Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Benim engelli kardeşlerim kader mahkumu veya kader mağduru değildir. Benim engelli vatandaşlarım da aynen benim gibi bir insandır" dedi.Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde resepsiyon verdi. Resepsiyonun açılışında konuşan Erdoğan, "Ülkemizin dört bir tarafından gelerek Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni, milletin evini teşriflerini için her birinize gönülden teşekkür ediyorum. Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde bütün dünyada kabul gören 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün ülkemizdeki ve tüm tüm dünyadaki tüm engelli kardeşlerimiz için hayırlara vesile olmasını Rabbim’den niyaz ediyorum" dedi."Bugün aramızda başarılarıyla hepimizin göğsünü kabartan kardeşlerimiz var" diye konuşan Erdoğan, "Hayatın tüm alanlarında, sporda, sanatta, edebiyatta, siyasette, eğitimde, sivil toplumda, iş dünyasında tüm zorluklara rağmen sizlerin sergilediği mücadele gerçekten takdire şayandır. Ülkemizdeki milyonlarca engelliyi temsilen burada bulunan her bir kardeşimin azim ve karalılıklarıyla bizlere örnek olduğunu, ilham verdiğini özellikle belirtmek istiyorum. Sizler engelleri aşmanın bir inanç meselesi olduğunu, başarının anahtarının öncelikle kişinin buna inanması olduğu her gün ispat ediyorsunuz. Şüphesiz engelli kardeşlerimizin meselelerini, sıkıntılarını hatırlamak, başarılarının farkına varmak sadece bir günün sınırlarına hapsedilmeyecek kadar önemlidir" ifadelerini kullandı."3 ARALIK HASSASİYETİNİN VESİLE OLMASINI DİLİYORUM"Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dünya Engelliler Günü’nün 1992’den yılından bu yana engelli vatandaşların topluma kazandırılması, haklarının tam ve eşit bir şekilde sağlanması noktasında ciddi bir farkındalık oluşturduğunu söyledi. Bugün vesilesiyle bir muhasebe, bir murakabe yapılarak gelinen nokta ile hedefler arasındaki mesafenin net olarak görülebildiğini ifade eden Erdoğan, "Ben ülkemizde 3 Aralık münasebetiyle düzenlenen etkinliklerin, oluşan hassasiyetin engelli kardeşlerimizin hayatlarını daha kolaylaştıracak adımların atılmasına vesile olmasını diliyorum" dedi."78 MİLYONUN YÜZDE 12,3’ÜNÜ ENGELLİ KARDEŞLERİMİZ OLUŞTURUYOR"Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya nüfusunun yüzde 10’unu engellilerin teşkil ettiğine dikkat çeken Erdoğan, "Bizim araştırma verilerimize göre de ülkemiz nüfusunun yüzde 12,3’ünü engelli kardeşlerimiz oluşturuyor. Aileleri ile birlikte el aldığınızda engellilik konusunu 78 milyonluk yaklaşık 30 milyonunu çok yakından ilgilendiriyor. Hiçbir siyasetçinin, bürokratın, hiçbir ferdin her üç kişiden birini ilgilendiren bir mesele karşısında kayıtsız kalması, gözünü kapatması mümkün değildir. Onun için bu meselenin kamu ve özel sektör kuruluşlarımızın, belediyelerimizin, sivil toplum örgütlerimizin, üniversitelerimizin, iş adamlarımızın ana önceliklerinden biri olması gerekiyor" şeklinde konuştu."TÜM TOPLUM KESİMLERİNİN SEFERBERLİK RUHUYLA HAREKET ETMESİ GEREKİYOR"Erdoğan, engellilerin toplum hayatına tam ve sorunsuz bir şekilde katılımı noktasında kamunun inisiyatif alması ve liderlik yapmasının şart olduğunu belirterek şöyle devam etti:"Ancak bu meselenin çözümü için tüm toplum kesimlerinin adeta bir seferberlik ruhuyla hareket etmesi gerekiyor. ’Önce insan’ diyen, insanı eşrefi mahlukat olarak yani yaradılmışların en şereflisi olarak gören herkes engelli kardeşlerimizin sorunlarıyla hemhal olmak, yakından ilgilenmek durumundadır. Biz insana ve hayata, ’İnsan insanın kurdudur’ gibi sorunlu ve hastalıklı nazarla asla yaklaşmayız. Tevarüs ettiğimiz miras, alttan