Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Kalp ve Damar Cerrahı Profesör Doktor Tahir Yağdı ve pilot eşi Hatice Yağdı, mesleklerinde hayatın sınırlarını zorluyor.Zamana karşı yarışan Dr. Yağdı, bugüne kadar yüzlerce kişiye kalp nakliyle hayat verirken, Türkiye’nin ilk F4 Phantom Silah Sistem Subayı eşi Hatice Yağdı ise, gökyüzünde yaşamın limitlerini zorluyor. Çok iyi bir çift olduklarını anlatan Dr. Yağdı, mesleklerinin çok benzediğini belirterek, "Kalp ameliyatlarında hastayı geçici bir süre kalp-akciğer makinesine bağlıyoruz. Bu işlem uzun sürerse hastanın hayatı riske giriyor. Uçakla havada kalabileceğiniz süre de sınırlıdır. İniş yapamazsanız maalesef bu pilotların ve eğer varsa yolucuların hayatını kaybetmesine neden olabilir" dedi.YOĞUN İŞ TEMPOSUNA RAĞMEN HUZURLU HAYATHenüz 10 yaşındayken okuduğu kitaplardan etkilenip kalp nakline merak salan Prof. Dr. Tahir Yağdı, yıllar sonra amacına ulaştı. Hatice Yağdı da Eskişehir’de görev yaptığı sırada babasını Türkiye’nin en iyi kalp cerrahisi merkezlerinden birine sahip olan Ege Üniversitesi Hastanesine getirdiğinde Tahir Yağdı ile tanıştı. Bu tanışma kısa süre sonra evlilikle sonuçlandı. Birliktelikleri Ecem (9) ve Çisem (6) isminde iki kız çocuğuyla daha da sağlamlaşan Yağdı çifti, yoğun iş temposu, mücadele, zorluklara karşın mutlu, huzurlu bir hayat sürdürdüklerini söyledi.KAYINPEDERİNİN AMELİYATINDA TANIŞTILAREşinin ve kendi mesleğinin en ufak hatayı bile kabul etmediğini anlatan Prof. Dr. Tahir Yağdı, "Bir cerrah veya pilotun yapacağı en ufak bir hata bir veya birden fazla kişinin hayatına sebep olabilir. Bu açıdan bakıldığında eşimin ve benim mesleklerimizi birbirine oldukça yakın görüyorum" dedi. Eşiyle tanışma hikayelerini anlatan Dr. Yağdı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tam 12 yıl önce, 2004 yılının mayıs ayında eşimin babası kliniğimizde ameliyat olmuştu. İlk olarak o vesileyle görüşmüştük. Kendisi pilottu ve tıp alanına da ilgi duyuyordu. Böylelikle benim dikkatimi çekti. Kendisi o sırada Eskişehir’de 1. Ana Jet Üssünde görev yapıyordu. Eylül ayında yine kayınpederimin hastalığını nedeniyle ikinci bir tesadüfle bir araya geldik ve ben o görüşmemizde ileride hayatımı birleştirmek istediğim insanın Hatice Hanım olduğuna karar verdim. Sonrası, hızlı bir süreç ve sonunda ömür boyu birlikte olma kararı. Kısa bir süre sonra 2005 yılının 14 Şubat’ın da evlendik.”“MESLEKLERİMİZ BİZLER İÇİN AVANTAJ OLDU”"Mesleklerimiz bizim için handikap oluşturmak yerine bir avantaj oldu" diyen Dr. Yağdı, "Eşim bir asker, zor ve acil şartlar altında çalışmak nasıl bir şey çok iyi biliyor. Mesela sohbet ederken bana bir telefon geliyor ve acilen hastaneye gidiyorum. Kendi işinden de acil durumun ne olduğunu bildiği için bana çok anlayışla yaklaştı. Böyle bir çalışma temposuna alışık olmayan biri için bu gibi durumlara anlayışla yaklaşmak ve anlamak zordur. Biz mesleklerimizin gerekleri