Kastamonu’da down sendromlu çocuklar, günlük hayatta karşılaşacakları zorlukları nasıl aşacaklarını ‘ergoterapi’ yöntemiyle uygulamalı olarak öğreniyor.Kastamonu’da down sendromlu çocuklar, ‘ergoterapi’ sayesinde günlük hayatın zorluklarının üstesinden nasıl gelineceğini hem eğlenerek hem de uygulayarak öğreniyor. Erken dönem eğitimleri down sendromlu çocukların zeka düzeyleri ve becerilerinde gelişime katkı sağlıyor. Öğrenme yetenekleri kısıtlı çocukların topluma kazandırılması ve mutlu bir yaşam sürdürebilmeleri için ergoterapide uygulanan oyun ve sanat yöntemi down sendromlu çocukların gelişimlerini destekliyor. Down sendromlu çocukların zeka seviyelerinde yaşanan farklılık nedeniyle erken yaşlarda alınan eğitim, zeka düzeylerinde ve becerilerinde gelişmeleri de beraberinde getiriyor. Down sendromlu çocukların günlük yaşamını sürdürebilmeleri ve bağımsızlığını geliştirmeye yardımcı olmak amacıyla uygulanan ergoterapi yöntemi öğrenme yetenekleri kısıtlı olan çocukların topluma kazandırılması ve mutlu bir yaşam sürdürebilmelerine büyük kolaylık sağlıyor. Ergoterapide oyun ve sanat yöntemleri kullanılarak çocuğun yaşam kalitesini geliştirecek ince motor, bilişsel ve işlevsel yaşam becerilerinin edinilmesine yardımcı olunuyor.“Ergoterapi ile oğlum eski hantallığını kaybetti”Bu kapsamda 4,5 yaşındaki oğlu İnanç’ın down sendromlu bir çocuk olduğunu ve doğduğu andan itibaren bir takım denge problemlerinin olduğunu ifade eden anne Neriman Uzunoğlu, çocuğunun yürürken ve koşarken zorlandığını söyledi.İlk zamanlarda çocuğunun kendini, bedenini tanıyamadığını, duyularını gerektiği yerde gerektiği zamanda harekete geçiremediğini söyleyen Neriman Uzunoğlu, “İnanç banyo yaparken saç diplerine dokunulduğunda aşırı tepki verip bağırarak banyo yapıyordu. Banyo onun için bir işkence gibiydi. Çatal ve kaşık kullanamıyordu. Ağzına doğru kaşık dolu bir şekilde getiremiyordu. 4,5 yaşında olmasına rağmen merdiven inip çıkmakta zorlanıyordu. Ergoterapi derslerini iki aydır alıyor. İlk 5 derste İnanç merdiven inip çıkmaya başladı. Merdiven inip çıkmada denge problemi vardı ve çok korkuyordu. Dengesini sağlayamıyordu. Düşeceğinden, sendeleyeceğinden çekiniyordu. Ama merdiven inip çıkmada hiçbir problemi kalmadı. Hatta bizim ellerimizi bırakıp bunu kendisinin başarabildiğini gösterdi. Sonrasında çatal kaşık tutmadaki sıkıntımız yok oldu. Banyo yaparken saçlarına ve saç diplerine dokunduğumuzda verdiği tepkiler ortadan kayboldu. İlk zamanlara göre daha dengeli bir şekilde hayatını sürdürüyor. Yürümesi, koşması, zıplaması daha da düzeldi. Önceleri hantal, oturduğu yerde kalmayı televizyon ya da telefon başında kalmayı tercih ederken şimdi en sevdiği çizgi film bile ekranda olsa evin içinde hareket etmeyi, top oynamayı, koltuklara tırmanmayı başarabildi. Bunlar bizim için çok zor olacağını düşündüğümüz şeylerdi. Ergoterapi benim oğlum için çok faydalı oldu” dedi.“Küçük çocuklar hayatı oyun oynayarak keşfederler”Ergoterapi yönteminin Türkiye’de çok yeni bir bölüm olduğunu ve tam olarak bilinmediğini belirten Eğitmen Nagehan Yalçınkaya ise, bölümün 2009 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde kurulduğunu kaydetti.Ergoterapinin anlamlı amaç ve aktivitelerle bireylerin günlük hayatta bağımsız olmalarını sağlayan bir eğitim modeli olduğunu ifade eden Nagehan Yalçınkaya, “Ergoterapi bireyleri bütün olarak değerlendirir. Özellikle bireyin fiziksel, psikolojik, zihinsel, sosyal kapasitesini değerlendirip ona göre müdahale planları hazırlar. Özel eğitim merkezlerinde ise genelde otizm, down sendromu, hiperaktivite, dikkat eksikliği gibi çocuklarla sıklıkla duyu bütünleme terapisi, günlük yaşam aktiviteleri, akademik beceriler, ince ve kaba motor becerileri üzerine çalışmaktayız. Duyu bütünleme terapisinde hedef merkezi sinir sisteminin gelişmesidir. Yani beynimizi, çevremizi, dışarıdan aldığımız bilgileri organize ile kavrayıp doğru bir şekilde işlemleyebilmemizi sağlar. İnanç’ın denge ve hareket sisteminde bir takım problemleri var. Yani hareket duyusu beyninde düzgün bir şekilde işlemlenmiyor. O yüzden başlarda salıncağa binme, merdiven inip-çıkma gibi hareket gerektiren aktivitelerde biraz temkinli davranıyordu. Onları tehdit olarak algılıyordu. Ama bir takım değerlendirmelerden sonra ona özel, her çocuğa özel duyu diyetleri hazırlanır. Duyu bütünleme terapisi için yapılandırılmış ortamlar gerekiyor. Bazı materyallere ihtiyacımız oluyor. Daha çok oyun ortamı oluşturuluyor çocuklar için. Çünkü küçük çocuklar hayatı oyun oynayarak keşfederler. Bunun için de uygulayacağımız terapi yöntemlerini daha çok oyunun içine katarak onlara öğretmeye çalışıyoruz. Çocuk oyun oynarken mutluysa, keyif alıyorsa, gülüyorsa bir şeyler öğreniyor demektir” diye konuştu.