kalanın canının çıktığı, sadece güçlünün ayakta kaldığı bir ezen ve ezilen düzeni değildir. Bu bakış açısıyla insana yaklaşanlar ’üstün ırk, makbul insan, ari ırkın saflaştırılması’ gibi tanımlamalarla yüzyıllarca sömürgeciliğin, köle ticaretinin, soykırımın, toplama kamplarının mimarı olmuşlardır. Kimi zaman farklı etnik gruplar, kimi zaman farklı renge sahip olanlar, kimi zaman farklı bir dili konuşanlar, kimi zaman da engelliler insanlık dışı muamelelere tabi tutulmuşlardır. Son asırlarda yaşanan sorunların kaynağında insanı ve hayatı değersiz kılan işte bu sakat anlayış yatmaktadır. İnsanı ruhundan ve fıtratından kopararak adeta bir metaya dönüştüren, sadece güçlünün hayat hakkını kutsayan bu yaklaşım bugün de maalesef varlığını devam ettiriyor. Hitler Almanyası’nın, Stalin’in Rusya’sının işlediği soykırımlar 1990’larda Bosna Hersek’te vuku bulan katliamlar, Filistinlilerin yıllardır maruz kaldığı baskılar, komşumuz Suriye’deki zulümler farklı ülke ve zamanlarda bunun en canlı örneğini teşkil ediyor.""BUNU YAPANLAR ANCAK İNSAN MÜSVETTELERİDİR""380 bin vatandaşını kimyasal ve konvansiyonel silahlarla katleden 12 milyonunu yerini yurdunu terk etmeye zorlayan bir rejimin insanlıkla bir ilgisi olabilir mi?" diye soran Erdoğan, "Böyle bir rejime koşulsuz destek veren, katliamlarına göz yuman, onu ayakta tutmak için her türlü çirkefliği yapanlar insan hayatına değer veriyor olabilir mi? DEAŞ ile mücadele kılıfı altında çocukları, sivilleri, kadınları, ekmek kuyruğundaki masumları öldürenler için insanın bir anlamı olduğunu zannediyor musunuz? Ya da ülkemizde olduğu gibi sırf iktidara husumetlerinden dolayı cinayet şebekelerinin katliamlarına sessiz kalanların, PKK terör örgütüne sütre olanların insani bir tarafı olabilir mi? Bunları yapanlar bu tür gayri insani eylemleri meşru ve makbul görenler ancak insan müsvetteleridir. Hiçbir kutsalı, değeri, ilkesi olmayanlar belki bunu yapabilir ancak bir Müslüman asla böyle bir şeyi yapamaz. Biz insana varlığımızı tehdit eden bir kurt olarak değil kendisinde sükunete erdiğimiz, şifa bulduğumuz, insanlığımızı tamamladığımız, bizi tamamlayan, tekemmül ettiren canlar olarak bakarız" ifadelerini kullandı."REFORMCU RUHU EN SOMUT ŞEKİLDE ENGELLİLERLE İLGİLİ DÜZENLEMELERDE GÖREBİLİRSİNİZ"Şeyh Edebali’nin "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" sözünün Türk devlet geleneğinin kilit taşı olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:"İnsanın olmadığı yerde devletin de bir anlamı yoktur. Biz can almayı değil cana vermeyi, katkı sağlamayı düstur edinen, sadece insanları değil toprağı, gökyüzünü, ağaçları, denizleri hasılı dünyadaki tüm varlıkları Allah’ın bir lutfu olarak gören bir medeniyetin mensuplarıyız. Biz diğer özelliklerine, engeline bakmadan yaradılanı yaradandan ötürü sevmek, ona saygı duymak, hürmet göstermek mecburiyetindeyiz. Bütün insanları, bütün insanlığı kucaklamayan, insanlığa aynı gözle bakmayan hiçbir anlayış insani ve vicdani olamaz. İnsan için olmayan, insanı merkeze almayan hiçbir politika, hiçbir strateji dünyaya refah, huzur ve adalet getirmez. Zenginin yoksulu, beyazın siyahı, uzunun kısayı, sağlıklının hastayı horladığı, dışladığı, ötelediği bir ortamda ne eşitlik ne de adalet tesis edilebilir. Türkiye, son 13 yılda nasıl ekonomide siyasette, altyapı yatırımlarında, dış politikada sessiz bir devrim gerçekleştirmişse engelli vatandaşlarımızın sorunları konusunda da çok büyük bir dönüşüme imza atmıştır. Türkiye’nin son 13 yılına damgasını vuran reformcu ruhu en somut şekilde engelliler ile ilgili düzenlemelerde görebilirsiniz. Biz engelli vatandaşlarımıza yönelik sosyal