarak belirleyen Alman Dışişleri, hedefleri şöyle sıraladı:

Reklam
Reklam

İklimin korunması:

İklim krizinin daha da kötüleşmesi sadece insanların büyük acılar çekmesini beraberinde getirmiyor, aynı zamanda dünyanın pek çok bölgesinde ihtilafların tırmanmasına yol açıyor. Önleyici bir güvenlik politikası niteliği taşıması nedeniyle iklim politikası, dış politikamızın ve G7 dönem başkanlığımızın ana bileşenini oluşturuyor.

Covid-19 ile mücadele:

G7 dönem başkanlığımız sırasında çok taraflılığı güçlendirmek istiyoruz. Covid-19 salgını gibi krizlerle ancak birlikte çalışarak mücadele edebiliriz. Gelecekteki krizlere zamanında, birleşik bir cephe oluşturarak, bilimsel bulgular ve uzmanların tavsiyeleri doğrultusunda tepki göstermek zorundayız. Birleşmiş Milletler (BM) bunun için doğru çerçeveyi sunuyor. Bu nedenle küresel sağlık mimarisini güçlendirmek ve küresel çapta aşıların tedarikinin sürdürülebilir, adil bir şekilde sağlanması G7 gündememizde yer almaktadır.

-Demokrasilerin direncini güçlendirme:

Aynı değerlerde birleşen G7 partnerleri olarak demokrasilerimizi güçlendirme hedefini paylaşıyoruz. Dezenformasyon kampanyaları, açık toplumlarımıza ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.

Reklam
Reklam

'Geç olmadan eyleme geçilmeli'

Almanya'nın yeni Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, G7'deki mevkidaşlarıyla bu üç başlıkta yakın istişareler yürüteceklerini açıklarken, uluslararası sorunlar hakkında "geç olmadan eyleme geçilmesi gerektiği" mesajını verdi.

Almanya'nın G7 dönem başkanlığını üstlenmesiyle birlikte, bu yılın ilk resmi ziyaretini çarşamba günü Washington'a gerçekleştirecek olan Baerbock'un gündeminin en önemli maddeleri arasında transatlantik ilişkilerinin güçlendirilmesi ve Rusya ile Ukrayna arasında tırmanan gerilim bulunuyor.

Ziyarette ele alınacak diğer konular, liberal demokrasilerin karşı karşıya bulunduğu sorunlar, Batı ittifakı ile Rusya ve Çin arasındaki sistemik mücadele olacak.

G7'den yeni açılım ve davetler

G7 ülkeleri, dünya nüfusunun sadece yaklaşık yüzde 10'unu temsil etmelerine karşın, dünya için belirleyici konuları kendi aralarında konuşup karara bağladıkları gerekçesiyle yıllardır eleştiriliyorlar.

Dünyada zenginliğin yüzde 50'den fazlasını elinde bulunduran G7 ülkelerinin liderlerinin zirve toplantıları, hemen her yıl küreselleşme karşıtlarının düzenledikleri gösterilerle protesto ediliyor.

Reklam
Reklam

Son yıllarda, tartışılan konulara bağlı olarak başka ülkelerin temsilcileri de G7 toplantılarına davet edilmeye başlandı. 2021 yılının G7 dönem başkanı, ev sahipliği yaptığı toplantılara, Hindistan, Güney Kore, Güney Afrika ve Avustralya temsilcilerini de davet etmişti.

Almanya da bu yıl düzenleyeceği G7 toplantılarına, diğer ülkelerden bakanları ve liderleri davet etmeyi, küresel ve bölgesel sorunlar hakkında istişarelerde bulunmayı planlıyor. Ancak Berlin, bu davetleri yaparken, ilgili ülkelerin "özgürlükler, demokrasi ve hukuk devleti" gibi ortak değerleri paylaşıp paylaşmadıklarını gözetecek.

26-28 Haziran tarihlerinde, Başbakan Olaf Scholz'un ev sahipliğinde Bayvera eyaletindeki Elmau Şatosu'nda yapılacak G7 liderler zirvesinde hangi ülke liderlerinin konuk olarak davet edileceği henüz bilinmiyor. Ancak zirveye katılacak olan ABD Başkanı Joe Biden'ın bu vesileyle Almanya'ya ilk resmi ziyaretini de yapması öngörülüyor.

G7 yeniden ağırlık mı kazanıyor?

Donald Trump döneminde ABD'nin uluslararası alanda tek yanlı adımlar atması, birçok konuda Batılı müttefiklerine danışmaya gerek duymaması, G7'nin önemini de azaltmıştı.

Reklam
Reklam

Ancak Joe Biden'ın seçilmesinin ardından verdiği mesajlar, uluslararası alanda çok taraflılığı savunması, demokrasilerin ittifakını önceliklerinden biri haline getirmesi, G7'nin yeniden önem kazanmasını beraberinde getirdi.

Hem Biden yönetimi, hem de yeni Alman hükümeti, liberal demokrasilerin güçlendirilmesini, hukuka dayalı uluslararası düzenin korunmasını, temel öncelikleri arasında görüyor ve bu çerçevede işbirliğini güçlendirmeyi planlıyor.

Aralık ayında Demokrasi Zirvesi düzenleyen Biden, liberal demokrasilerin hem Rusya ve Çin gibi otoriter devletlere karşı, hem de içerdeki aşırı sağcı, popülist, anti-demokratik hareketlere karşı güçlendirilmesi gerektiği mesajını vermişti.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz da Federal Meclis'te yaptığı ilk konuşmasında Biden'ın stratejisine destek açıklamıştı. Sosyal Demokrat siyasetçi, demokrasilerin 21. yüzyılda yeni sınamalarla karşı karşıya olduğunu belirterek, demokrasinin sorunlara daha iyi ve daha adil çözümler getirebileceğini ispatlamak zorunda olduklarını söylemişti.

Reklam
Reklam

'Sosyal adaletsizlik demokrasiyi tehdit ediyor'

Berlin merkezli düşünce kuruluşu Bilim ve Politika Vakfı (SWP) uzmanlarından Lars Brozus, Almanya'nın G7 dönem başkanlığını değerlendirdiği analizinde, liberal demokrasilerin toplumun orta kesimlerinin desteğini kaybetmesi durumunda, anti-demokratik, popülist hareketlere karşı başarı sağlayamayacağını söyledi.

G7 ülkelerinin dış politikalarında toplumun merkezinin çıkarlarını daha çok gözeten bir yaklaşım sergilemesi gerektiğine dikkat çeken Brozus, sosyal uçurumların daha da derinleşmesine izin verilmemesi gerektiğinin altını çizdi, "sosyal adaletsizlik demokrasiyi tehdit ediyor" görüşünü kaydetti.

Atlantik'in her iki yakasında, ABD'de ve Avrupa'da, toplumsal adaletsizliğin siyasi sonuçlar doğurduğunu belirten uzman, ABD, İngiltere, Fransa ve İtalya gibi pek çok ülkede popülist hareketlerin orta sınıfın artan memnuniyetsizliği sonucunda ivme kazandığına işaret etti.

SWP uzmanı, G7 ülkelerinin, hem pandemi hem de Çin ve Rusya'nın yol açtığı jeopolitik sınamalarla baş etmek zorunda olduklarına işaret ederken, krizlerden dersler çıkarılması gerektiğini, toplumları kutuplaştırmaktan kaçınmanın da büyük önem taşıdığını vurguladı. Lars Brozus, kriz yönetiminde kapsayıcı, katılımcı yaklaşımlar benimsenmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

Reklam
Reklam