Meme kanseri tedavisi sonrasında görülebilen ve insanların günlük yaşamına devam etmesini zorlaştıran "Lenfödem" rahatsızlığına karşı Liv Hospital ve Kansersiz Yaşam Derneği tarafından "Lenfödeme Karşı Harekete Geçin" etkinliği düzenlendi.Meme kanseri tedavisi sonrasında görülebilen ve insanların günlük yaşamına devam etmesini zorlaştıran "Lenfödem" rahatsızlığına dikkat çekmek için anlamlı bir etkinlik düzenlendi. Düzenlenen etkinliğe çok sayıda doktor ve vatandaş katıldı. Lenfödem rahatsızlığı hakkında bilgi veren ABD Pittsburgh Üniversitesi Tıp Merkezi Cerrahi Onkoloji Departmanı Meme Hastalıkları Ünitesi Meme Hastalıkları Klinik Araştırmalar Direktörü ve Amerikan Ulusal Meme Merkezi Konsorsiyum Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Atilla Soran, ’’Lenfödem daha çok meme kanseri, kadın hastalıkları kanseri gibi cerrahi olmuş hastalarda görülüyor. Hastanın meme kanserinde lenfodları alınmışsa, yaklaşık yüzde 30’unda radyoterapi de almışsa uzun dönemde lenfödem meydana gelir. Rahim kanseri ve benzeri ameliyatlar olmuşsa ya da erkeklerde prostat ameliyatı olmuşsa yaklaşık yüzde 40’ında bacaklarda lenfödem açığa çıkabilir’’ diyerek cerrahi operasyon geçirmiş hastaları uyardı.Erken teşhisin tedavi sırasında büyük bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Soran, ’’Meme kanseri kadınlarda görülen en sık kanser. En çok cerrahi ve radyo terapi meme kanserinde yapılıyor. Lenfödem görülme sıklığı meme kanseri sonrası çok daha fazla. Meme kanserinde tanı klinik haricinde bir takım yeni yöntemler sayesinde erken teşhis mümkün. Tedavisi sırasında da tanı yöntemleriyle ne kadar tedavi yaptığımızı görebiliyoruz. Klinik olarak şişlik varsa suya batırma yöntemi ve basit bir çevresel yöntemle de lenfödem tanısını koymak mümkün. Lenfödemden korunmak için özellikle kimlerin yüksek riskli olduğunu bilmek gerekir. Geniş meme cerrahisi ve radyo terapi tedavisi görmüş hastalar, karın cerrahisi görmüş hastalar veya ortopedik cerrahi görmüş hastalar yüksek riskli hastalar olarak kayda geçiyor. Bu hastalarda mutlaka ameliyat öncesinde ve sonrasında ölçümlerin yapılması gerekir. Bir takım koruma yöntemleri uygulanabilir. Düşük basınçlı giysiler giyilebilir. Enfeksiyondan korunma yöntemlerinin hastalara anlatılması gerekir. Erken tanı için birtakım tetkikler yapılabilir. Daha şişlik meydana gelmeden tanı konulabilir. Erken teşhis ve tedavi sonucunda lenfödemin gelişimi engellenebilir. Yüksek riski olan bütün hastalarda bası giysisinin yanında egzersize çok erken başlamak hastayı lenfödemden koruyabilir’’ şeklinde konuştu.Prof. Dr. Atilla Soran’ın konuşmasının ardından söz alan Fizyoterapist Lisa G. Mager ise ’’Lenfödeminin tedavisinde fizyoterapinin yeri önemli bir konumdadır. Bandajlama tedavisinde elin alt kısmından başlanarak üst kısma kadar bandajlamayla baskı uygulanarak lenfin içindeki ödemin parçalanmasını sağlıyoruz ve masajla lenften çıkmasını sağlıyoruz. Masajla beraber lenfödemin yönünü değiştirerek içindeki sıvının dışarı çıkmasını sağlıyoruz. Cerrahi işlemlerden sonra egzersizlerle beraber lenfin güçlenmesini ve yerine oturmasını sağlıyoruz’’ ifadelerini kullandı.