Antalya’da eski bir bağımlı olan Yavuz Tufan Koçak, kurduğu Ayık Yaşamda Buluşalım Derneği (AYBUDER) ile uyuşturucu bağımlısı gençlere ilaçsız rehabilitasyon hizmeti sunuyor. Hiçbir ilacın kullanılmadığı dernekte bağımlı gençlere sorumluluk ve kendine güven bilinci aşılanarak, hobilerini geliştirmeleri sağlanıyor.Türkiye’de son dönemde kullandığı uyuşturucu madde nedeniyle sokak ortasında kendinden geçen, araçla kaza yapan veya işlediği suçlarla gündemden düşmeyen madde bağımlısı gençlerin hikayesine Antalya’dan bambaşka bir hikaye eklendi. 30 yıllık alkol ve uyuşturucu madde bağımlığının ardından “başka bir dünya mümkün” diyerek yola çıkan 58 yaşındaki Yavuz Tufan Koçak, kurduğu Ayık Yaşamda Buluşalım Derneği (AYBUDER) ile bağımlı gençleri topluma kazandırıyor. Hiçbir ilaç kullanmadan bağımlılıktan kurtulan gençler, hikayeleriyle yüzlerce bağımlıya da örnek oluyor. Hayata bağladığı gençler tarafından ‘Ali Babanın Çiftliği’ ismi verilen 5 dönümlük dernek yerleşkesinde eğitmenler de bağımlılıktan kurtulan bireylerden oluşuyor. Yaşları 20 ile 30 arasında değişen ve sadece 10 bağımlı genci derneğine ücretsiz kabul eden Koçak, hepsiyle özel olarak ilgilendiği gençlere ilk olarak sorumluluk bilincini aşılıyor. Koçak, eski bir bağımlı olan eğitmen Seyyide Yörük ile birlikte gençlere bağımlılıktan kurtulma ve bundan sonraki yaşamlarında yapmaları gerekenleri kendi yaşamlarından örnekler vererek anlatıyor. Tedavi için ilaç kullanılmayan dernekte güvenlik görevlisi bulunmazken, aile gibi olan gençler istedikleri zaman dışarı çıkıyor, denize, sinemaya, tiyatroya ya da istedikleri bir etkinliğe rahatlıkla gidebiliyor.“Kronik bir hastalık”15 yıldır madde kullanmayan bir bağımlı olduğunun altını çizen Yavuz Koçak, “Bağımlıyım diyorum çünkü bu şeker hastalığı gibi ömür boyu sürecek kronik bir hastalık. Dolayısıyla bu sadece durdurulabilen bir hastalık. Yıllardır bunu ülkemizde anlatmaya çalışıyorum. Gelinen noktada insanlar bunu kabul etmek istemiyor. Zor bir süreç. Sadece sorunun madde olduğunu zannediyorum. Defalarca tedavi yöntemlerini denemiştim. Maddeyi bırakınca bu işten kurtulacağımı zannediyordum ama öyle değilmiş. Bunu anlatmak için yıllardır mücadele veriyorum” dedi.“Dip noktayı gördüm”Madde nedeniyle hayatında dip noktayı gördükten sonra bağımlı olduğunu kabul ettiğini aktaran Koçak, “Destek gruplarının toplantılarına katıldım, kitaplar okudum ve diğer alkoliklere yardım etmeye çalıştım. Çünkü bu bana iyi geliyordu, ayıklığıma inanılmaz yardımcı oluyordu. 2 yıl süren bağımlılık eğitimi aldım. Yaklaşık 500 civarında alkolik ve madde bağımlısına ulaştım, bu bana inanılmaz tecrübe ve bilgi sağladı. Bu insanlardan çoğunluğu ayık ve görüşüyoruz” diye konuştu.