Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Çocuk Ürolojisi Ünitesi Başkanı Prof. Dr. Serdar Tekgül, çocuklarda gece idrar kaçırmanın aile içerisinde veya çocukta psikolojik sorunlara yol açabilen bir durum olduğunu söyleyerek, gece alt ıslatma 5 yaşından sonra da devam ediyorsa problem olarak tanımladıklarını kaydetti. Prof. Dr. Tekgül, çocukların zamanla belirli yetiler kazandığını, gece idrar tutmanın da bu yetilerden biri olduğunu belirtti. 5 yaşından sonra bir çocuk halen gece altını ıslatıyorsa, önemli olarak gördüklerini belirten Prof. Dr. Tekgül, “Bu yaş grubunda 100 çocuğun 15’inde görülüyor. Oldukça sık görülen bir durumdur. Dolayısıyla bir yetinin geç gelmesi olduğu için biz bunu pek hastalık olarak değil de, gelişimsel gecikme olarak görüyoruz. Örneğin, konuşmanın gecikmesi gibi görüyoruz. O anlamda çocukları bir süre izleyip, tedavilerini ona göre başlıyoruz” dedi.
Gece yatak ıslatmanın genellikle psikolojik bir sorundan kaynaklanmadığını kaydeden Prof. Dr. Tekgül,ancak tedavi edilmediği durumlarda psikolojik sonuçların olabileceğini belirtti. Bu çocukların yaşadıkları bu sorundan dolayı genelde daha içine kapanık ve özgüvenlerinin daha düşük olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tekgül, “Bu çocukların gece idrar çıkışları fazladır. Normalde herkes gece idrar miktarını bir miktar azaltır. Bu vücudun normal cevabıdır. Bu çocuklarda biraz farklıdır. Gece idrar çıkışı neredeyse gündüz gibi devam ediyor. Aynı zamanda bunların uyanma eşikleri çok yüksektir. ‘Top patlasa uyanmayan çocuklardır.’ Bu çocuklarda hem idrar çok geliyor hem de uyanmıyorlar ve gece altlarına kaçırıyorlar. Genetik sebepler de vardır. Geçmişte anne ve babanın ikisinde de varsa, bu çocukların yüzde 70’i gece idrar kaçırıyor. Sadece anne ya da babada ise, yüzde 40’ı; normal popülasyonda da yüzde 15 oranındadır. Genetik sebepler çok belirgin olarak karşımıza çıkıyor” diye konuştu.
Prof. Dr. Tekgül, çocuklarda gece alt ıslatmanın tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu kaydetti.5 yaşından itibaren bu durumu problem olarak gördüklerini ifade eden Prof. Dr. Tekgül, şunları kaydetti:
“Ondan sonra aile için en kadar problem yaratıyorsa, aile bunu ne kadar problem olarak algılıyorsa; ona göre tedaviye başlıyoruz. Genelde anne ve babalar çocuğu bize 5 yaşında getirmiyor. Aile için bir sosyal problem olmaya başladığında geliyorlar. Aslında 5 yaşından itibaren tedavi edebileceğimiz hastalardan bahsediyoruz. Genelde çocuk okula başlayacağında, daha geç yaşlarda yatılı okula gideceğinde ya da arkadaşlarıyla birlikte geziye gideceğinde yani sosyal bir hayata başlayacağında gece altına kaçırması problem olacağından anne ve baba bize getiriyor. Evlenme yaşında veya askere giderken gelen hastalar dâhil olabiliyor.”
Prof. Dr. Tekgül, tedavi yöntemleri arasında gece idrarın üretiminin fazla olmasına ve gece uyanma sürecini kolaylaştırmaya yönelik tedavilerin olduğunu söyledi.Prof. Dr. Tekgül, tedavi yöntemlerini şöyle sıraladı:
“İki tane temel tedavi yöntemimiz var. Birinde ilaç veriyoruz. Bu ilaç gece idrar çıkışını bir miktar azaltarak, bu sorunu çözüyor. Bu ilaç kullanıldığında yüzde 70-80 civarında başarılıdır. Bu ilacın sorunu ilacı kestiğimizde tekrar geri olma olasılığı yüksektir. Onun için uzun dönem tedaviler gerekebiliyor. Diğeri de ‘alarm cihaz’ dediğimiz tedavi yöntemidir. Bunda da çocuklara gece uyanmasını sağlayan bir cihaz takıyoruz. İdrar kaçırdığı anda cihaz ses vermeye başlıyor ve çocuk uyanıyor; aslında uyanmıyor. Çünkü bunlar zor uyanan çocuklar. Anne-baba uyanıyor; çocuğu uyandırıyor. Böylelikle şartlandırma başlıyor. Bu 12 hafta çok disiplinli sürdürüldüğünde çocuklarda etki başlıyor. Zaten bu yüzden bu tedavi çok kullanılmıyor. Çünkü çok disiplinli, her gece kalkmayı gerektiren; bu konuda kendini çok vermiş anne-babalara ihtiyaç oluyor. Bu yüzden bu uygulama zorluğu olan tedavi yöntemidir. Genellikle anne-babalar ilaç tedavisini tercih ediyorlar. İlaç tedavisiyle ilgili genel kanılar var; çoğu yanlış. Ciddi yan etkilerinin olduğu hatta kısırlığa yol açtığı konusunda kanılar var. Net söyleyebilirim; öyle bir şey yok.”
Gece idrar kaçırmanın çocukların tembelliğinden kaynaklanan bir durum olmadığını savunan Prof. Dr. Tekgül, çocukların bunu isteyerek yapmadıklarını söyledi. Anne ve babaların bu durumda kendilerine kızması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Tekgül, şunları söyledi:
“Çocuğa genetik olarak geçirenler anne ve babalardır. Zaten birçok anne ve baba muayenede söyler; ‘bende böyle kaçırmıştım, eşimde ortaokula kadar altına kaçırmıştı’ gibi konuşmalar yapıyoruz. Hiç çocuklara kızacak bir şey yok. Zaten çocuklar bu işin acısını çekiyorlar. Gece idrarınızı kaçırmışsınız, yatak ıslak ve sabah kalkıyorsunuz okula gidiyorsunuz. O çocuktaki duyguyu ve ezikliği hissedebiliyor musunuz?. Psikolojik olarak kendine olan güveni az oluyor. Bir de bu çocuklara kızarsanız, çok yazık edersiniz. Aslında bu psikolojik problemlere neden olmamak için biz bu çocuklarda tedaviye bir an evvel başlayalım istiyoruz.”