Dinçer AKBİR- Alişan KOYUNCU/BAŞİSKELE (Kocaeli), (DHA)- İÇİŞLERİ Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, Türkiye’nin devasa kitlesel bir göçü, toplumsal, siyasal, güvenlik sorunları yaşamadan yönetmeyi başardığını belirterek, "Ülkemiz atmış olduğu adımlarla kültürüne ve tarihine özgü karakterleri içeren kendine has göç yönetimi geliştirmiş ve tüm dünyaya örnek olmuştur" dedi.
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen Göç, Güvenlik ve Sosyal Uyum Marmara Bölgesel Üst Düzey Çalıştayı, Kocaeli’nin Başiskele ilçesindeki bir otelde gerçekleştirildi. Çalıştaya İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Temsilci Vekili Jean Marie Garelli, Göç İdaresi Genel Müdürü Abdullah Ayaz ve Marmara Bölgesi’nde bulunan illerin valileri, belediye başkanları, emniyet müdürleri, jandarma komutanları ile üst düzey bürokratlar katıldı.
Konuşmasında uluslararası mültecilerin güvenliğinin önemine vurgu yapan Jean Marie Garelli, “Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü olarak bizlerin ana odağında uluslararası koruma ihtiyacı doğuran kişiler bulunmaktadır. Bu kişiler zulüm, çatışma ve savaş sebebiyle güvenlik arayışı içerisinde evlerini terk etmek zorunda kalmış ve uluslararası sınırları aşmış kadınlar, erkekler ve çocuklardır. Günümüzde yaşanan pek çok kriz sayıları, karmaşıklıkları ve gittikçe uzayan süreleri ile küresel olarak 70 milyon insanın zorla yerinden edilmesine sebep olmuştur. Bu kişilerin 25 milyonu uluslararası koruma arayışı içerisinde, uluslararası sınırları aşmış mültecilerden oluşmaktadır. Bu kişilerin yarısı 18 yaşının altındadır” dedi.
Mültecilerin ev sahibi toplum ile sosyal alanda uyum sağlamasının güvenlik ile ilişkisine değinen Garelli, "Sosyal uyum ve güvenlik arasındaki bağların da altı mutlaka çizilmelidir. Kabul görmüştür ki, mültecilere ev sahibi toplumun bir parçası olabilme fırsatı ve kendi kendine yeterliliğe erişebilme fırsatı ne kadar sağlanırsa güven ve aidiyet hissiyatı da o kadar yükselmektedir. Sonuç itibariyle, topluluklar arasındaki etkileşimler, gerginlikler tarafından şekillendirilmemiş olmaktadır. Türkiye 4 milyon mülteci ve sığınmacı ile dünyada en fazla mülteciyi barındıran ülke konumunda olmayı sürdürmektedir. Türkiye ev sahipliği yaptığı mültecilerin ihtiyaçlarını uzun süredir karşılama geleneğini sürdürmektedir" diye konuştu.
Suriye’deki insanlık dramının boyutlarını anlatan İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı da "Suriye krizinin başlangıç tarihi olarak kabul edilen Mart 2011’den bu yana 9 yıla yakın bir zaman geçti. Yani Türkiye’ye gelen çocuklar neredeyse ikinci sınıfa başlamış oldu. Bu kriz son dönemdeki en büyük küresel insanlık dramına yol açtı ve 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana kaydedilen en büyük sığınmacı akınına sebep oldu. Yaklaşık 14 milyon Suriyeli evini barkını terk ederken, bunların 6,5 milyondan fazlası komşu ülkelere, Avrupa ülkelerine ve Kuzey Afrika ülkelerine sığınmak durumunda kaldı. Suriye iç savaşında aralarında on binlerce çocuğun da olduğu yüz binlerce kişi hayatını kaybetti. Bazıları denizlerde boğuldu, bazıları yollarda vefat etti. Hatta bazılarının mezar taşlarına yazacak isimleri bile tespit edilemedi. Geçen yıl Ege’de 34 göçmen hayatını kaybetmişti. Bu yıl maalesef 2 hafta dolmadan bu sayı 24’e ulaştı. Yine, Edirne valimiz de burada, zaman zaman Meriç’te cansız bedenlere rastlıyoruz. Özellikle doğu sınırımızda, bahar ayları geldiğinde, karlar eridiğinde, aylar sonra insanların cansız bedenlerine ulaşıyoruz" dedi.
