ZAFER GÖDER - Bolu'da eşi öldükten sonra 12 yaşından beri tek başına baktığı kızını tüm zorluklara rağmen büyütüp evlendiren bedensel engelli Huri Kayaalp, fedakarlığıyla örnek oluyor.
Geçirdiği çocuk felci sonucu 4 yaşında iki bacağını kullanamaz hale gelen bedensel engelli Huri Kayaalp (62), zor bir çocukluk dönemi geçirmesine rağmen hayattan hiç kopmadı.
Çocuk sahibi olabilmek için 27 yaşındayken kendisinden yaşça büyük eşiyle mantık evliliği kuran Kayaalp, evliliğinin ikinci yılında "Nurten" ismini verdiği kızını dünyaya getirdi.
Sağlıklı kızı 12 yaşına girdiğinde eşini kalp krizinden kaybeden Kayaalp, çocuğuyla baş başa kaldı. Eşinden kalan emekli maaşı ile yaptığı el işi ve örgüleri satarak geçimini sağlayan anne Kayaalp, zor şartlarda büyüttüğü kızını evlendirdiği gün hayatının en mutlu anını yaşadı.
Şu anda Bolu Belediyesinin kendisine tahsis ettiği 1 odalı evde tekerlekli sandalyesiyle yaşamını sürdüren Kayaalp, fedakarlığıyla örnek oluyor.
- "Yoruldum, bıktım dediğim bir an hiç olmadı"
Anne Huri Kayaalp, AA muhabirine, 14 yıl yaşadığı eşinin ölümüyle kızına tek başına bakmak zorunda kaldığını anlattı.
Hamilelik sürecinde hiç zorlanmadığını aktaran Kayaalp, "Mutfağa gidip mama yapardım. Değnekle yürüdüğüm için mama şişesini elime alamazdım. O yüzden kızımı, mama şişesini ağızımla taşıyarak besledim ve büyüttüm. 4-5 yaşındayken parka gönderirdim. Arkasından gidemediğim için camdan bakardım. Kaybolacak diye çok korkardım, hep yüreğim ağzıma gelirdi." diye konuştu.
Kızına eşya ve kıyafet alabilmek için el işi yaptığını söyleyen Kayaalp, "Bebekliğinde hazır bez bile alamamıştım. Bezlerini kaynatır yıkardım. Varım yoğum bir kızım vardı. Çok üstüne düşerdim." dedi.
Kayaalp, kızının da babası öldükten sonra kendisine çok yardımcı olduğunu belirterek, "Kömür torbalarını, odunları taşırdı. O benim elim ayağımdı. Kızım 5-6 yaşındayken pazara alışverişe gönderirdim. 'Annen yok mu?' derlermiş, o da 'Annem engelli.' dermiş. Her gün okulun kapısına gider beklerdim. Sonra çalışmaya başlayınca iş yerinin kapısında beklerdim. 'Dünyadan ve çocuğumdan yoruldum, bıktım.' dediğim bir an hiç olmadı. Hep Allah'a şükrettim." ifadelerini kullandı.
Şimdi kızının evlendiğini, evde yalnız yaşadığını dile getiren Kayaalp, "Kendi kendime bakabiliyorum. Yemeğimi yapıyorum, çamaşırımı, bulaşığımı yıkıyorum. Yapamadığım yerde kızımı çağırıyorum. O yardım ediyor, bakıyor, Allah razı olsun." diye konuştu.
- "Ne zaman hasta olsam, hep başımda beklesin isterim"
Nurten Aydemir (31) de babası öldükten sonra annesine destek olmak için çaba harcadığını söyledi.
Çocukken zayıf olduğu için tekerlekli sandalyeyi itmekte zorlandığını ifade eden Aydemir, "İnsanlar bize yardım etmeye çalışırlardı. Çocuk aklıyla birisi yardım etmek isteyince utanırdım. Gurur yapıyordum o halimde. 'Götürürüm' diyordum. Bir yere gitmek 2-3 saatimizi alırdı, çünkü 10-15 metre gidip dinlenmek zorunda kalıyordum." dedi.
Annesiyle her zaman gurur duyduğunu dile getiren Aydemir, "Hiç aklımdan çıkmaz. 'Biberonu ağzımla taşırdım.' dediği zaman çok duygulanıyorum. Şimdi de öyle. Az bir maaş alıyor, çoğunu bana harcar. Neyi varsa benden esirgemez, ben de ondan esirgemem. İyi ki beni doğurmuş. Halen daha ne zaman hasta olsam, annem hep başımda beklesin, bir yerimi tutsun isterim." ifadelerini kullandı.
Aydemir, annesinin kendisini hiçbir zaman yalnız bırakmadığını, yeri geldiğinde babalık ve arkadaşlık yaptığını belirterek, şunları söyledi:
"Engelli çocuğu olmak çok zor. Hem kendim bir yere gitmeye çalışıyordum hem de annemi bir yere götürmeye çalışıyordum. Fiziksel ve psikolojik zorlukları ayrı. İnsanlar size bakarken çocukken daha çok utanıyorsunuz. Keşke tekrar o güne dönsem, 'Ne var, benim annem, neden bakıyorsunuz?' diyebilsem. Bu, içimde hep ukde olarak kalacak."