Kayseri Ticaret Odası (KTO) Mart-Nisan ayı Meclis Toplantısı, Korona virüs (COVİ7-19) salgını nedeniyle tarihinde ilk defa video konferans yöntemiyle gerçekleştirildi. Meclis toplantısına telefonla bağlanan Kayseri Valisi Şehmus Günaydın, “Uyum içerisinde çalışmayı gerektiren bir süreçteyiz. Kayseri olarak bunu en iyi şekilde gerçekleştiriyoruz. İstikrarlı bir şekilde bu süreci devam ettirerek salgından kurtulacağız. Hepimize çok önemli görevler düşüyor. Evde kalacağız. Kurallara riayet edeceğiz” dedi.
KTO Yönetim Kurulu Toplantı Salonu’nda Meclis Başkanı Cengiz Hakan Arslan’ın başkanlığında video konferansla yapılan meclis toplantısına; Başkan Ömer Gülsoy, Başkan Yardımcısı Hacı Bekir Kuzucu, Yönetim Kurulu Üyesi Şevket Uyar, Sayman Üye Erol Sırıklı ile Meclis Başkanlık Divan üyeleri katıldı. Saygı duruşundu bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından toplantının açılış konuşmasını Meclis Başkanı Cengiz Hakan Arslan yaptı. Arslan, 23 Nisan’ın 100. yılını kutlayarak yaklaşan Ramazan-ı Şerif’in korona virüs tedbirlerinin gölgesinde bu yıl buruk geçeceğini söyledi. Konuşmasında hükümet tarafından salgının ekonomik etkilerini azaltmak için bir dizi önlem paketleri aldığına vurgu yapan Arslan, “Ekonomik İstikrar Paketi tüm kesimlere ’kalkan’ oldu” dedi. Görüşülen gündem maddelerinin oy birliğiyle kabul edildiği toplantıda, ay içerisinde yapılan faaliyetlere de yer verildi.
Toplantının ana gündem maddesi korana virüs salgınının ekonomiye etkileri oldu. Toplantıya telefonla bağlanan Kayseri Valisi Şehmus Günaydın, meclis üyelerine korona virüs salgını konusunda kentte yapılan çalışmalar konusunda bilgiler verdi. Kayseri’de odalar ve STK’larla çok iyi çalışmalar ortaya koyduklarını belirten Vali Günaydın, “Uyum içerisinde çalışmayı gerektiren bir süreçteyiz. Kayseri olarak bunu en iyi şekilde gerçekleştiriyoruz. istikrarlı bir şekilde bu süreci devam ettirerek salgından kurtulacağız. Hepimize çok önemli görevler düşüyor. Evde kalacağız. Kurallara riayet edeceğiz. Ticaret ve Sanayi Odamızın üyelerinden sokağa çıkma yasağı konusunda gelen taleplerini alıyor, makul ve uygulanabilir yöndeki taleplerini karşılıyoruz” dedi. Meclis toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan KTO Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Gülsoy ise, kritik bir meclis toplantısı gerçekleştirdiklerini ve eşine benzerine rastlamadığımız olağanüstü bir dönemden geçildiğin ifade ederek, yüz yıldır görülmeyen bir salgın nedeniyle Oda tarihinde bir ilk yaşandığını, Mart -Nisan ayı Meclis toplantısını video konferans yoluyla tertip etmek zorunda kaldıklarını söyledi. Korona virüs salgının nedeniyle sağlık, finansal piyasalar ve reel ekonominin etkilendiğini belirten Başkan Gülsoy, Türkiye’nin, en başından itibaren bu hastalıkla ilgili gelişmeleri yakından izlediğini ve tedbirlerini de süratle aldığını kaydetti.
Yaşanılan bu zorlu süreçte herkesin dertleri olduğuna vurgu yapan Başkan Gülsoy, “Sanayimizin teknolojik dönüşüm, kaynak ve yatırım sorunu bulunuyor. İnsan kaynağımızın kaybedilmemesi, işçi-işverenin karşı karşıya bırakılmaması, fabrikaların açık olması, işletmelerin faaliyetlerini yürütmesi ve pazarlarımızın korunması büyük önem taşıyor. Doğru önlemleri almak zorundayız. Devletimiz açıklamış olduğu önlem paketleriyle ekonomimizin ayakta kalması için sürekli yeni ilaveler yapıyor. Süreç çok dinamik olduğu için her gün yeni sorunlar çıkabiliyor. Devlet desteklerinde adalet duygusunu zedeleyecek şeylerden uzak durmamız gerekiyor. Tüm dünyanın etkilendiği bu pandemi sonrası dönemi iyi okumamız gerekiyor. Süreci iyi analiz etmek ve hazırlık yapmak zorundayız. Üretici kaslarımızı ancak böyle güçlü tutabiliriz” dedi. Başkan Gülsoy, salgının durdurmaya yönelik alınan tedbirlerin ekonomik sorunları ve krizi de beraberinde tetiklediğini belirterek, “Bu kriz yaşamış olduğumuz ekonomik krizlerden çok farklı. Daha öncekiler finansal krizdi ve alınan tedbirlerde bu alana yönelikti. Şimdi içinde bulunduğumuz durumda ülkeler içe kapandı, ticaret imkansız hale geldi. Üretim bu süreçte yavaşladı. Talep daraldı, hatta bitti. İnsan yaşamını korumak ve gündelik hayatı sürdürülebilir kılmak en temel öncelikli hedef haline geldi” diye konuştu.
