Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, insani yardımın acil durumlarda gönderilen koliden ibaret olmadığını belirterek, “Umuyorum ki, Dünya İnsani Zirvesi, ahlaki ve insani açıdan bir paradigma değişikliği için milat olur. İnsani yardım, yardım alan tarafın bağımlılığını ortadan kaldıracak, sömürgeci mantıktan uzak, insani bir eylem olmalıdır” dedi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan Dünya İnsani Zirvesi kapsamında düzenlenen ‘Kadın ve Çocuk Ekseninde Türkiye İnsani Yardım Perspektifi’ oturumunda konuştu. Emine Erdoğan burada yaptığı konuşmasında İstanbul’un öneminden bahsederek, “Tarihte bir ilk olan İnsani Zirve’nin ev sahipliğini, İstanbul’da yapmaktan büyük bir memnuniyet duyuyoruz. İstanbul gerek tarihi, gerekse jeopolitik açıdan dünyanın gözbebeği bir şehirdir. Napolyon, ‘dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu’ demiş. Aynı şekilde Lamartine’in (Lamartin), ‘dünyaya bir kez bakma imkanı olacaksa İstanbul’dan bakmak gerekir.’ dediğini hatırlıyoruz. Doğunun, batının, kuzeyin ve güneyin kesiştiği bu müstesna şehirde, tüm dünyayı ilgilendiren insani bir meseleyi konuşmak son derece anlamlıdır. Öte yandan, Türkiye, uluslararası kuruluşların da tasdik ettiği üzere, dünyanın en cömert ülkesidir. Gerek verdiği kalkınma destekleri, gerekse mültecilere açtığı kapılar itibarıyla tüm dünyanın takdirini kazanmıştır. Bu vasıflarla, sizleri burada misafir etmekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Umuyorum ki, insani zirve, daha yaşanabilir bir dünya inşa etmeye vesile olur” şeklinde konuştu.“ULUSLARARASI KAMUOYU MÜLTECİ SORUNUNU SADECE SEYRETTİ”Suriye’de yaşanan dramı uluslararası kamuoyun izlediğini söyleyen Erdoğan, “Üzerinde yaşadığımız yerküre ne yazık ki, 21. yy’ın bütün gelişmişlik ve medeniyet iddialarına rağmen, insani açıdan büyük krizler yaşıyor. Her şeyden önce 1 milyar civarında insanın açlıkla karşı karşıya olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Yılda 10 milyon insan açlıktan ölüyor. Buna karşılık, her yıl 1.3 milyar ton gıda israfı yapılıyor. Bu çelişkileri sorgulamalıyız. Öte yandan zalim bir devlet başkanının idaresi altında, son beş yılda 500 binden fazla insan öldü. 6.5 milyon insan yerinden edildi. Çocuklar ve kadınlar canlarını kurtarmak için çaresizce denizlere açıldı. Fakat, uluslararası kamuoyu sadece seyretmekle yetindi. Mülteci meselesi tüm dünyanın çözülemez bir sorunu haline geldi. Oysa sorun, temel bir insanlık meselesiydi” diye konuştu.“ZENGİN ÜLKELER, SURİYELİ MÜLTECİLERİN YALNIZCA YÜZDE 1.4’ÜNÜ KABUL ETTİ”“Türkiye, 3 milyon Suriyeli ve Iraklı’yı topraklarında misafir ediyor” diyen Erdoğan, “Keza Lübnan yaklaşık 1 milyon, Ürdün 700 bin civarında mülteciye ev sahipliği yapıyor. Türkiye, tamamen kendi öz kaynaklarından 10 milyar dolar harcama yaptı. Sivil toplum kuruluşlarımızın ve vatandaşlarımızın bireysel yardımları hesaba katıldığında bu rakam, 20 milyar doları buluyor. Buna karşılık, zengin ülkeler, Suriyeli mültecilerin yalnızca yüzde 1.4’ünü kabul etti. Hümanist söylem lafta kaldı. Savaşların vicdanlarda açtığı yaralar artık kaldırılamaz halde. Din ve kültür eksenli kutuplaşmalar, bütün medeniyet iddialarını boşa çıkarıyor. İnsanlık artık bu yükleri taşıyamıyor” ifadelerini kullandı.“DÜNYA YÖNETİLEMEZ BİR NOKTAYA DOĞRU SÜRÜKLENİYOR”Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, “Düşünebiliyor musunuz, 60 milyon insanın, ülkelerindeki çatışmalar nedeniyle yerini yurdunu terkettiği bir dünyada yaşıyoruz. 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana insanlık böylesine bir sefalet yaşamadı. Bir yandan küresel ısınma, enerji kaynakları ve doğal felaketler, diğer yanda çıkarcı politikalar sebebiyle ekonomik ve siyasal krizlerle boğuşuyoruz. Dünya yönetilemez bir noktaya doğru sürükleniyor. Ne yazık ki, tüm bu krizlerin ortasında en büyük mağduriyeti kadınlar ve çocuklar yaşıyor. Savaşın yıkıcı etkisi, sadece patlayan bombalar ve sıkılan kurşunlardan ibaret değil. Savaş sırasında her açıdan istismar edilen kadınlar ve çocuklar, yaşamlarını ağır psikolojik travmalarla sürdürmek zorunda kalıyorlar” dedi.