Pingelap, Pasifk’in ortasında bulunan ve insanlarında yüksek oranda renk körlüğü görülmesi nedeniyle Renk Körü Adası olarak da bilinen bir atol. Belçikalı fotoğrafçı Sanne De Wilde 2015’te Pingelap’a bir ziyaret gerçekleştirdi ve ada halkının fotoğraflarını çekti. Çektiği fotoğrafları, adayı bir renk körünün gözünden yansıtabilecek şekilde değiştirdi.
Renk Körü Adası olarak da bilinen Pingelap sakinlerinin çoğunluğu akromatopsiya yani renk körlüğü yaşıyor. Dünyada her 30 bin kişiden 1’i renk körü. Bu rakam nüfusun %4’ü ile %10’u arasında değişiyor.
Belçikalı fotoğrafçı ise adanın fotoğraflarını sakinlerinin gözünden yansıtıyor. Ada halkının renk körlüğü tarihçesine bakıldığında, durum 18'inci yüzyılda yaşamış olan eski bir krala kadar gidiyor. Kral, 18'inci yüzyılda yaşanan bir tsunami sonrası hayatta kalan 20 adalıdan biri. Çok sayıda yaşanan can kaybından sonra kralın çok sayıda çocuk sahibi olarak Pingelap nüfusunun çoğunluğunu tek başına yarattığı düşünülüyor. Ancak kralın torunlarının çoğu akromatopsiye neden olan geni aldı. Bu gen mirası nesillerdir gelecek kuşaklara aktarılıyor.
Genetiğin insanları ve topluluğu nasıl şekillendirdiğinden etkilenen De Wilde, fotoğrafladığı görüntüleri “Renk Körü Adası” adlı kitabında yayınladı. Fotoğraflar, Pingelap ve ondan 300 kilometre uzaklıktaki Ponhpei Adası’nda çekildi. Ponhpei’de küçük bir topluluk oluşturan Pingelap halkı arasında da akromatopsi hala çok yaygın.
De Wilde, fotoğraflarında renkleri manipüle ederek adayı renk körü olan halkının gözünden görmeye çalışmış. De Wilde, bu tek renkli dünyada, renk kavramının sadece bir kelimeden ibaret olduğunu belirtti.
Adalılar, en çok gördükleri rengin kırmızı olduğunu söyleyince, De Wilde kızılötesi çekimler yaparak adanın gerçek renklerini değiştirdi. Ada halkının bazısı en az seçebildikleri ton olmasına rağmen yeşilin en sevdikleri renk olduğunu söyledi. De Wild bu durumun ada halkının etrafındaki ormanlara ve bitkilere duyduğu sevgiyi iletmenin bir yolu olduğuna inanıyor.
Antwerp’te doğan 29 yaşındaki fotoğrafçı dünyayı farklı gören veya kendilerini farklı olarak nitelendiren insanların profillerinden oluşan fotoğraflarıyla ödüller kazandı. Genç fotoğrafçı Samoa Kekea adlı fotoğraf serisinde Samoa’da yaşayan albinoları fotoğrafladı. De Wild, Samoa’daki çalışmasının Pingelap’taki çalışmasıyla bir bağı olduğunu söylüyor.
De Wilde albinoluğun da genetik bir durum olduğunu, ada gibi doğal sınırları olan bölgelerdeki küçük topluluklarda bu tür genetik koşulların daha sık ortaya çıktığını belirtti. Katıldığı bir radyo programında Samoa’da çektiği fotoğraflardan söz eden De Wilde, daha sonra bir dinleyicinin kendisiyle temasa geçerek Pingelap’ı anlattığını söyledi.
Pingelap’a ulaşmanın kolay olmadığını söyleyen De Wilde, adanın Pasifik Okyanusu’nun engin maviliğinde küçük bir nokta gibi olduğunu söyledi. Amerika’dan Hawaii’e uçan, oradan Marshall Adası’na ulaşan De Wilde, en nihayetinde Pohnpei Adası’na varmış. Pohnpei’nin ardından dört koltuklu küçük bir uçakla Pingelap’a ulaşmış.
Fotoğrafçı, herhangi bir dükkan veya restoranın bulunmadığı ada sokaklarındaki yaşamı “çok temel” olarak tanımlıyor.
Renk körü olan insanların ışığa duyarlılığın çok yüksek olduğunu, bu durumun oldukça güneşli tropik bir adada yaşarken hayatı zorlaştırdığını anlatan De Wilde, renk körlüğü yaşayan insanların dışarıda gözlerini neredeyse açık tutamadıklarını, gün ışığında dünyayı neredeyse yanmış bir görüntü olarak gördüklerini söyledi.
De Wild, “Renkleri göremiyorlar. Bu nedenle birçok şeyi gri ve tonlarında görüyorlar. Bu nedenle her şey siyah ve beyaz arasında gidip geliyor. Ben de fotoğraflarımı Photoshop kullanarak bu renklere çevirdim” dedi.