Van Gölü'nün doğu kıyısında yer alan Ayanis Kalesi, süslemeleri, mimari yapısı ve kalıntılarıyla Urartular dönemine ait önemli bilgiler sunuyor. Urartu Kralı II. Rusa tarafından yaklaşık 2 bin 700 yıl önce yapılan ve bugüne ulaşan kale, bilim dünyası için de heyecan uyandırıyor. Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Işıklı başkanlığındaki 22 kişilik ekip tarafından yapılan kazı çalışmalarında, bugüne kadar Urartuların yönetim yapısı, mimarisi ve inançlarıyla ilgili önemli bulgulara rastlandı.
O TAŞLAR MERCEK ALTINDA
Kazı çalışmalarının 30 yıldır sürdüğü kalede kullanılan taşlar da mercek altına aldı. Kazı ekibinde yer alan Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Ayşegül Akın Aras, kalede kullanılan 3 çeşit taşın nerelerden, hangi yöntemlerle, nasıl getirildiğini doktora tezi kapsamında araştırdı. Aras ile birlikte 10 kişilik araştırmacı ekip, müzeden alınan izinler doğrultusunda analiz çalışması yaptı.
ANALİZLER YAPILDI
Malzemenin kaynak tespiti için gerçekleştirilen arazi ve analiz çalışmalarında, Atatürk Üniversitesi'nden Prof. Dr. Mehmet Işıklı, emekli Doç. Dr. Mustafa Karabıyıkoğlu, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nden Doktor Öğretim Üyesi Ebru Akköprü ve Rouen Üniversitesi'nden Damase Mouralis, Atatürk Üniversitesi'nden Araştırma Görevlisi Oğuz Aras ve lisansüstü öğrencileri yer aldı.
Akın Aras, Ayanis Kalesi'nin Urartuların en önemli kalelerinden biri olduğunu belirterek, "30 yılda gelinen nokta göstermiş ki; aslında hem mimari, hem de eser envanteri açısından baktığımızda çok ünik ve çarpıcı eserler ele geçmekte. Bu eserlerin yoğunluklu grubunu da taş eserler oluşturmakta. Ben de doktora tezi kapsamında buradaki taş eserleri stilistik ve teknik açıdan değerlendirmeye aldım" dedi.
Ayanis Kalesi'nde hem mimaride, hem de küçük eser olarak baktıklarında taş eserlerin çok dikkat çektiğini belirten Aras, şöyle konuştu:
"Bu taş eserlerin bezeme alanı, benim çalışma alanım içerisindedir. Bu taş eserlerin, hammadde sağlanış şekilleri ve hangi yol güzergahları kullanılarak buraya getirildiklerini araştırıp çalışmalarımıza dahil ettik. Bunlar için analizler yaptık. Hem buradaki eserlerden, hem de arazi çalışması yürüterek, hammaddelerden aldığımız örnekleri karşılaştırarak bir sonuç elde etmeye çalıştık. Kesin sonuçlar değil ama, ön sonuçlarda özellikle bazalt, su mermeri ve kireç taşları, ana grubunu oluşturuyor. Bazaltların buraya yaklaşık 40 kilometre uzaklıktaki Tımar bölgesinden, su mermeri dediğimiz ve ünik bir eser olan taşlar ise bunlar hem tapınağın sellasında hem de yeni dönem kazılarda çıkan podyumlu salonun hammaddesini oluşturuyor. Bezemeli, birbirini takip eden öğeler üstünde yer almakta. Yaptığımız arazi çalışmalarında Çavuştepe Kalesi'ne de yakın bir noktada Gürpınar tarafında bir kaynak tespit edildi. Başkale dolaylarında da yine su mermerine rastlanıldı. Bu kaynaklar Ayanis Kalesi'ne 105 ve 165 kilometre uzaklıktadır."
SU YOLUNU KULLANMIŞ OLABİLİRLER
Taşların Ayanis Kalesi'ne uzaklıklarının o dönemin şartlarına göre çok fazla olduğunu belirten Aras, "Bu o dönem için çok fazla bir mesafe aslında. O günün koşullarıyla değerlendirildiğinde o kadar devasa taşları nasıl getirdiler diye düşündüğümüzde, karayoluyla yüksüz bir insanın bile 23 saatte kat edeceği bir yol. Su mermerinin taşınması demek, günlerce süren bir yol demek. O yüzden bu taşın nasıl getirildiği konusunda alternatif yollar üretmeye çalıştık. Ve muhtemelen bu gerçekleşti ve su yolu kullanıldı. Çünkü kaynağın hemen yakınından büyük dere geçmekte. Ve bu dere, Van Gölü'ne dökülen dere. Biz de Van Gölü'nden buraya taşınabileceğini düşünüyoruz" diye konuştu. (DHA)