“Madde sorununu hala anlamadık”Hayatından en güzel 30 yılın gittiğini kaydeden Yavuz Koçak, “2 çocuğum babasız büyüdü. Severek kaçarak evlendiğim eşimden 20 yıldır ayrıyım. Normalin üstünde bir zenginliğim varken, izmarit toplama noktasına kadar düştüm. Ben kurtulma noktasını gördüğüm anda yaşım belli bir yere gelmişti. Benim gibi bir sürü insanın kayıplara uğramaması için bir şey yapabilir miyim diye düşünüp bu yola girdim. Kendimi adamamın sebebi Türkiye’de hala bir rehabilitasyon merkezi olmaması gerçeği. Bu beni çok sinirlendirdi. Defalarca hastanede yattım. Hacı hoca ne öneriliyorsa hepsini yaptım. Ve sonuç her seferinde daha kötü oldu. Şimdi de aynı, insanlar hala bir sihirli çubuk arıyorlar. Maalesef karşı taraf da bunu istismar edince çok daha büyük acılar yaşanıyor. Zaman geçiyor, paralar kaybediliyor, sağlıklar bozuluyor. Son 5 yılda çok fazla ölüm gördük. Ve hala bu ülke bu işin ne kadar büyük bir sorun olduğunu anlamadı” ifadelerini kullandı.“Bağımlıyı bağımlı anlar”AYBUDER’in ilk merkezini İstanbul’da kurduklarını hatırlatan Yavuz Koçak, “Derneğimizin özelliği, ben dahil bütün yönetim kurulu üyelerimizin eski kullanıcılar, iyileşmekte olan kişiler olması. Damdan düşme meselesi. Bizi anlayan, beni anlayan insanların arasında iyileşmeye başladım. Bu işin sırrı da buydu. Bağımlıyı anlayan insanların olduğu küçük küçük yapılar lazım. İstanbul’da ve Bursa’da bunu başaramadık, çünkü ekonomik sıkıntıları var. Biz bunu bir ranta çevirip yapmadık. Dolayısıyla destek çok fazla olmuyor. Madde bağımlısı dediğiniz zaman insanlar uzak duruyor. Antalya’ya kadar geldi yolumuz” dedi.“Burada ilaç yok”AYBUDER’i Antalya’da 5 dönümlük bir arazi üzerine kurduklarını anlatan Koçak, “Bu çocuklar burada sorumluluk alıyorlar. Tavuk, kedi, köpek, güvercin besliyorlar. Bitki yetiştiriyorlar. En önemlisi atölyemiz var. Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in eşi Ebru Türel’in desteğiyle kurulmuş bir atölye. Resim yapıyorlar, ahşapla çalışıyorlar. O kadar yetenekliler ki galiba çözüm oydu. Bu çocukların kendilerini yok saydıkları noktadan var olduklarını göstermekti. En önemli özelliğimiz burada ilaç yok. Uyuşturmuyoruz kendimizi. Dernekte güvenlik görevlimiz yok. Denize, seminerlere, sinemaya, tiyatroya, piyano festivaline gidiyoruz. Ben asla korkmuyorum, eğer kaçar mı gider mi bir yerde içer mi diye. Burası bir aile gibi. İstediğimiz, sevdiğimiz, kendimizi iyi hissettiğiniz için buradayız” diye konuştu.“Tedavim bitti diye bir şey yok”Sistemlerinin en büyük özelliğinin küçük atölyeler şeklinde yapılanmak olduğunu ifade eden Koçak, “15 kişiyi geçmemesi gerekiyor, şuan 10 kişi civarındayız. Çünkü geçtiği zaman o karmaşada bağımlıları kontrol etmek zordur. Birebir çalışıyoruz, 24 saat birlikteyiz. Yemeğimizi yapıyoruz. Herkes kendi yatağını yapıyor. Bu çocuklar okuldan kendilerini attırmışlar. Burada eğitimlerine devam ediyorlar. Açıktan okuyorlar. Bitirenler üniversiteye hazırlanıyor. Burada ayık kalmayı öğreniyoruz. En az 90 gün yeni yaşam biçimine alışması için kalıyorlar. Ondan sonra da sürekli iletişim halinde oluyoruz. Tedavim bitti diye bir şey yok. Zaten burası bir tedavi merkezi değil. Bu çocukların kendilerini bulmaları için bir değişim programı bu” dedi.