konusunda birbirimize saygı duyarak aramızdaki dengeyi kurduk. Zaten ben havacılıkla bizi yaptığımız kalp cerrahisini çok benzetiyorum. Biz açık kalp ameliyatı yapıyoruz ve hastanın kalbini, damarlarını bir cihaza bağlıyoruz. Kalbi durdurduğumuz için bir makineyle çalıştırıyoruz ama bu sürecin de bir zaman sonra bitmesi gerekiyor. Makine birkaç saat güzel bir konfor sağlıyor ve bu koşullarda ameliyatı yapıyoruz ama bu süreç uzarsa maalesef bu hastanın sağlığı için iyi olmuyor. Uçmak da buna benzer bir şey. Önce uçağa binip havalanıyorsunuz. Uçtuğunuz süre içerisinde uçakta her şey son derece konforlu oluyor ama uçağın yakıt durumuna göre belli bir süre sonra iniş yapmak zorunda kalıyorsunuz. Eğer iniş yapamazsanız maalesef bu pilotların ve eğer varsa yolcuların hayatlarını kaybetmesine neden olabiliyor. İki meslekte de en ufak bir hata ölümle sonuçlanabiliyor.”“HARP OKULUNA GİRMEDEN ÖNCE TIBBI KAZANMIŞTIM”Eşiyle tanışma hikayesini anlatan Hatice Yağdı da, "Eskişehir’de görev yaptığımda uçuşlarım yoğun bir şekilde devam ediyordu. Mayıs ayında babam ameliyat oldu. Tahir Bey ile ilk olarak o zaman karşılaştık ama o dönem pek bir diyaloğumuz olmamıştı. Babam rahatsızlığından dolayı biraz uzun kaldı hastanede. Ben de Hava Harp Okuluna girmeden önce Adana Çukurova Üniversitesinde Tıp Fakültesini kazanmıştım. O yüzden doktorların mesleklerini icrası dikkatimi çekiyordu. Babamın tedavi süresini yakından takip ettim. Tahir Bey’in ilgisini de ilk o dönemde çekmişim. Yani tamamen tesadüf sonucu oldu tanışmamız” diye konuştu.KADIN PİLOTLARIN SAYISI ARTIYOR1997 yılında Hava Harp Okulundan mezun olduğunu, 2 yıl Çiğli 2. Ana Jet Üssünde uçuş eğitimi ve ardından bir yıl süre ile Konya 3. Ana Jet Üssünde Harbe Hazırlık ve Silah Sistem Subaylığı eğitimi aldığını anlatan Yağdı, 2000 yılında 1. Ana Jet Üssü 113. Filo’ya atandığını ifade etti. Altı yıl Eskişehir’de RF-4E uçağında silah sistem subayı olarak görev yaptığını söyleyen Yağdı, eşiyle tanışınca İzmir’e tayinini istediğini ancak İzmir’de uçuş imkanı bulunmaması nedeniyle karargâhta görev aldığını, uçuş görevine ise geri hizmet uçucusu olarak devam ettiğini belirtti. F4 uçağı kullanmanın zorluklarından bahseden Yağdı, sözlerini şöyle sürdürdü:"F-4 uçağı çok hızlı bir uçak, uçuş tecrübesi olmayıp ilk kez bir jet uçağı ile uçan bir insan fiziki olarak belirli sıkıntılar çekebilir. Ancak biz uzun bir eğitimden geçtiğimiz için bu süreçte alışıyoruz. Bunu meslek olarak yaptığım ve her uçuşu da bir görev olarak uçtuğum için bu mesleğin icra etmenin bana verdiği onur tarif edilemez." Kadın pilotların sayısının her geçen gün arttığına dikkat çeken Yağdı, “1996 yılında Hava Harp Okulu kadın mezun vermeye başladı. 1997 ilk mezunlardanız. Dolayısı ile bazı görevleri ilk olarak yapmak bana ve devre arkadaşlarıma nasip oldu. Tabi ki bunun getirdiği gurur ve sorumluluk çok farklı bir duygu. Şimdi sayımız gitgide artıyor” diye konuştu.