politikalarımızı yardım eksenli değil hak eksenli bir anlayışla şekillendirdik. Bu sürecin en büyük hasılası ise ülkemizde engelli vatandaşlarımıza yönelik bakış açısının, zihniyetin kökten değişmesidir. Yapılan çalışmaları bir lütuf olarak değil uzun süredir eksikliği hissedilen hakların sahibine teslim edilmesi olarak değerlendiriyoruz.""BENİM ENGELLİ VATANDAŞLARIM AYNEN BENİM GİBİ BİR İNSANDIR""Benim engelli kardeşlerim kader mahkumu veya kader mağduru değildir" ifadesini kullanan Erdoğan, "Benim engelli vatandaşlarım da aynen benim gibi bir insandır. Onların da bu hayata katacakları çok şeyler var. Bunu başarmamız gerekiyor" dedi.Özellikle 2005 yılında çıkarılan Engelliler Kanunu’nun bu alanda çığır açan, tarihi nitelikte bir düzenleme olduğunu vurgulayan Erdoğan, bu kanunla eğitim hizmetlerinden bakım hizmetlerine, istihdamda ayrımcılığın önlenmesine kadar engellileri ilgilendiren pek çok konuda kendilerine haklarının teslim edildiğini hatırlattı. Erdoğan, 2010 yılında anayasada yapılan değişiklikle engellilere pozitif ayrımcılığı anayasal güvence altına alındığını belirtti.2013 yılında yapılan bir başka düzenlemeyle de "engelli", "sakat", "çürük" gibi incitici, ötekileştirici, tahkir edici ibarelerin tamamen kaldırıldığını anımsatan Erdoğan, daha objektif olan "özür" ifadesinden "engelli" kavramına geçildiğini söyledi."ENGELLİ VATANDAŞLARIMIZ ADETA BİR MAHKUM GİBİ YAŞIYOR, DUVARLARIN ARKASINA SAKLANIYORDU""Uzun yıllar kendine bakamayacak derecede ağır engelli bulunan vatandaşlarımız adeta mahkum gibi yaşıyor, duvarların arkasına saklanıyordu" diye konuşan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:"2007 yılında başlattığımız evde bakım aylığı uygulamasıyla engelli kardeşlerimiz kendi yakınlarının yanında bakım hizmetini rahatça almaya başladı. Kasım 2015 tarihi itibarıyla 467 bin 600 engelli vatandaşımız evde bakım hizmetinden yararlanıyor. Bu kapsamda 2015 yılı içerisinde engelli vatandaşımız için 4 milyar 296 milyon 455 bin lira evde bakım aylığı ödendi. Bakım ve rehabilitasyon merkezlerimizde de 2002 yılında 2 bin 647 engelli kurum bakımı için sıra beklerken şu anda bakım için sıra bekleyen engellimiz kalmadı. Halihazırda 6 bin 884 engelliye resmi bakım merkezlerimizde, 10 bin 839 engelliye de özel bakım merkezlerinde bakım hizmeti veriliyor. Ailesi yanında bakımı mümkün olmayan engellilerimiz ise umut evlerinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Kasım 2015 itibarıyla 106 umut evinde 586 engellimize hizmet sunuluyor. İnşallah bu hizmet gün geçtikçe yurt çapında daha da yaygınlaştırılacak. Tüm bu hizmetlerle artık ailelerin ’Biz öldükten sonra engellimize kim bakacak?’ endişesi büyük oranda ortadan kalkmış oldu. Engellilerimizin çevreleriyle sağlıklı ilişkiler kurarak, toplumsal hayata tam katılmalarının sağlanması yönünde önemli düzenlemeler yaptık.""ENGELLİ MEMUR SAYISI 40 BİN 14’E YÜKSELDİ"2014 yılı itibarıyla engelli ve yaşlı vatandaşlara yönelik şehir içi toplu ulaşım, ücretsiz seyahat uygulamasının tüm Türkiye’de hayata geçtiğini hatırlatan Erdoğan, "Ayrıca engelli bireyler ve ağır engelli bireylerin refakatçilerine şehirler arası demiryolları ve denizyolları hizmetlerinden ücretsiz, yaşlı vatandaşlara ise yüzde 50 indirimli yararlanma hakkı getirildi. Engelli vatandaşlarımızın istihdam oranlarını artırmak, onları kimseye muhtaç olmadan kendi ayakları üzerinde duracak şartları temin için çalışmalarımız devam ediyor. 