“AMATEM sistemi kesinlikle yanlıştır”AMATEM’lerin tedavisini başarılı bulmadığını söyleyen Yavuz Koçak, “Yıllardır bunu anlatmaya çalıştım. AMATEM’ler bir detoks sürecidir. Kanı temizledikten sonra yapacak bir şey yoktur. Ben de, ağabeyim de AMATEM kurbanıyız. Kurbanı diyorum çünkü oralar bir mucize gibi, kurtarıcı merkezler gibi lanse ediliyor. Şimdi özel merkezleri böyle gösteriyorlar. Bir bağımlı bir ay yatarak nasıl kurtulabilir? İllegal uyuşturucuyu çıkarıp legal uyuşturucu veriyorsunuz. Bir bağımlıya ‘iyileşti’ diyenler ya bağımlılığın ne olduğunu bilmiyorlar ya da başka amaçları var. Bağımlıyı kurtarıyorum, iyileştiriyorum diye bir şey olamaz. Bir sihirli çubuk yok. Yılların getirdiği bir hasar var, duygular var. AMATEM sistemi kesinlikle yanlıştır” diye konuştu.“Bonzai bir zehir ve çözüm önerimiz var”Son günlerde özellikle bonzai nedeniyle kendinden geçen gençler hakkında da konuşan Koçak, “Bonzai çok ölümcül bir madde. Madde de değil aslında bir zehir. İçine ne katıldığı belli değil. Ben 4 yıl önce bu günlerin geleceğini söylemiştim. Çünkü kullanım zaten 4-5 yıl önce artmıştı. Bağımlı sayısı tahmin edilenin çok üstünde. 4 yıl boyunca bu madde bu çocukların akıl sağlığını yıprattı. Bu çocuklar çökmeye başladılar. Böyle giderse çok daha kötülerini yaşayacağız. Bu nedenle biran önce insan olarak buna bir çözüm bulmamız lazım. Kullanım yaşı zaten düştü. 11-12 yaşında çocuklarla karşılaşıyoruz. 10 yaşında bir çocuk nasıl madde alabiliyor. Yasal süreçlerde sıkıntı var. En önemlisi toplumun bu kadar duyarsız olması. Bağımlılar herkes için tehlike. Yetkililere bu konuda fikirlerimizi sunmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.“Bali ve tinerle başladı”Dernekte kalan bağımlılardan 21 yaşındaki Devirhan Palabıyık, 13 yaşında bali çekerek madde bağımlısı olduğunu anlattı. 5 yaşındayken hiperaktivite ve dikkat eksikliği bozukluğuyla okuldan şikayet gelmeye başladığını anlatan Palabıyık, “Annem beni psikiyatriste götürdü. Verilen ilaçlar maddeye eğilimimi artırdı. Üstüne bir de aile içi şiddet eklenince kendimi madde bağımlısı olarak buldum. İlk başlarda çakmak gazı, bali ve tiner çekiyordum. Sonra esrar ve kimyasal maddeler girdi. Son olarak bonzai ve metamfetamin kullanıyordum. 40 kilo kalmıştım. Yürüyemeyecek vaziyetteydim ve akli dengemi yitirmiştim. Defalarca AMATEM’E gittim ama çözüm olamıyorlardı. Hastanelere kapatıldım, ‘deli’ dediler. Sonra AYBUDER ile tanıştım” dedi.“Güvercinlerimle rehabilite oluyorum”AYBUDER’de nasıl karşılandığını anlatan Palabıyık, “İlk gittiğimde oradaki ağabeyler bana sarıldı. Herkes benim gibiydi, beni anlayabiliyorlardı. Hırsızlık yaptım dediğim zaman beni yadırgamıyorlardı. Bu şekilde sıfır ilaçla iyileşmeye başladım. Okumayı sevmezdim, şimdi sürekli kitap okuyorum. Toplum içinde konuşamazdım, 500 kişinin karşısında seminerde konuşma yaptım. ‘Ben madde bağımlısıyım’ dedim utanmadan. Bu süreçte ‘Nasıl olsa bıraktım’ diyerek tökezlediğim de oldu. Tekrar o hayata dönmüş buldum kendimi. Cezaevine girdim. 