Manisa Sivil Dayanışma Platformu (MASİDAP) düzenlediği eylemle Çin’in Doğu Türkistanlıları kitleler halinde toplanma kamplara alınmasının 4. yılında açıklama yaptı.
MASİDAP üyeleri 15 Temmuz Demokrasi Meydanı’nda toplanarak Çin’i protesto etti. Çin’in Doğu Türkistanlıları kitleler halinde toplanma kamplara alınmasının 4. yılı dolayısıyla düzenlenen eylemde konuşan MASİDAP Dönem Sözcüsü Mehmet Turhan, 4 yıl önce 1 Nisan’da yaşananların şaka değil soykırım olduğunu söyledi. Turan, "2014 yılından itibaren teröre karşı sert darbe operasyonu ve ilan edilen ’75 Aşırılık Belirtisi’yle başlatılan keskin saldırılar, 2017 Nisan’ından itibaren Doğu Türkistan genelinde yoğun bir şekilde kurulmaya başlayan ve sayılarının bin 200’ü geçtiği belirtilen toplama kamplarıyla bambaşka bir noktaya taşındı. Evlerinden, çocuk ve eşlerinden, anne-babalarından, akraba ve arkadaşlarından, işlerinden, okullarından hasılı en sevdiklerinden kopartılan, dünyanın en ağır işkence ve mahrumiyetlerini yaşayan 3-8 milyon Doğu Türkistanlı Çin’in gönüllü mesleki eğitim kamplarında soykırıma uğruyor. Bir çadıra ya da pusulaya sahip olmak, mutfağında birden fazla bıçağı olmak, pasaportu olmak, başörtüsü takmak, camiye gitmek, oruç tutmak, okulda ve resmi dairelerde ana dili kullanmak bile bir kişinin toplama kamplarına alınması için yeterli sebep olarak görülmektedir” dedi.
"Doğu Türkistanlılar işkenceye maruz kalıyor"
Milyonlarca insanın işkence gördüğünü belirten Turan, “Çin’in genel hukuk ilkesi olarak bilinen masumiyet karinesini hiçe sayan suçu önceden önleme prensibi ile herhangi bir suçu bulunmayan ve mahkeme edilmeyen milyonlarca insan ’ayrımcılık, aşırılık ve terör’ suçlamalarıyla toplama kamplarına dolduruldular. Burada kalabalık hücrelerde sırt üstü yatabilecek kadar bir yer bile bulamayan insanlar yoğun beyin yıkama faaliyetlerine ve işkencelere maruz kalıyorlar. Toplama kamplarında keyfî güç kullanımı, özgürlüğün sistematik olarak kaldırılması, kültür ve inançların tahkiri, ideolojik baskılama, insanlıktan çıkarma, taciz, tecavüz, fiziki ve psikolojik işkence, cinayet ve soykırım suçları işlenmektedir. Kısacası bu kamplar, tüm insan haklarının ihlal edildiği yerlerdir. Çin, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ilan edilen tüm hakları gasp etmekte, BM Soykırım Sözleşmesi’nde bulunan beş maddenin tamamını ve dahi Roma Statüsü’nde düzenlenen ’Soykırım Suçu’ ve ’İnsanlığa Karşı Suçlar’ın tamamını ihlal etmektedir. Bu insanlarla aynı gökyüzünün paylaşmak ve onların acı ve ıstıraplarına, yürek yangınlarına, kalp kırıklıklarına uzaktan da olsa şahitlik etmek, bizleri yaşadığımız çağın adaletten uzak düzeninde insanlığımızdan utandırıyor. Dünyanın insanlık adına Doğu Türkistan için söyleyecek bir sözü olmalı! Doğu Türkistan’daki toplama kampları kayıtsız şartsız bir an evvel kapatılmalı, bölgede uygulanan tüm hak ihlallerine derhal son verilmelidir. BM, Çin’in insan haklarını ayaklar altına alan toplama kampları vahşetini derhâl durduracak sahici adımlar atmalıdır. İslam İşbirliği Teşkilatı ya İslam ülkelerini bu zulme karşı mobilize etmeli ya da kendini lağvetmelidir. Zira İİT’nin mevcut tutumu Çin’i daha da cesaretlendirmektedir. Türkiye bu zulmün bitirilmesi için öncü olmalıdır. Çin bu zulmü sonlandırıncaya kadar tüm dünya halkları Çin mallarını boykot etmelidir” diye konuştu.
Konuşmanın ardından İmam Hatip Murat Emgener, Doğu Türkistan için dua etti.