2012 yılında dünyada bir ilke imza atılarak engelliler için ayrı ve merkezi bir sınav uygulaması getirildi. Böylece ilk engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı gerçekleştirildi. Bu gayretler neticesinde 2002 yılında 5 bin 777 olan engelli memur sayısı, burası çok önemli 2015 yılında 40 bin 14’e yükseldi. Artık devlette hamdolsun 40 bini aşkın engelli kardeşim bizlerle hizmete devam ediyor. Yıl içinde kamu ve özel sektörde işçi olarak yerleştirilen engelli sayısı 2002 yılında 45 bin 621 iken hamdolsun bu rakam bugün 95 bin 372’ye ulaştı" şeklinde konuştu."ADANMIŞLIK GEREKTİREN MİSYON FAALİYETLERİ..."Toplumun çeperinde yer alan kimsesiz çocuklara, yaşlılara, evsizlere yönelik hizmetler gibi engelli vatandaşlar için yapılan çalışmaların da "adanmışlık gerektiren misyon faaliyetleri" olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:“Bu çalışmalar ancak halka hizmeti hakka hizmet gören, milletin derdiyle dertlenen ve bunun sancısını çekenlerin yapabilecekleri faaliyetlerdir. Yani bu çabalar her şeyden önce bir gönül, muhabbet, nasip işidir. Maalesef bugün dünyanın birçok ülkesinde engellilerin dışlandığını, yok sayıldığını, ihmal edildiğini ve ikinci sınıf insan muamelesi gördüklerini üzülerek müşahede ediyoruz. Bize düşen engelli kardeşlerimizi teşvik etmek, onlara müşvik davranmak, onların bizden biri olduğu hissetmek ve hissettirmektir. Engelli vatandaşlarımızın bizim gerçeğimiz, bizim bir parçamız olduğunu kavramak ve buna göre tavır geliştirmek zorundayız. Okullarımızı, şehirlerimizi, sokaklarımızı, eğitim materyallerini yeniden düzenleyerek, yeniden inşa ederek engelli kardeşlerimizin eğitiminin önündeki engelleri tek tek kaldırmaya çalışıyoruz. Vazgeçmeden, yılmadan, yorulmadan mücadelemizi sürdüreceğiz. Fiziki engelin değil asıl kalplerdeki, zihinlerdeki engelin sorun olduğunu her fırsatta anlatacak her fırsatta hatırlatacağız. Tek bir engelli kardeşimiz dahi kendisini dışlanmış hissederse, kendisini çaresiz hissederse bunun vebali tüm insanlığın üzerindedir. Bu konuda inanın herkes sorumluluk sahibidir. Türkiye’deki bütün ailelerimizi, engelleriyle birlikte yaşamın her alanında aktif olarak hayatını sürdüren bir konuma getirmeden hiçbirimize durmak, dinlenmek yok. İnşallah nasıl Başbakanken engelli kardeşlerimizin dertleriyle birebir ilgilenmişsek Cumhurbaşkanlığımız süresince de sizleri yalnız bırakmayacak, sizlere dair projeleri himaye etmeye devam edeceğiz. Ben düşüncelerle sözlerime son verirken sizlerle birlikte olmaktan duyduğum mutluluğu tekrar ifade etmek istiyorum."CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DAN YOL ARKADAŞI LOKMAN AYVA’YA ÖZEL TEŞEKKÜRCumhurbaşkanı Erdoğan, eski yol arkadaşı görme engelli Lokman Ayva’ya kürsüden teşekkür ederek, "Bu siyasette yola çıktığımız özellikle 2002, Başbakan olduğum 2003, benimle beraber bu yolda olan Lokman Ayva kardeşimi burada anmadan geçemeyeceğim. Zira engellilerle ilgili attığımız her adımda onunda katkıları oldu. Engelli kardeşlerimizin özellikle gerek sorunları gerek çözüm yollarıyla ilgili devamlı çalışmalar yaptılar ve bu çalışmaları bizlerle paylaştılar ve bunları da parlamentodan o zamanlar hep geçirdik. Bundan sonraki süreçte de bir stk olarak çalışmalarını sürdürüyorlar. Devamlı inanıyorum ki hükümete gerekli destekleri vereceklerdir hatta Cumhurbaşkanı olarak şahsım da bu destekleri alırsam, ben bunlardan ayrıca mutlu olurum" ifadelerini kullandı.Engelli vatandaşların her alanda sergiledikleri başarıların önümüzdeki dönemde de artarak devam etmesini dileyen Erdoğan, "3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla milletçe engellilik konusunda daha sorumlu, bilinçli ve duyarlı davranmak zorunda olduğumuzun altını bir kez daha çizmek istiyorum. Engelliler Günü’nün ülkemizdeki ve tüm dünyadaki engelliler için hayırlara vesile olmasını diliyorum" dedi.