Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu 101 yaşındaki Türkolog Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, dilin bir milletin varlığının temel yapısını oluşturduğunu belirterek, "Önce milletin eseridir sonra Atatürk'ün eseridir çünkü Atatürk olmasa bu milletin dilinin mahiyeti anlaşılmazdı." ifadelerini kullandı.
Ankara Üniversitesinden yapılan açıklamada, 101 yaşındaki Türkolog Prof. Dr. Korkmaz'ın dilin toplum yapısı üzerindeki değerlendirmelerine yer verildi.
Açıklamaya göre Korkmaz, dilin bir milletin varlığının temel yapını oluşturduğunu belirterek, "Önce milletin eseridir sonra Atatürk'ün eseridir çünkü Atatürk olmasa bu milletin dilinin mahiyeti anlaşılmazdı." görüşünü aktardı.
Dilin aşama aşama en eski devirlerden gelişerek formunu yakaladığını ve toplumların anlaşılmasında en büyük değerlerden biri olduğunu vurgulayan Korkmaz, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Dil eski devirlerden gelerek aşama aşama ilerler. Geçmişten beri toplum nelerle karşılaşmış neyi beğenmiş neyi beğenmemiş ve toplumu yönetenler nasıl işaretler vermiş, o milletin fertlerine nasıl yön vermişler bu son derece önemlidir. Dilin kökeninden tutun da alev alev yanan bir meşale gibi gürleşerek ortaya attığı ve sonra Atatürk tarafından Türk diline verilen önemle konunun daha da alevlendiğini dile getirmek muazzam bir şeydir. Türkçe önce milletin eseridir sonra Atatürk'ün eseridir çünkü Atatürk olmasa bu milletin dilinin mahiyeti anlaşılmaz, ölür giderdi."
- "Dil benimsenmek için önce sevilmek ister"
Türkolog Korkmaz, Türkçeye ilgi duyan gençlere bir konuda başarılı olmanın en önemli anahtarının o alanı sevmekten geçtiğini ifade ederek, Türkçe alanında eğitim almak isteyen ve bu alana ilgi duyan gençlere şu tavsiyelerde bulundu:
"Dil benimsenmek için önce sevilmek ister. Sevmediğiniz bir şeyi nasıl benimsersiniz? Benimseyemezsiniz. Ben benimsiyordum çünkü seviyordum Türkçeyi. Bu bakımdan arkadaşlarım bir şey sormak istedikleri zaman gelirler bana sorarlar. Ben de gücümün yettiği kadar anlatırdım. Beni dinledikten sonra 'Demek bu böyleymiş' derler ve teşekkür ederlerdi.
Benim buradan öğrencilere söyleyeceğim. İyi bir öğrencilik yapmaları ve bu iyi öğrenciliği iyi değerlendirmeleri meselesidir. Böyle olursa hayatta her zaman her şeyin iyisine heves ederler. Kötüsüne yanaşmazlar. Bu insanların kalite bakımından da daha yükselmesine vesile olur. Hocaların, bütün istekleri, dilekleri öğrencilerinin daima kendilerini takip etmeleri ve gerekirse kendilerinden daha ileride bir yerlerde olmaları çünkü memleket kalkınması, aynı şeyleri yapmakla olmaz. Aynı şeylerden ileri adım atmak suretiyle memleket kalkınır, gelişir ve dünya edebiyatı, dünya kültürü arasında gereken yerini alabilir diye düşünüyorum."