Yaşanan iç savaştan ötürü Suriye’de 600 binden fazla kişinin hayatını kaybettiğini söyleyen Çataklı, şöyle konuştu:
"Bugün Suriye’de 7 milyonu çocuk olmak üzere yaklaşık 14 milyon insan, doğrudan insani yardıma ve korumaya muhtaç durumdadır. Milyonlarca Suriyeli temel gıda ihtiyaçlarını karşılayamamakta, nüfusun yüzde 70’i temiz içme suyu bulamamaktadır. Sağlık hizmetleri, okullar ve diğer temel kamu hizmetleri felç olmuş durumdadır. Her 4 Suriyeli’den 3’ü yoksulluk sınırının çok altında yaşamaktadır. Suriye’de, geçen 9 yıl içerisinde 600 binden fazla insanını kaybetti. Bu Lüksemburg’un nüfusundan fazla. Bu rakamın 1 milyona kadar çıktığını söyleyen bazı araştırmalar, tahminler de var. Yine 1 milyondan fazla insan yaralandı. Bazıları diyor ya, ‘Bunlar niye savaşmadılar? Niye ülkelerini bırakıp buraya geldiler?’ diye. 600 bin can kaybı var. İşte böylesi bir insanlık dramının yaşandığı ortamda ülkemiz insani, vicdani ve ahlaki sorumluluğunu yerine getirerek kapısına sığınan Suriyelilerin ırkını, dilini, dinini, rengini, cinsiyetini ayırmaksızın kendisine sığınanları hiç tereddüt etmeden kabul etti. Süregelen 9 yıllık süreçte, kayıt altına almaktan uyumlarına yönelik faaliyetlere kadar ülkemiz atmış olduğu adımlarla kültürüne ve tarihine özgü karakterleri içeren kendine has göç yönetimi geliştirmiş ve tüm dünyaya örnek olmuştur."
Çataklı, Türkiye’nin Suriye ve diğer ülkelerden gelen göç dalgalarının hedefi haline geldiğini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"2019’da yaklaşık 40 milyondan fazla turist ağırlayan Türkiye, dışa açılmaya başladıkça düzenli ve düzensiz göçlerin de hedefi haline gelmiştir. Türkiye 1980’lerden itibaren özellikle Orta Asya, Ortadoğu ve Afrika ülkelerindeki savaş ve istikrarsızlıklardan fazlasıyla etkilendi. Önceleri Avrupa’ya gitmek isteyenlerin transit olarak geçtikleri bir ülke iken, şimdilerde artık göçmenler için bir hedef ülke haline geldi. Etrafımızdaki istikrarsızlıklar, Suriye, bunun üzerine Irak, Afganistan’ın neredeyse benim doğumumdan beri devam eden durumu, ekonomik olarak Pakistan veya Bangladeş’teki vaziyet, Yemen’deki iç savaş dahil hepsi, bize dönük riskleri bu anlamda artırdı. Böyle bir sosyolojik gerçeklik var. Kabullenmek istemesek dahi, çok farklı dil, din, kültür ve inançtan insan ile birlikte yaşamak zorunda kalıyoruz. Göç söz konusu olduğunda, elbette gündeme gelen önemli konulardan biri de birlikte yaşam kültürüdür. Bu konu uluslararası göçte daha çok gündeme gelirken, temel olarak mültecilerin göç ettikleri yerlerin kültürel ve toplumsal dokusunu bozduğuna ilişkin bir olumsuz algıdan kaynaklanmaktadır. Son dönemlerde ülkemizde de bu söylemler, üzülerek söylüyorum ki kabul görmeye başlamıştır. Hiç kimsenin günlük, küçük siyasi ihtirasları, hesapları ve ideolojik saplantıları nedeni ile göçmen ve mülteci düşmanlığını körükleyerek aziz milletimizin bu alicenaplığına leke sürmeye hakkının olmadığını ifade etmek isterim. Türkiye’nin böylesine devasa kitlesel bir göçü, ciddi ve devam eden toplumsal, siyasal ya da güvenlik sorunları yaşamadan yönetmeyi başardığını hepimiz biliyoruz ve rahatlıkla ifade edebiliriz. Türkiye’de bulunan Suriyelilerin neredeyse tamamı yani yaklaşık yüzde 98’den fazlası kamp dışında, şehirlerde, bizlerle birlikte yaşıyor. Bugüne kadar siyasi iktidar da, kamu yöneticileri de bu konuda özenli bir çaba ortaya koymaya çalışmış ve konunun hassasiyeti göz ardı edilmemiştir. Dolayısıyla, süreç çeşitli aksaklıklar ve zor dönemler geçirmiş olsa da çok şükür ki ciddi krizlere neden olmamıştır. Bu sonucun ortaya çıkmasında milletimizin müthiş bir fedakarlığı ve feraseti var."
Son dönemde İdlib’de yaşananlara da dikkat çeken Çataklı, "İdlib’de bir insani durum var. 2019 yılında 900 binden fazla kişi yer değiştirdi İdlib içerisinde. Göç etmek zorunda kaldı. 1 Aralık’tan sonraki rakam da 312 bin civarında. Dolayısıyla ciddi bir sıkıntı var, insani bir problem var. Bu konuda bakanlık olarak, AFAD başkanlığımızın koordinesinde Türkiye’nin önemli sivil toplum kuruluşlarının da katılımıyla yürüttüğü bir kampanya da var. Bu kampanyaya destek olmamız da önemli" dedi.
FOTOĞRAFLI