Birlik Vakfı Erzincan Şubesi’nin “Şehir Okumaları” etkinliklerine konuk olan Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Kandemir, Erzincan ve çevresindeki endemik bitkiler, bu bitkilerle ilgili çalışmalar ve projeler hakkında ayrıntılı bilgiler aktardı.
İlgi alanının doğal bitkilerin tanınması, korunması olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kandemir, “Bugün sizinle yaklaşık 22 yıllık Erzincan bitkileriyle ilgili tecrübelerimi, son zamanlarda Tıbbi Aromatik Bitkilerle ilgili bir takım faaliyetlerin içinde bulunmamı, oradan edinmiş olduğum tecrübeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Konumuz, “Şark’ın Bitki Cenneti: Erzincan”. Erzincan’ın doğal bitki varlığına ilişkin temel faktörleri, Erzincanlı bitkileri ve Erzincan bitkileri üzerine bugüne kadar yapılan çalışmaları, ekonomiye kazandırılması bağlamında yapılan çalışmaları, Erzincan’ın bitki çeşitliliğini korumak ve sürdürülebilir kullanmak için yapılması gerekenleri anlatacağım” dedi.
Kandemir, şehrin ekonomik faaliyetlerinin en azından bir kısmının, bu ilin zenginliği olan bir konu üzerine inşa edilmesinin akıllıca bir yaklaşım olacağını vurgulayarak, dünyanın her tarafında durumun böyle olduğunu ifade etti.
Bitkiler hakkında genel bilgiler veren Prof. Dr. Ali Kandemir, “Bugün biz biliyoruz ki Erzincan’da 2500 civarında doğal bitki çeşidi yaşıyor ve bunun 500 kadarı endemik. Bunlardan 50 civarında bitkinin dünyada tek yaşam alanı ise Erzincan. Yani bu 50 çeşidi dünyanın başka hiçbir yerinde bulamayız. Bütün bu verileri yöremize yapılan bitki toplayıcılarının araştırmalarından öğreniyoruz. Erzincan’a bitki toplamak için ilkin 1701 yılında Fransız Josep Pitton de Tournefort gelmiştir. Erzincan’dan geçerken üstteki tepelerden ve Refahiye’den örnekler toplamıştır. Topladığı örnekler şu an Paris’te bitki müzesinde muhafaza ediliyor. Yörede dağdağan olarak bilinen bir ağaca ait örnek bu müzededir. Onu Fransız Pierre Martin Remi Aucher 1833-1834 yıllarında takip eder. 1834 yılında Keşiş dağlarına ilk çıkan kişidir. Onun kayıtlarına baktığımızda Türkiye’den çok sayıda örnek, Erzincan’dan ise o tarihte 25 örnek toplamıştır. 1858 yılında da gelenler olmuştur. Erzincan’dan en fazla örnek toplayan yabancı (1889, 1890, 1891 ve 1894 yıllarında) Alman Paul Ernst Emil Sintenis’tir. Erzincan’dan kayıtlı 545 örnek, Türkiye’den de 12000 örnek toplamıştır. Görüleceği üzere başlangıçta Erzincan’a gelip bitki örneği toplayanlar hep yabancılar olmuş. 1970’li yıllara geldiğimizde Hacettepe Üniversitesinde Prof. Dr. Şinasi Yıldırımlı Munzur dağlarının bitkilerini belirlemiştir. Yani Erzincan’la ilgili bitki kayıtlarımıza önemli katkıları olan diğer bir kişi. Devamında 1997 yılında Erzincan’da göreve başladım, o zamandan bu tarafa Erzincan’ın hemen her yerinden 10 binin üzerinde bitki örneği topladım” dedi.
Erzincan’ın biyo çeşitliliğiyle ilgili çalışmalardan bahseden Prof. Dr. Ali Kandemir, son olarak Kemah’la İliç arasındaki Jipsli alanların bitkilerinin Gazi Üniversitesi’nde Doktora konusu olduğunu vurguladı. Bilim dünyasında örneklerin toplanıp arşivlendikten, barkod numarası verildikten sonra uzman ve meraklıların görüşüne açıldığını da ifade etti. Erzincan’da göreve başladığında Türkiye’de TÜBİTAK’ın organize ettiği bir veri tabanının bulunduğunu orada da Erzincan’a ait 982 bitkinin kayıtlı olduğunu belirten Kandemir, “Bizim araştırmalarımıza bağlı olarak bu sayı 2500’e çıktı. Bu Türkiye koşullarında oldukça önemli bir sayı. Ve şu an yine araziye çıktığımda daha önce görmediğim bitkilerle karşılaşıyorum; dolayısıyla bu sayı 2700’den aşağı değil. Bu oldukça önemli bir sayı. İsmini Erzincan’dan alan, ilk kez dünyaya Erzincan’dan tanıtılan ve sadece Erzincan’da yetişen bitkilere “Erzincanlı Bitkiler” diyoruz. Bunun sayısı da 179. Yani 179 tane “Erzincanlı Bitkiler” diyebileceğimiz bir bitki grubumuz var” diyerek, Erzincan’ da 7 önemli bitki alanı bulunduğunu vurguladı. Hem Türkiye’de hem dünyanın herhangi bir yerinde, bir şehirde bitkiler rastgele araziye dağılmadığını söyleyen Prof. Dr. Kandemir, bitkilerin özellikle kümelendiği bazı yerlerde olağanüstü çeşitliliği gösterdiğini buralara bitki alanı denildiğini belirtti. Türkiye’de bitkilerin dağılımlarını gösteren haritaya bakıldığında daha çok sıra dağları takip ettiğinin görüleceğini, Erzincan’ın da bu bakımdan avantajlı olduğunu vurguladı. “Sıradağlar olmasaydı, dağlar Ağrı veya Erciyes dağları gibi konik şeklinde olsaydı bu kadar bitki çeşitliliği olmazdı. Bizim bulgularımıza göre Erzincan’ın bitkiler açısından zengin olmasının birinci nedeni jeolojik yapısıdır, iklimi değil. Bizim meşhur bir Anadolu Diagonalimiz var. Toroslar ve Amanoslardan başlayıp yukarı doğru uzanan bir koridor... Bu koridor iklimsel elemanlarda bir değişime neden oluyor. Erzincan’ın da bu koridorun üzerinde bulunması nedeniyle bitkilerinin çeşitli olmasında etkisi vardır. Hatta bu sadece bitkilerin değil insanlarında sanki geçmişteki dağılımını etkileyen bir koridor özelliği taşıyor” dedi.
