Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, eğitimin kitleselleşmesini istemeyen ve bunu başörtüsü yasaklarıyla katsayı uygulamalarıyla perçinlemeye çalışanların, ülkenin çocuklarının kültürel iktidara ortak olmasını istemediğini belirterek, "İşte son 20 yılda bu düğüm çözülerek bu ülkenin her yerinde vatandaşların çocuklarının sürece dahil olması sağlanmış oldu." dedi.
Bakan Özer, Atatürk Üniversitesi 15 Temmuz Milli İrade Salonu'nda düzenlenen "2022-2023 Eğitim Öğretim Yılı Hazırlık Toplantısı"nda, 17 Haziran'da hiçbir il ve ilçede eğitimi bir gün bile kesintiye uğratmadan tamamlamanın mutluluğunu yaşadıklarını söyledi.
Kovid-19 döneminde öğretmen ve idarecilerin fedakarca görev yaptığını vurgulayan Özer, salgın sürecinde sanki öğretmenlerin okullardan kaçıyormuş gibi bir algı oluşturulduğunu ancak öğretmen ve yöneticilerin, o ortamlarda dijital içerik üretmek için gece gündüz demeden fedakarlık gösterdiklerini anlattı.
Göreve geldiği günden bu yana, okulların açık olmasının ülke için ne kadar önemli bir şey oluğunu özellikle vurguladığını ifade eden Özer, artık okulların açık olmasının bir eğitim meselesi olmaktan çıkıp bir milli güvenlik meselesine dönüştürüldüğünü aktardı.
- "Tüm önlemleri alarak okullarımızı açık tutabilme becerisine artık sahibiz"
Kovid-19 sürecini çok başarılı bir şekilde yönettiklerini ifade eden Özer, şöyle konuştu:
"Şimdi yeni gelebilecek salgınlara karşı da çok güçlüyüz. Gerekli önlemleri alarak ilk fedakarlıklar yapılacak yerlerin okullar değil başka yerler olması gerektiğini tüm Türkiye'ye göstermiş olduk. İnşallah yeni versiyonlarla karşılaşmayız ama olması durumunda da Allah'ın izniyle gerekli tüm önlemleri alarak okullarımızı açık tutabilme becerisine artık sahibiz. Kolay bir süreç olmadı. 6 Eylül'den sonraki ilk bir ay içerisinde yaşananları ben biliyorum. İstanbul'da servisler çıkmadı. Tekrar kapanacak diye herkes beklenti içerisine girdi. Sömestir tatilinin uzatılması için bu ülkede 2 milyona yakın twit atıldı. Çok da güzel twitler değildi. Özellikle benim şahsımla okulların sömestir tatilinin uzatılmasıyla ilgili. Biz bu ülkenin geleceğiyle ilgili en önemli kararı verdik. İstikrarlı bir şekilde de kararımızın arkasında durduk. Sizin gibi değerli arkadaşlarımız olduğu için durabildik."
Özer, son 20 yılda eğitimde 2 boyutlu bir başarı hikayesinin yazıldığına işaret ederek, bunun okul öncesinden yükseköğretime kadar, eğitimin tüm kademelerinde çocukların eğitime erişiminin kolaylaştırıldığı bir dönem olduğundan bahsetti.
Bu kapsamda Türkiye'de devasa bir seferberlik aşkıyla çalışılan bir döneme şahitlik ettiklerini söyleyen Özer, "Derslik sayıları 300 binlerden 870 binlere ulaştı. Öğrenci sayısı eğitimin tüm kademelerinde arttı. Okul öncesinde 5 yaştaki okullaşma oranı 2000'li yıllarda yüzde 11'di, şu anda bu oran yüzde 93 oldu. Ortaöğretimdeki okullaşma oranı yüzde 44'tü, şu anda yüzde 90'ın üzerine çıktı. Yükseköğretimdeki net okullaşma oranı 14, şu anda bu oran yüzde 48,5'in üzerine çıktı. Eğitimin tüm kademelerinde il ve bölge ayrımı yapılmaksızın bu ülkenin tüm çocuklarının eğitime erişimi kolaylaştırıldı." diye konuştu.
