Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Irak ve Suriye’deki teröristlerin elinde dost ülkelerin ürettiği silahların bulunduğuna dikkat çekerek, "Birileri kalkıyor diyor ki ‘onlar eski dönemde verilmişti’. Öbürleri diyor ki ‘Biz PYD-YPG’yi terör örgütü kabul etmiyoruz’. Çünkü onlar DEAŞ’a savaşıyor. O zaman El Nusra’yı da kabul etme. O da DEAŞ’a karşı savaşıyor. Bir terörist bir başka teröriste karşı savaşıyor diye buna iyi diyebilir misiniz" dedi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO Parlamenterler Asamblesi 62. Genel Kurulu’na katıldı. Toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyayı ilgilendiren güvenlik krizlerinin önemli bölümünün Türkiye çevresinde yaşandığına dikkat çekerek, Türkiye’nin bu krizler karşısında NATO üyesi ülkeleri yanında görmek istediğini kaydetti.“İnsani krizlerinin yükünün paylaşımı konusunda yalnız bırakılmamız çok acı”Dünyanın Suriye krizi karşısındaki tutumunu de eleştiren Erdoğan, “Ülkelerindeki çatışmalardan kaçan 3 milyona yakın Suriyeliye kapımızı açtık. Şu ana kadar yapmış olduğumuz harcamalarda bizlere verilmesi gerekli olan destekler de sadece cüzi bir miktarda kaldı. Ayrıca sınır hattımız öteki tarafındaki yüzbinlerce Suriyeliyi de açlığa terk etmedik. Bu insanlara acil insani yardımda bulunduk. Türkiye’nin bu yükü omuzlayacak kudretli bir ülke olması esasen mevcut uluslararası kurumları da korudu. Avrupa’ya bir mülteci akını söz konusu olduğunda Avrupa panikledi. Biri çıktı ‘ben yüz kişi alırım’, öbürü ‘ben iki yüz kişi alırım’ dedi. Kimse rahat rahat Türkiye gibi kapısın açarak ‘ne kadar gelirse gelsin alırız’ diyemedi. Biz yine söylüyoruz. Bombalardan kaçan herkese biz kapımızı açık tutmak zorundayız. Çünkü onlar insan. O insanları bombaların altında bırakamayız. Sadece bir Aylan bebeği dünya dergilerinde kapak yaptıklarına feryat edenler, burada timsahın gözyaşlarını oynuyorlar. Ümran bebek ile ilgili dergilere kapak olduğu zaman timsah gözyaşlarını dökenler, sadece ikilcikli davranıyorlar. Biz sadece bu olayı böyle değerlendirmek değil biz tavır koyarak yaşıyor, onların yanında yer alıyoruz. İnsani krizlerin yükünün paylaşılması konusunda yalnız bırakılmış olmamız gerçekten çok acı bir durumdur ve gelecek için kötü bir örnektir” diye konuştu.“Irak ve Suriye’de terör örgütlerinin elinde dostlarımızın ürettiği silahlar var”Irak’ta ve Suriye’de terör örgütlerinin elinde batının silahları bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, “Burada bir gerçeği söyleme zorundayım. Bilir misiniz Irak’ta ve Suriye’de bizim terör örgütü olarak ilan ettiğimiz örgütlerin elinde dostlarımızın ürettiği silahların çıktığını. Bu silahların seri numaralarına varıncaya kadar hepsi mevcut. Biz bunu kendilerine söylediğimizde hiç ilgilenmiyorlar. Birileri kalkıyor diyor ki ‘onlar eski dönemde verilmişti’. Öbürleri diyor ki ‘Biz PYD-YPG’yi terör örgütü kabul etmiyoruz’. Çünkü onlar DEAŞ’a savaşıyor. O zaman El Nusra’yı da kabul etme. O da DEAŞ’a karşı savaşıyor. Bir terörist bir başka teröriste karşı savaşıyor diye buna iyi diyebilir misiniz? Biz Suriye’de ve Irak’ta bunu görüyoruz. Biz bu bölgenin nabzını en iyi tutan ülkeyiz. Çünkü onlarla bizim tarihi kültürel birlikteliğimiz var. Şu anda Halep ne halde görüyorsunuz. Halep’i vuranlar belli. Halep’te yaşayanların Gaziantep ve Kilis’te yaşayanlarla akrabalık bağları olduğunu batı