Yaşanılan sürecin bizleri büyük bir değişimle karşı karşıya bırakacağını ifade eden Başkan Gülsoy, “Dünyanın düzeni değişecek. Sosyal hayattan eğitime, üretimden lojistiğe kadar bundan sonra her şey çok farklı olacak. Bu pandemi sonrası toplumu ve bütün olarak canlı hayatının sağlığını ön planda tutan yaklaşımlar öne çıkacak. Bu yöndeki düşünce ve talepler global ölçekte ifade edilmeye başlandı. Bu küresel sorun karşısında ’önce ben’ demek yerine işbirliği içinde olmamız gerekiyor. Ekonomik sorunlar karşısında parasal genişleme, düşük faiz gibi kısa vadeli tek taraflı, merkez bankalarına sırtını dayayan, sadece günü kurtaran ama uzun vadede kimseye faydası olmayan çözümler yerine daha köklü ve sürdürebilir çarelere odaklanmak, orta ve uzun vadede değer kazanacaktır.Bu dönemde salgınla mücadeleden başarıyla çıkılması için ekonomik anlamda ayakta kalmak, toplumsal ihtiyaçların temini ve tedarik zincirinin sürdürülebilirliğinin sağlanması çok önemli bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Şüphesiz salgının hepimizi yakından ilgilendiren boyutu reel ekonomi noktasında... Bu süreçte insan kaynağımızın kaybedilmemesi, işletmelerimizin faaliyetlerini yürütmesi büyük önem taşıyor. Özellikle içinde bulunduğumuz ikinci çeyrekte ekonomik aktivitede çok ciddi bir yavaşlama kaçınılmaz görünüyor. Hem arz hem talep yönlü bir şok yaşıyoruz. Bir taraftan mal ve hizmet üretiminin çok gerilediği bir durum yaşıyoruz, diğer taraftan temel ihtiyaç ürünleri dışında çok ciddi bir talep düşüşü ile karşılaşıyoruz. Talep olmayınca üretim daha olumsuz etkileniyor, üretim olmayınca gelir kaybı ortaya çıkıyor, gelir kaybı talebi daha da azaltarak bir kısır döngü yaratma riski taşıyor. Bu çerçevede ekonomi politikalarının gelir ve istihdam kaybını önlemeye ve telafiye yönelik atacağı adımlar büyük önem taşıyor” dedi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) koordinasyonunda pandemi krizinin ilk başından itibaren sektörlerin en az hasar görmesi için çalıştıklarını belirten Başkan Gülsoy, ekonomi yönetiminin de, kriz tedbirlerini belirlediğini, salgının ekonomik etkilerini azaltmak için Ekonomik İstikrar Kalkanı paketini açıkladığını hatırlattı. Gülsoy, Paketin, dünyanın içinde bulunduğu ekonomik konjonktür dikkate alındığında, birçok kesimin beklediği önemli destekler içerdiğini kaydetti.
Alınan tedbirler hakkında meclis üyelerine bilgilendirmede bulunan Başkan Gülsoy, “Salgının seyri konusundaki belirsizlikler nedeniyle dinamik bir süreç ile karşı karşıyayız. Talep koşullarının normalleşme sürecine kadar gelir ve istihdam kaybının önlenmesi ve telafisine yönelik politikaların devamı çok büyük önem taşımaktadır. Bunun ekonomi yönetimi tarafından dikkate alınacağını değerlendiriyorum. Alınan önlemlerde en önemlisi ise ayrım yapmadan bütün sektörlerin mücbir sebep kapsamına alınmalıdır.” diye konuştu. Başkan Gülsoy, Covid-19 ile ilgili sürecin dinamik bir süreç olduğunu, ne zaman biteceğinin şu an için bilinmediği için zor bir dönemden geçildiğini belirterek, şunları söyledi:
“Sonuçta bu kriz geride kalacak, ekonomiye ilişkin önemli değişimleri de beraberinde getirecek gibi görünüyor. Önümüzdeki dönemde konunun tartışılacak çok sayıda boyutu olacaktır. Tedarik zinciri önemli bir husus olarak karşımıza çıkıyor. Dünya ekonomisinin fabrikası gibi imalat sanayi üretiminin yaklaşık yüzde 35’ini gerçekleştiren Çin’in bu durumu koruması çok mümkün olmayabilir. Bu pay azalmaya aday görünüyor. Ticaret yolları ve merkezlerinde değişikler ortaya çıkabilir. Birçok büyük firmanın alternatif tedarik merkezleri oluşturma gayretini görebiliriz. Çin’de salgının ortaya çıkmasının ardından gördüğümüz gibi ülkemiz birçok sektörde alternatiflerden birisi olabilir. Bu salgından da mesajlar çıkarmalıyız. Dijitalleşmenin ne kadar önemli olduğunu dijitalleşmeye yatırım yapan ülkelerde şirketlerin rekabet gücünün arttığını, kendi kendimize yeter hale gelmemiz için sağlık sektörüne ve tarıma önem verilmesi gerektirdiğini göstermiştir. Milli savunma sanayi de başarımız gibi milli sağlık sanayi ve milli tarıma yatırım yapmalıyız. Hem sektörümüz hem ülkemiz açısından çok iyi izlememiz ve hazırlık yapmamız gereken bir sürecin içindeyiz."