Yaşamının büyük bir bölümü seyahat ederek geçiren ve asıl mesleği elektrik mühendisliği olan Eskişehirli gezgin Sabri Akın, son deneyimlediği ülke olan Fas’ı meraklılarına anlattı.41 yıldır yollarda olan ve dünyanın büyük bir bölümünü kat eden Eskişehirli gezgin Sabri Akın, Kıraathane Kültür Sanat Evi’nde bu sene yaz aylarında bulunduğu Fas’taki tecrübelerini paylaştı. İnsanlara bir Ortadoğu ülkesi olmasına rağmen Fas’ı ziyaret etmekten çekinmemeleri konusunda tavsiyelerde bulunan Akın, “Orada ucuz pansiyonlarda kaldım ve sürekli halkın arasında idim, fakat buna rağmen hiçbir sıkıntı ile karşılaşmadım. Bu sene Fas’ın güney kentlerinde idim. Marakeş ve Sahra’da bulundum. Marakeş’te daha çok Berberiler yaşıyor, Sahra’da ise Sahari dedikleri yöre halkı. Berberiler göçebe bir topluluk olduğu için ülkemizdeki Yörükler gibiler ve sıcakkanlı insanlar. Beni bir kez evlerine davet etmişlerdi, yanımda nazar boncuğu benzeri hediyeler taşırım. Çocuklarına nazar boncuğu hediye etmek istemiştim fakat çocuklar çekindiklerinden almadılar, bende bir taşa bırakıp geri çekildim öylelikle hediyeyi aldırabilmiş ve çocukların bana ısınmalarını sağlamıştım. Fas genelinde fotoğraf çekmeniz hoş karşılanmayabilir fakat Marakeş insanlar bu konuda zorluk çıkarmıyor. Özellikle akşamları şehirde sokaklar insan doludur Fas’ta. İnsanlar birbirleriyle konuşur, eğlenir, özellikle Marakeş’teki insanların diyalogları güzeldir. Fas’tan gelirken Argan yağı, halı, kilim ve tekstil ürünleri hediye olarak getirebilirsiniz, ben şahsım adına söyleyeyim bir şey almadım çünkü ben seyahat etmiyorum aslında gezmek benim için bir yaşam biçimi diyebilirim” ifadelerini kullandı.Söyleşiye katılan konuklardan gelen bir soru üzerine Akın, yola çıkış hikâyesini şöyle anlattı,“15 yaşındayken bisikletle dünyayı dolaşan bir adam ile karşılaştım ve nasıl gezdiğini sordum. O da bana Londra’ya kadar otostop ve bisikletle nasıl gittiğini anlattı bende ondan güç alarak yola çıktım. 1975 de otostopla Türkiye’yi dolaştım. Daha sonra Bulgaristan’dan başlayarak Avrupa’ya adım attım. Gezdiğim memleketlerde çadırlarda kaldım. Fransa’da Ebru sanatını öğrendim ve benim için bir geçim kaynağı oldu. Yanımda Türkiye’den getirdiğim nazar boncuklu kolyeler vardı ve çok ucuza almıştım. Arkadaşım bunları neden sergileyip satmadığını söyledi ve denedim. Hepsini çok iyi fiyata sattım kazandığım parayla 1 ay orada kaldım. Ucuz ev ve çadır buldum. Pazarlardan yemek yedim. Böylelikle küçük bütçelerle dünyayı dolaşmaya başlamış oldum.”