Kayseri Küçük Millet Meclisi’nin Kasım ayı toplantısında konuşan Erciyes üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr Gökhan Bolat, Barış Pınarı Harekatı ile ilgili, "Bizim hastalığımız, uluslararası meselelerde iç siyasetin karışmasıdır” dedi.
Kayseri Küçük Millet Meclisi Kasım ayı Toplantısı, "Barış Pınarı Harekatı ve Neticelere" ve "Kayseri’de yaşayan mülteciler ve sorunları" konuları ile gerçekleştirildi. Kocasinan Belediyesi Meclis Salonu’nda düzenlenen toplantıda konuşan Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gökhan Bolat, Barış Pınarı Harekatı’nı değerlendirdi.
Doç. Dr. Gökhan Bolat, büyük ve gelişmiş milletlerde operasyon halindeyken muhalefetin operasyon sonuna kadar devletin yanında olduğunu söyleyerek, "Barış Pınarı Harekatını 3 Noktadan değerlendirmek gerekir. 1.’si, 1. Dünya savaşından sonra zaman zaman karşısına çıkan bazı güvenlik kaygılarına müdahale etmiştir. Esasında Barış Pınarı harekatını doğru anlamak için, biraz daha geçmişte bu ve benzeri olayları karşılaştırıp bakmak lazım. Buda şudur, Günümüzdeki Ortadoğu coğrafyasının ortaya çıktığı dönem, 1. Dünya savaşı sonrası gelişmelerdir. Onun sonucundaki gelişmelerde, özellikle İngiltere’nin başını çektiği batı ittifakı, Avrupalı devletler, günümüzdeki orta doğunun sınırını çizdiler. Çizilen bu sınır esasında tartışmalı ve esasında batının çıkarlarına uygun herhangi bir kargaşa için uygun zeminler oluşturulan zeminlerdir esasında. Bunu nereden görebiliyoruz. İşte 2010’da ki Arap baharı denilen olaylardan sonra, orta doğunun birden bire karmakarışık bir hale gelmesine hallendiriyoruz. Çünkü bunların amacı şuydu, Osmanlı Devleti gibi bu bölgede 400 yıldır hakim olan gücü ortadan kaldırmak, sonra ortaya koydukları düzende kendi çıkarları açısından sürekli kargaşa çıkarabilecekleri ve bu bölgedeki çıkarlarını devam ettirebilecekleri bir coğrafya ortaya koymuşlardır. Günümüzde bunun sıkıntıları yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır peki Cumhuriyetten itibaren, nasıl güvenlik tehditleri ortaya çıkmıştır ve devlet buna müdahale etmemiştir. Örneğin 1. Dünya savaşından sonra Türkiye karşı aleyhinde alınan kararlardan bir tanesi, boğazlarla ilgili olan maddelerdi. Orada boğazların bir komisyona verilmesi olayı vardı. En başta tabi ki Türkiye bunu kabul etti. Daha sonra ortaya gelişmelere bağlı olarak karşısına çıkan fırsatları değerlendirmiş ve 1937 yılında Montrö Boğazlar sözleşmesi ile boğazlarda tam olmasa da öncekinden çok daha iyi bir şekilde yeni bir düzen kurulmasını sağlamıştır. Akabinde yine 1. Dünya savaşından sonra manda ve himaye rejimleri kuruldu. Suriye de bunlardan bir tanesi ve Hatay meselesi vardı. Ama Hatay bizim açımızdan oldukça stratejik bir konumda ve önemli bir yerdir. Türkiye bunu da not etmişti ve yine 2. Dünya savaşı öncesi ortaya çıkan o güçler dengesindeki mücadeleden dolayı önce 1938’de bağımsız sonrada 1939’da ana vatana katılmasını sağlanmıştı. Burada şunu not etmek istiyorum günümüzde bizim içerisine düştüğümüz bir hastalık var. Uluslararası meselelerde maalesef iç siyaset oldukça müdavim bir hale geldi. Genelde büyük ve gelişmiş devletlerde ülkeler operasyon halinde iken genelde orada muhalefet, karşıt görüşler operasyon bitinceye kadar devletin yanında yer alır” dedi.