Yaklaşık 23 yıl önce yazdığı makale ve efsane hakkında bilgiler veren Doç. Dr. Mir Vuneruko, “1987 yılı Mayıs ayında annem enfarktüs geçirmişti, hastanede kalıyorduk. Ben de annemin yanında refakatçiydim. ‘Ne istiyorsun, bir arzun var mı’ diye anneme sordum. Gözleri bir noktaya daldı, sonra bana döndü. Bana ‘saksağan oyuğu’ anlamına gelen ‘koyun kemiğini kaynamış olarak istiyorum’ dedi. Çerkesler, koyunun kalçasından alınan, ortası geniş bir delik olan, bu kemiğe ‘saksağan oyuğu’ derlermiş. Açıkçası bende o ana kadar hiç duymamıştım. Dayım o anda annemi ziyarete gelmişti. Ona söyleyince, ‘Ben anladım sana getireceğim’ dedi ve ertesi günü bir koyun budu getirdi. Ben bunu kaynattım ve annemin önüne koydum” dedi.
Çerkes efsanesi olan saksağan oyuğu hikayesine göre köylerde yaşayan iki kız kardeş birbirinden ayrılmak durumunda bırakılır. Kız kardeşlerden biri Türkiye’ye gönderilirken, diğeri Kafkasya’da kalır. Ayrılık anı geldiğinde bir daha görüşemeyeceklerini düşünerek, saksağan oyuğu denilen koyun kemiğinin boşluğundan yeni aya bakarak birbirlerini hatırlama sözü verirler.
Düzce Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Çerkes Dili Edebiyatı Bölümünde görev yapan Etnograf Doç. Dr. Mir Vuneruko, hasta yatağındaki annesinden öğrendiği efsaneyi yıllardır yaşatıyor.
Efsaneyi öğrendikten sonra saksağan oyuğu denilen kemikle her yıl 21 Mayıs’ta yeni aya bakarak Çerkes sürgünündeki kız kardeşlerin anısını yaşatan Vuneruko, efsane hakkında da bir makale yayınladı.