Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, kadına yönelik şiddetle mücadeleyle ilgili TBB'nin de içerisinde olduğu yeni bir platform oluşturduklarını belirterek, "Adalet, İçişleri, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler ve Maliye Bakanlığımız yan yana gelerek meselenin tüm boyutlarını ele almak zorundayız." dedi.
Feyzioğlu, Kırıkkale Baro Başkanı Talat Apaydın'a gerçekleştirdiği hayırlı olsun ziyaretinde gazetecilere yaptığı açıklamada, kadına yönelik şiddeti, suçlayarak yapmak yerine ilgili herkesin el ele vererek çözmesi gereken bir sorun olarak gördüklerini söyledi.
Topyekun siyasi partiler ve hatta hükümetler üstü bir devlet politikasının oluşturulması gerektiğini anlatan Feyzioğlu, şöyle konuştu:
"Biz her trajik olay yaşandığında 'Cezaları artıralım.' diye çağrılmasını kolaycı buluyoruz. Sonuca etkili ve anlamlı görmüyoruz. Bu çerçevede buradan özet olarak bir müjde vereyim. Asıl büyük açıklamayı inşallah Adalet Bakanımız ile yapacağız. TBB'nin de içerisinde olduğu yeni bir platform oluşturuyoruz. Adalet, İçişleri, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler ile Maliye Bakanlığımız yan yana gelerek meselenin tüm boyutlarını ele almak zorundayız. Elbette Milli Eğitim Bakanlığımız da çalışma yapmak zorunda ama o ayrı. Bahsettiğimiz şu; Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinde (ŞÖNİM) hukuki koordinasyon yapmak üzere bir avukata ihtiyacımız var. Gerek Emine Bulut olayında, gerek Eskişehir'de yaşanan trajedide devletin etkili makamları arasında ortada bir koordinasyon eksikliği ve kopukluk olduğu açık. Suçlayarak değil, nasıl çözeriz diye konuya bakarak o yaklaşımla eğilerek yürüdüğümüzde çözüm ortada."
Feyzioğlu, yıllarını ve ömürlerini kadın haklarını korumaya adamış olan bu konuda uzman, fedakar ve gönüllü binlerce avukatın görev beklediğini aktardı.
Bu avukatları örgütlü bir şekilde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca işletilen ŞÖNİM'e nöbetler halinde göndereceklerini belirten Feyzioğlu, "Bu avukatlarımız sahada yine barolarımızın hazırladığı listelerdeki başka avukatlarla birlikte çalışacak. İşin özeti, mağdur kadını erkek egemen bir kuruma, örneğin polis merkezine, adliyeye veya herhangi bir Bakanlığa gönderdiğinizde kadın orada rahat etmiyor. Bazen de maalesef hukuki süreci devam ettirmekten vazgeçiyor. Sayın Adalet Bakanı da söyledi. Eskişehir'de tam 23 kere suç duyurusunda bulunmuş. Sistemin, kurumların yetkilileri kağıt üzerinde her şeyi yapmışlar ama birbirlerinden haberi yok. İşte bunu avukat sağlayacak." ifadelerini kullandı.
- Ara buluculuk sınavı
Feyzioğlu, kanaatlerinin ara buluculuk sınavı sorularının ve cevap anahtarının şeffaflık sağlanması anlamında yayımlanması olduğunu ifade etti.
Böylece çok istismar edilen "Sorular verildi, falancaya cevap anahtarı da verildi." gibi birtakım şaibelerin şeffaflıkla önleneceğini anlatan Feyzioğlu, "Eğer bir sınava birisi giriyorsa kendisine ne sorusu sorulduğunu eline alıp öğrenme hakkına sahiptir. Cevap anahtarını da bilmeye sahiptir. Sorularda yanlış varsa da 'Şu yanlıştır.' diye iptal ettirme hakkının kullanılabilmesi için soru ve cevap anahtarının yayımlanması lazım." dedi.
- Peter Handke'ye Nobel ödülü verilmesi
Feyzioğlu, Nobel Edebiyat Ödülü'nün Srebrenitsa soykırımını inkar eden ve Sırp savaş suçlularını savunan Avusturyalı yazar Peter Handke'ye verilmesine ilişkin, "Çok üzücüdür." değerlendirmesinde bulundu.
Nobel ödülünü bileğinin ve yüreğinin hakkıyla daha önce almış olan insanlara üzüldüğünü vurgulayan Feyzioğlu, "Nobel Barış Ödülü daha siyasi bir ödül belki edebiyat ödülünde de siyaset yapıldığı çeşitli çevrelerin müdahale ettiği bilinmekte ama bu kadarı da olmamıştı. Srebrenitsa soykırımının edebiyat alanında adeta menajerliğini yapmaya soyunmuş bir insanın hayata dair hangi güzellikten bahsederse bahsetsin ben yüreğinin temiz olduğunu düşünemiyorum." dedi.
- Dış politika
Feyzioğlu, "Türkiye doğru bir dış politika istikametine girmiştir. İstikamet doğrudur, davada haklıdır. Arkasında kararlı bir irade vardır. Bu kararlılığı sahada savunacak güçlü bir ordumuz ve donanmamız vardır." değerlendirmesinde bulunarak şöyle konuştu:
"Uluslararası hukukta herkesin çok iyi bildiği üzere, haklı olmak yetmez. Hakkınızı savunacak askeri gücünüzün de olması gerekir. Ancak askeri güç de yetmez. Ekonomik gücünüzün de olması gerekir. Çünkü çağımızın asimetrik savaşları sadece ordular arasında yapılmıyor ya da silahlandırılan terör örgütleriyle devletler arasında da yapılmıyor. Bu terör örgütlerini destekleyen emperyal güçlerin ekonomik saldırıları da en az sahadaki silahlı saldırılar kadar önemli. Türkiye'nin muhakkak surette ekonomisini toparlaması ve saldırılara karşı dayanıklı hale getirmesi lazım."