5-6 ay cezaevinde kaldım. Çıkar çıkmaz tekrar derneğe geldim. Bundan sonra kendimi bağımlılara adadım. Psikologlar, psikiyatristler bağımlıları bir yere kadar anlayabilirler. Kitaplardan okudukları kadar. Onlar anlatmaya çalışırlar ama bağımlılar bunlara gülerler. Burada kuş kümesim var. Günümün çoğunu güvercinlerimle geçiriyorum. Sıkıntıya düştüğüm zaman birbirimizle konuşuyoruz. Hayatımda hiç tiyatroya gitmemiş bir insanken tiyatroya gittim. Özgüvenimi kazandım. 1 yıldır madde kullanmıyorum ve kendimi mutlu hissediyorum. Benim yapacağım iş bu olmalı. Misyonum bu artık. Benim gibi bağımlılara yardım etmek.”“Oğlunun yanına yerleşti”Oğlu Devirhan için evini boşaltıp derneğe yerleşen ve bağımlı ailelere danışmanlık hizmeti veren 52 yaşındaki Düriye Özlü ise şunları anlattı:“Oğlumun uyuşturucu kullandığını öğrendiğimde AMATEM’e götürdüm. Ama iyileşme olmadı. Daha sonra özel hastanelere götürmeye başladım ama madde kullanmaya devam ediyordu. Dernekle tanışınca bunun bir hastalık olduğunu öğrendim. Ben oğlum bir yere yatacak, tedavi olacak sanıyordum. Bunun ömür boyu sürecek bir hastalık olduğunu bilmiyordum. Ailenin de yardım alması gerektiğini öğrendim. Çocukların bu hale gelmesinde sistemin rolü var ama ailelerin de rolü var. En büyük hata onlara sorumluluk vermemek, merhamet adı altında her şeyleriyle ilgilenmek. Bazen de tam tersi sevgi vermeden onları kontrol etmeye çalışmak. Bunları öğrendikten sonra evimi boşaltım, derneğe yerleşme kararı aldım. Kendimi bu işe adadım.”“Aileler benim zorluğumu çekmesin”Bağımlılık danışmanlığı eğitimi aldığını dile getiren Özlü, “Ailelerle çalışmalar yapıyorum. Aileleri bilinçlendirmeye çalışıyorum. Oğlum burada benim vermediğim sorumluluk bilincini ediniyor. Sonsuza kadar yanlarında olamayacağız. Kendi sorumluluğunu alıyor şimdi. Ona artık çok müdahale etmiyorum. Benim tek amacım benim canım çok yandı. 3 yıl boyunca çok ciddi acı çektim, kabus gibiydi. O çaresizliğin nasıl bir şey olduğunu biliyorum. Bir annenin verdiği çabanın boşa gittiğini gördüğüm için burayı kendime misyon edindim. Bir aileyi bile kurtarmak beni çok mutlu ediyor” diye konuştu.“Toplumla yaşıyoruz”Derneğin genel sekreterliğini yapan ve eski bir bağımlı olan 33 yaşındaki Seyyide Yörük, “20 yaşında tanıştım maddeyle. Merakla başlıyorsun, denemek istiyorsun. Kendini farklı zannediyorsun, diğerleri gibi olmam, bağımlı olmam diyorsun. Böyle başlayan 8 yıllık bir süreç yaşadım. Maddeler değişti, isimler değişti. 28 yaşında lenf kanserinden şüphelenmeye başladığım bir duruma geldim. Bağışıklık sistemim çökmüştü. Eskişehir’de Yavuz hocayla karşılaştık. Bağımlılık özünde bir inkar hastalığıdır. Kimse bağımlı olduğunu kabul etmek istemez. Oradan İstanbul’a onun yanına gittim. Bir ayıklık yolculuğu başlamış oldu. 5-6 ay sonra Ayık Yaşamda Buluşalım Derneğini kurduk. Böyle bir hizmet vermeye başladık. Aslında bu bağımlılık bir sonuçtu. 8 yıl insan hayatında çok uzun bir zaman. Daha keyifle geçebilecek bir zaman böyle geçti. Başkalarının böyle geçmemesi için çalışıyoruz. Toplumdan izole bir yer değil, toplumla yaşamaya çalışıyoruz” dedi.