Doç. Dr. Gedik, "Bunun şeker formatında olması, şekerin vücut için zararlı bir madde olmasından dolayı şeker ve gıda maddesi olmadan daha standart formüller elde etmek istedik. Yaptığımız araştırmalarda Kore ve Japonya'da birer ürün gördük. Onlar da yutulabilir parfüm olduğu iddia edilen ürünlerdi. Yapılarını inceledik. Bize göre, o ürünlerin içeriğinde kimyasal yapısı açısından çok koruyucu madde vardı. Daha iyisini yapabilir miyiz sorusu ile günümüze kadar geldik. Tabii ki önceliğimiz araştırmalarımızı yaparken bulunduğumuz bölgenin yerel değerlerini ortaya çıkarmak ve daha etkin kullanımını sağlamak. Hem bulunduğumuz bölge hem de Bulgaristan'da Kızanlık kısmına kadar olan bölge, Osmanlı döneminde gül üretiminin çok fazla olduğu yerler. Geçmişteki gibi gül üretiminin yapılması için; uygun arazilerin olması, çiçeğin mayıs, hazirana kadar olan 40 günlük gelişim periyodunu daha da uzatıyor. Toplanan çiçeklerden gül yağı ve gül kongreti elde ediliyormuş. Bizim bulunduğumuz bölgede, 1877-1878 yıllarında Osmanlı-Rus savaşı sonrasında gül üretimi büyük ölçüde sekteye uğruyor. Buradan kaçan ustalar Isparta, Bursa ve İzmir gibi yerlere yerleşip, üreticiliğe oralarda devam ediyor. Ama en çok devlet desteği ile Isparta'da gül üretimi gerçekleştiriliyor" dedi.
Trakya Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Gülşah Gedik, Osmanlı döneminde Balkanlar ve Trakya'da yetiştirilen güllerin bölgede yeniden canlandırılması için çalışma başlattıklarını söyledi. 9 ay önce başlayan proje kapsamında gittikleri Bulgaristan'da gül aroması ile yapılan şekerin kendilerini çok etkilediğini belirten Doç. Dr. Gedik, daha iyisini yapmak için araştırma içine girdiklerini anlattı.