Hiç tanımadığı, hatta hiç tanışamayacağı kişilere yeniden hayata bağlayan kök hücre bağışçıları ve hastalar, birbirlerine gönderdikleri ilikten kalbe giden içten mektuplarla bağ kuruyorlar. Arnavutluk vatandaşı Ariana Pepa ve Şeyda Yılmaz, ’İlikten Kalbe Mektuplar’ projesi kapsamında Türk Aferez Derneği tarafından düzenlenen 12’nci Ulusal Aferez Kongresi’nin davetlisi olarak İstanbul’a geldi.Bu yıl İstanbul’da düzenlenen 12’nci Ulusal Aferez Kongresi’nin 2 tane özel konuğu vardı. Kongrede oturumlar yanı sıra tanımadıkları hiç kişilerden aldıkları ilik nakli ile sağlıklarına kavuşan Arnavut vatandaşı Ariane Pepa (58) ve üniversite öğrencisi Şeyda Yılmaz (21) dikkat çekenler arasındaydı. Arnavutluk Tiran’da yaşayan Akut lenfoblastik lösemi, (PH+ B-ALL) hastası Ariana Pepa, Türkiye’de kök hücre nakli olduktan sonra hastalığı yendi ve torununu görme şansına sahip oldu. Ariana Pepa, şimdi mutlu ve sağlıklı bir babaanne. Nadir ve genetik kökenli Fankoni Aplastik Anemisi hastası olan 21 yaşındaki üniversite öğrencisi Şeyda Yılmaz’ın üniversite birinci sınıfta iken böbreğinden tümör alınıyor ama rahatsızlıkları geçmiyor cildinde büyük mor halkalar oluşuyor ve 2016 yılında böbreğindeki tümöre de neden olan Fankoni Aplastik Anemisi teşhisi konuyor. Çözüm kemik iliği (kök hücre) nakli. Hemen aile üyelerine bakılıyor, 4 kardeşinden biri uyumlu çıkıyor ama o da Fankoni Aplastik Anemisi taşıyısıcı, yani derdine çare olamıyor. Yaklaşık 3 yıl önce hayata geçirilen milli kök hücre bankamız TÜRKÖK’e başvuru yapılıyor ve bağışçı (Donör) bulunuyor. Yapılan nakil sonrasında Şeyda hayata yeniden tutunuyor ve yeniden doğuyor.’İlikten Kalbe Mektuplar’ süreci hakkında bilgi veren Doç .Dr. Emre Tekgündüz, ’’Kök hücre nakli ülkemizde çok büyük bir gelişme gösterdi. 2016 sonlarına doğru, yaklaşık 4 bin nakle ulaştık. Herhalde 2017’de 4 bini aşmış olacağız. Bu nakillerin kabaca yüzde 50’ye yakını başka bir vericiden yapılan nakiller. Burada bir kardeş verici yok ise akraba dışı verici adayları taranıyor. Ülkemizde TÜRKÖK kapsamında tarama yapmak mümkün olduğu gibi; yurtdışı doku bankalarına da başvuru yapılabiliyor. Akraba dışı nakil olduğu zaman sizin adını bilmediğiniz bir kardeşiniz olmuş oluyor. Burada ister istemez hiç tanımazsanız bile bir gönül bağı kurulmuş oluyor. Belli bir süre geçtikten sonra gerek hastalarımız gerekse vericilerimiz birbirlerini tanımak istiyor. Bu işin içinde gizlilik olduğu için teknik olarak mümkün değil. Kök hücre naklini gerçekleştiren merkezler üzerinden bir sistem var. Onların talepleri oluyor. Örneğin; yurtdışında doku bankasında yani Almanya’dan nakil yapılan bir hastamızın Alman vericisi, kök hücre verdiği kişiyi tanımak istiyor. İsteğini, kök hücre naklinde aracılık yapan kuruma yazıyor. Kurum daha sonra bize dönüyor. ’Bir mektup var, nakil yaptığınız hastaya iletebilir misiniz’ diyor. Mektubun çevirisini yapıyor sonra hastamıza söylüyoruz. Hastalarımız çok duygulanıyorlar ve karşılık vermek istiyorlar’ dedi.’’Ben Arnavut vatandaşıyım ama benim tekrar doğuşum kök hücre nakli ile Türkiye’de oldu’’İlik nakli olan 58 yaşındaki Arnavut vatandaşı Ariane Pepa, mektup sürecini şöyle anlattı: ’’Türkiye’ye geldiğimde herhangi bir yabancılık çekmedim. Etrafımdaki insanlar, doktorlar ve hemşireler çok sıcak kanlı. Kendimi sanki buranın bir vatandaşı gibi hissettim. Bunu kaşı taraf bana hissettirdi. Vericim benim kalbimde. Onu tanımıyorum ama anlatmaya bildiğim kelimeler yetmez. Ona karşı sevgim de ve saygım da sonsuz. Ben Arnavut vatandaşıyım ama benim tekrar doğuşum Türkiye’de oldu. İlk mektup, transplantasyonun yapıldığı gün geldi. 2’ncisi ile yaklaşık 6 ay önce gönderildi. Birbirimizi tanımamıza rağmen karşı taraf bana Türkmüşüm gibi hitap etti. O sıcakkanlılığı hissettim. Tanımadığınız insanın size böyle yardımda bulunması çok güzel birşey. Babaanne oldum, vericimin bunda katkı payı yüksek. Bu anlatılamayacak bir duygu. Torunumu görme adına bir beklentim vardı. Hastalık sürecim içinde torun sahibi olmak bana ayrıca mutluluk verdi’’.’’Şanslıydım TÜRKÖK’e başvurduk ve bir hafta içinde uygun donör bulundu’’Vericisine mektup yazan 21 yaşındaki üniversite öğrencisi Şeyda Yılmaz, ’’Hastaneye gittiğimde tek çarenin nakil olduğu söylendi. Aileye bakıldı ve hiçbiri olmadı. Sonra TÜRKÖK’e başvurduk. Bir hafta içinde uygun donörün olduğu ortaya çıktı. Vericinin Türkiye olduğu ve kendisinin kabul ettiği söylendi. 1 sene sonra nakil oldum. Donör mektubu ben yazdım, kendisi de bana gönderecek. Kendisi 24 yaşındaymış ondan mektubu bekliyorum. Kendisini ve böyle kararı nasıl verdiğini çok merak ediyorum. Ben 18 yaşından sonra kan vermek istedim. Kızılay ve bağış kurumlarına gittim ama bir şekilde ya kan değerlerim düşüktü ya da kimliğimi unutuyordum. Bu işaretmiş herhalde hiçbir zaman kan verememiştim. Bunu çok değerli birşey olduğunu biliyordum ama düşündüğünüz birşeyi başka birinin size yapması çok daha farklı bir durum. Çünkü size tekrar hayatınızı bahşediyor ve yaşıyorsunuz. Ben biyopsi sırasında ya da yapılan iğneler nedeniyle çok acılar çektim. Verici biraz acı çektiyse ondan çok özür diliyorum. Benim 1,5 senede yaşadığım acıları kendisi dindirdi. Eğer o iliği vermeseydi rutin tedavide devam ediyordum ama iyileşme şansım yoktu. Kendisine minnet duyuyorum. Bunun tarifi olamaz. Yasal süre dolduğunda kendisiyle görüşmeyi çok istiyorum’’ şeklinde konuştu.