Kandemir, bitki ve hayvan isimlerinin Latince olduğunu belirterek, Bilimsel Türkçe Bitki Adları Sistemi’ni gerçekleştirdiklerini; ülkemizde 11400 civarında bitkiçeşidinin bulunduğunu, bunlardan sadece 4200’üne isim verildiğini belirterek; geri kalanına henüz isim verilmediğini bu yönerge sayesinde yeni yazılan Resimli Türkiye Florasında Latince isimlerin yanında her bitkinin Türkçe bir ismini eklediklerini, şu an bakanlığın bu sistemi kabul ederek yazışmalarında da kullandığını da ifade etti.
İlin doğal bitki envanterinin tamamlanmak üzere olduğunu da belirten Prof. Dr. Ali Kandemir, ekonomik potansiyele sahip olabilecek bitki türlerinin belirlenmesine yönelik çalışmalara başlandığını, doğal bitki potansiyelinin yerel ekonomiye kazandırılmasına ilişkin çalışmalarına Erzincan Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü’nde süs bitkiciliği üzerine, sektöre kazandırılmasıyla ilgili çalışmalar yapıldığını da söyledi. Bunlar ticari olarak yapılmış olan önemli çalışmalar. Yine Üniversite tarafından yöredeki tıbbi aromatik ürünlerin kimyasal içerik analizlerinin belirlenmeye başlandığına dikkat çekerek, tıbbi aromatik (hoş kokulu) bitkilerle ilgili birimlerinde kimyacılar tarafından Erzincan’a özgü olan bitki türlerinin kimyasal içerik bakımından analizlerinin yapıldığını dile getirdi. Henüz çalışmalarının birinci aşamada olduğunu, bunun değişik nedenlere bağlı olarak zaman aldığını üretilen makale sayısı ve yayın sayısı diğer bilimsel etkinliklerin zamana yayıldığını söyleyen Prof. Dr. Ali Kandemir, “Şimdi Bikir çiçeği bazı kanser ilaçlarına hammadde olarak kullanılıyor. Mesela bu Erzincan’a özgü Pagir çiçeği. Pagir (Pegir/Kemaliye) köyü civarında yetişen bir bitki. Bunun üreme başarısı çok iyi. Ve bunların analizine baktığımızda kötü değil. Bunu şunun için söylüyorum; sadece bir örnek olarak, öyle ticari meta halinde olan bir bitkiye benzerlikler gösteren bir bitkiyi alıp burada onun üretimi, tarımı yapılabilir mi, dediğiniz zaman farklı şeylerle karşılaşıyorsunuz” dedi. Bahçe Kültürlerinde Erzincan’dan ve Doğu Anadolu’daki diğer vilayetlerden süs bitkiciliğinde çeşitler elde etme çalışmaları olduğunu, bazı türlerde oldukça başarılı olunduğunu, Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü, Üniversite ve Valilik ile ortaklaşa bir projeyle Çörekotu ve Munzur Sarımsağı deneme alanı oluşturulduğunu söyleyen Kandemir, “Erzincan’a özgü bitki türlerini biz artık biliyoruz. Bunların rotasını, nerde durdukların, ne zaman çiçek açtıklarını biliyoruz. Bunların doğa turizmi vesilesiyle tanıtılması mümkün. Bitkiler yönünden olan zenginliği de projelendirilerek Turizme katkı sunabilir. Bakır işlemeciliğiyle Erzincan’a özgü bir bitki çeşidi bakır motifi olarak lanse edilebilir” diyerek Karasu nehrinin debisi düştüğünde yanına kirlilikten yanaşılamadığını, Erzurum’dan bu tarafa kirliliğin önlenmesi gerektiğini de vurguladı.