- "Eğitime toplumsal mühendislikle yaklaşan eğitim politikaları ortadan kaldırılıyor"
Eğitimdeki antidemokratik uygulamaların ortadan kaldırıldığına dikkati çeken Özer, şöyle devam etti:
"Başörtüsü yasaklarının kaldırıldığı, din öğretimi ve mesleki eğitimin önünde Demokles'in kılıcı gibi katsayı uygulamasının uygulandığı, bu ülkenin vatandaşlarının çocuklarına din eğitimiyle ilgili talebinin diğer imam hatibin dışındaki okullarda giderildiği, çok sayıda toplumsal taleplerin gerçekleştirildiği bir dönem oldu. Bir taraftan eğitimde kitleselleşme evresi yaşanıyor, 70 yıl gecikmeyle bir taraftan da eğitimin önündeki tüm engeller kaldırılıyor. Eğitime toplumsal mühendislikle yaklaşan eğitim politikaları ortadan kaldırılıyor. Eğitimin kitleselleşmesini istemeyen ve bunu başörtüsü yasaklarıyla katsayı uygulamalarıyla perçinlemeye çalışanlar aslında bu ülkenin çocuklarının kültürel iktidara ortak olmasını istemediler. İşte son 20 yılda bu düğüm çözülerek bu ülkenin her yerinde vatandaşların çocuklarının sürece dahil olması sağlanmış oldu. Bu sürecin kazananları bu ülkenin vatandaşları oldu. Kızlarımız ve kadınlarımız oldu."
Hep kız çocuklarının eğitime erişimiyle ilgili spekülasyonların özellikle muhafazakar kesim üzerinden yapıldığına işaret eden Özer, "Hem başörtüsü yasağı uygulayacaksın hem okul yapmayacaksın hem de 'kız çocukları niye okutulmuyor, bu muhafazakarlar niye kız çocuklarını okutmak istemiyorlar' diyeceksin. Son 20 yılda ortaöğretimde kız çocuklarının okullaşma oranı yüzde 39,2'den yüzde 90'a ulaştı. Yükseköğretimdeki kadınlarımızın ve kız çocuklarımızın okullaşma oranı ilk kez 2014'ten itibaren erkek çocukların okullaşma oranını geçti. Yani fırsat verildiği zaman bu ülkenin eğitimle ilgili hiçbir sorununun olmadığı bu dönemde görüldü. Yeter ki toplumsal mühendislikler uygulanmasın." dedi.
- "Başarılı öğrencileri imam hatiplerden ve mesleki eğitimden uzaklaştırdılar"
"Katsayı uygulamasını yapanların eline ne geçti?" diyen Özer, şunları kaydetti:
"Bu ülkeye çok ciddi maliyetler ödettiler. Akademik olarak başarılı öğrencileri imam hatiplerden ve mesleki eğitimden uzaklaştırdılar. İş gücü piyasasının 'aradığım elemanı bulamıyorum' diye inlemesine yol açtılar. İş gücü piyasasının çok ciddi maliyetler ödemesine yol açtılar. Bugün yüzleşmiş olduğumuz okullar arası başarı farkının kaynağı orası. Peki kim kazançlı çıktı? Bu ülke, iş gücü piyasası, veliler kazançlı çıkmadı, ülke kaybetti. Aynı şey imam hatipler için geçerli. Bugün imam hatiplerle ilgili spekülasyonlar başladı. 'Eğitimde kaliteyle ilgili sıkıntılar var. İmam hatibe çok fazla Milli Eğitim Bakanlığı yatırım yaptı ondan dolayı kalite elden gitti.' Saçma sapan hiçbir veriye dayanmayan, tamamen işte geçmişteki mühendislik uygulamalarını zihin dünyalarında canlandıran Türkiye gerçekliğiyle ilişkisi olmayan insanların eğitimle ilgili projeksiyonları."
Eğitim sistemindeki gelişmeleri aktaran Özer, "2000'li yıllarda eğitim sistemindeki öğretmen sayısı 500 bin civarındaydı. Şu anda 1,2 milyon öğretmenin olduğu bir eğitim sistemine sahibiz. 19 milyon öğrencisi, 1,2 milyon öğretmeni olan bir devasa eğitim sistemi. 150'nin üzerinde ülkenin toplam nüfusundan çok daha fazla bir eğitim sistemimiz var. İşte bu bizim beşeri sermayemiz." ifadelerini kullandı.
Bakan Özer, 70 yıllık gecikmeyi 20 yılda telafi eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, öğrenciler, öğretmenler ve aileler adına teşekkür ederek, "Milli Eğitim Bakanlığı olarak artık kitleselleşme evresinden sonra ağırlık verdiğimiz şey eğitimin kalitesinin artırılması, eğitimde fırsat eşitliğinin güçlendirilmesidir. Bunun için de 3 noktaya ağırlık verdik. Birincisi, okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması, ikincisi, mesleki eğitim, üçüncüsü de öğretmenlerimizin okul yöneticilerinin sürekli desteklenmesi, mesleki ve kişisel gelişimlerinin çok boyutlu olarak güçlendirilmesidir. Okul öncesi eğitimde gerçekten eğitimin diğer kademelerinde çok güçlü yatırımlar yapmamıza rağmen istenilen noktada değiliz. Bakın biz kendimizi eleştirebiliyoruz. Yaptığımız iyi şeyleri de diyoruz eksik kalan yönlerimizi de diyebiliyoruz." şeklinde konuştu.
(Sürecek)