biliyor mu? Bu kadar birlikteyiz. Onun için bizim canımız yanıyor. Ama canı yanmayanlar sadece televizyona bakıp ‘ah vah’ ediyorlar. Milletimiz bütün bu manzara karşısında haklı bir öfke ve tepki içindedir. Diğer taraftan tarihin en büyük krizlerinde birini yaşan Irak’ta DEAŞ ile mücadele sürecine katkılarda bulunmaya çalışıyoruz. Suriye ve Irak’ta siyasi boşlukta ve dar görüşlü yönetimleri tetiklediği mezhep kutuplaşmalarından beslenen terörizm belasına karşı koymayı sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.“Türkiye Suriye’ye girdiyse, sebebi tehditleri ortadan kaldırmak”DEAŞ ile mücadelede Türkiye kadar büyük bedeller ödeyen ve somut neticeler alan başka bir ülke olmadığını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi;”“Biz sınırda ciddi tehditler aldık. Eğer Türkiye ÖSO ile birlikte Suriye’ye girdiyse bunun sebebi bu tehdidi ortadan kaldırmaktır. Yıllarca dostlarımıza şunu söyledik. Gelin burada terörden arındırılmış bir güvenlik bölge ilan edelim. Eğit-donatı biz yapalım. Burada özellikle yerleşim bölgelerinin inşasını biz üstlenebiliriz. Siz mali destek verin. Uçuşa yasak bölge ilan edelim. Ne yazık ki bize gayet güzel dedikleri halde bu işi hala sürüncemede bıraktılar. Temenni ederim ki bundan sonraki süreçte başta ABD olmak üzere bunu yeniden ele alıp olumlu adımları atmak suretiyle burada terörün belini kırar ve bir NATO ülkesi olan Türkiye bu bölgede terör tehdidinden arındırılmış olur. Irak için de geçerli. Yabancı savaşçıların kriz bölgelerine gidişini engellemek için etkili önlemler aldık”"BM Güvenlik Konseyi günümüzün gerçekleri ile bağdaşan temsi yapısına kavuşturulmalı"Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler’in (BM) yeniden yapılanması gerektiğini de tekrar vurgulayarak, “BM’nin içinde bulunduğu krizlerle daha etkin mücadelesine imkan sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılması zorunluluk halini aldı. Sayın Ban Ki-Moon görev süreci boyuna çeşitli adımlar attı. Biz de sayın genel sekreter ile öncülük ettiğimiz bir çok girişim vesilesi ile yakın işbirliği içinde olduk. Finlandiya ile birlikte kurduğumuz arabuluculuk dostlar grubunu ve İspanya ile hayata geçirdiğimiz medeniyetler ittifakı girişimimizi bir kenara koymak mümkün değil. Uluslararası barış ve güvenliği temininden sorumlu ana organ olan BM Güvenlik Konseyi, yeni bir yapıya kavuşturulmadıkça bu çabalar tam manasıyla amacına ulaşamayacaktır. Güvenlik Konseyi günümüzün gerçekleri ile bağdaşan temsi yapısına kavuşturulmalı. Her fırsatta dünya 5’ten büyüktür derken bunu anlatıyorum. 2. Dünya savaşı şartları içinde atılmış adımla bugünü yönetmek mümkün değildir. Dünyayı bir ülkenin dudakları arasına terk edemeyiz. 196 ülkenin burada hakkı vardır. 5 daimi üye ve bunlardan 1’inin vereceği karar tüm dünyayı bağlayamaz. Güvenlik Konseyi’nde yer alacak her ülkenin bu hakkın getirdiği hesap verilebilirliğe uygun hareket etmesini sağlayacak bir sistemi hayata geçirmeliyiz. Güvenlik konseyini daha etkin kılacak kapsamlı bir reform üzerinde mümkün olan en geniş uzlaşmayı sağlama sorumluluğu hepimize düşüyor. Uluslararası tolum olarak zor bir dönemden geçtiğimiz gerçek. Ancak bunların aşılamayacak sorunlar olmadığını düşünüyorum. Ortak çıkarlarımız çerçevesinde işbirliği içinde hareket ettiğimiz müddetçe önümüze çıkan sorunlar karşısında güçlü duruş sergileyebiliriz” ifadelerini kullandı.