“İNSAN ONURUNA YAKIŞIR BİR SİSTEM KURMALIYIZ”Emine Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:“İnsan onuruna yakışır bir siyasal ve ekonomik sistem kurmak durumundayız. Umuyorum ki, Dünya İnsani Zirvesi, ahlaki ve insani açıdan bir paradigma değişikliği için milat olur. İnsani yardım politikalarının gözden geçirilmesine vesile olur. İnsani yardım, sadece acil durumlarda gönderilen yardım kolileri demek değildir. İnsani yardım, yardım alan tarafın bağımlılığını ortadan kaldıracak, sömürgeci mantıktan uzak, insani ve vicdani bir eylem olmalıdır. İnsan onurunu koruyacak biçimde planlanmalıdır”.Emine Erdoğan, Osmanlı Devleti’nde uygulanan bir yardım çeşidinden örnek vererek, “Sizlere kendi tarihimizden bir örnek vermek istiyorum; Osmanlı şehirlerinde dini ve sosyal kurumların ya da büyük meydanların bir köşesinde, adına ‘sadaka taşı’ denen oyuk taşlar bulunurdu. Hayır yapmak isteyen zenginler, akşam karanlığında kimse görmeden taşın oyuk kısmına bir miktar para bırakırdı. Paraya ihtiyacı olan fakirler de, gururları rencide olmadan gider, buradan sadece ihtiyaçları kadar parayı alırdı. Bu, son derece insani ve zarif bir yardımlaşma usulüydü. 17. yy’da İstanbul’a gelen bir Fransız gezgin, hatıratında, para bulunan bir taşa, tam bir hafta boyunca kimsenin dokunmadığını anlatıyor. Çünkü, verenin ve alanın birbirini görmediği böylesine ahlaki bir sistem, aynı zamanda gelir adaletsizliğini aşmış bir toplum da var edebiliyordu. Hiçbir çıkar beklemeksizin, insan onurunu gözeterek yapılan bu yardımlar, kuşkusuz yüksek bir toplumsal ahlakın varlığını gösteriyor” diye konuştu.“Türkiye’nin Afrika’ya bakışı da, bu tarihsel kodlara dayanmaktadır” diyen Erdoğan, “Devletimiz ve sivil toplum kuruluşlarımızın tüm gayreti, çıkar amaçlı değil, dost ve kardeş ülkelerin kalkınmasına destek amaçlıdır. ‘Afrika’nın sorunlarına Afrika çözümleri’ ilkesiyle yapılan yardımlar, balık vermek yerine balık tutmayı öğretmek şeklindedir. Bu bağlamda mesleki okullar, Afrika’ya yaptığımız kalkınma yatırımlarının ana unsurunu oluşturuyor. Türkiye çok yönlü bir uluslararası politika izlemektedir. Doğu’ya sırtını dönmeden yönünü Batı’ya çevirmiştir. Çok kutuplu dünyada özellikle Afrika’yı ihmal etmemektedir. Eşimin gerek Başbakan olduğu, gerekse Cumhurbaşkanlığı döneminde Afrika’ya çok sayıda ziyaretler gerçekleştirdik. Eşime refakaten katıldığım bu seyahatlerde, kadınların ve çocukların sorunlarına eğilme imkanı buldum. Keza, üzerinde yaşadıkları coğrafyanın yeraltı kaynaklarından habersiz Afrikalı yetimlerin çaresizliğini yüreğimde hissettim” ifadesini kullandı.AFRİKALI KADINLARIN EL SANATLARI ANKARA’DA SATILACAKEmine Erdoğan, Afrikalı kadınlara yardım amaçlı başlattıkları projeyle ilgili, “Afrikalı kadınların ve çocukların hayatına mütevazi bir katkı olarak bir proje başlattık. Dışişleri Bakanlığımızın koordinasyonuyla, himayemde bir çalışma yürütülüyor. Afrikalı kadınların el emeği ürünleri, hakettiği değerde, kar amacı gütmeksizin ülkemizde pazarlanacak. Buradan elde edilen gelir, Afrikalı kadınlara ve çocuklara, eğitim ve sağlık yatırımı olarak geri dönecek. 25 Mayıs Afrika Günü’nde ‘Afrika El Sanatları Pazarı ve Kültür Evi’ adıyla Ankara’da açacağımız merkez, Afrikalı kadınlarla olan dayanışmamızı artıracaktır” ifadesini kullandı.“CİNSİYET ADALETİ İÇİN İŞBİRLİĞİ YAPMALIYIZ”Kadınlar arasındaki dayanışmanın önemine dikkat çeken Erdoğan, “Kadınlar arasındaki dayanışmanın çok önemli olduğuna inanıyorum. Küresel anlamda toplumsal cinsiyet adaleti için işbirlikleri yapmalıyız diye düşünüyorum. Ne yazık ki, kadın bedeninin, emeğinin ve işgücünün sömürüldüğü bir dünyada yaşıyoruz. Kadınların ekonomik, siyasal ve sosyal haklarını kazanma mücadelesi, sadece kadınları değil, tüm insanlığı ilgilendiren bir sorundur. Çünkü olumsuz etkileri herkesi kuşatmaktadır. Meseleyi bir insan meselesi olarak ele aldığımız takdirde, zaten birçok sorunun hallolacağını düşünüyorum. Bu düşüncelerle, sözlerime son verirken, Dünya İnsani Zirvesi’nin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Ülkemizde bulunan tüm yabancı konuklarımıza teşrifleri nedeniyle teşekkür ediyorum. Tüm katılımcıları sevgi ve saygıyla selamlıyorum” dedi.