Meclis Genel Kurulu'nda TBMM, Anayasa Mahkemesi, Sayıştay, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile bağlı ve ilgili kurumların 2020 Yılı Bütçeleri üzerinde HDP milletvekilleri söz aldı.
Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul, parlamentonun temsil, denetim ve yasama fonksiyonlarının İçtüzük değişikliğiyle daraltıldığını, artık gensoru verilemediğini, yürütmeden hesap sorulamadığını söyledi.
TBMM'den dernek, vakıf ve benzeri sivil toplum kuruluşlarına yapılan transferler kalemi için 2018 yılında 2,7 milyon, 2019'da 2,6 milyon lira harcandığını, 2020 yılında bu tutarın 4,1 milyon lira olmasının öngörüldüğünü aktaran Toğrul, "Meclis bütçesinden hangi dernek ve vakıflara, üstelik bir önceki senenin 1,5 katı oranında bir bütçe ayırdığınızı anlamış değiliz. Kimdir bu dernek ve vakıflar? Halk yoksulluk ve açlıktan intiharın eşiğindeyken, Meclisin 100'üncü yılı etkinlikleri için 28 milyon lira gibi astronomik bir tutarın öngörülmesinin nedeni nedir?" dedi.
HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, Osman Kavala hakkında AİHM'in ihlal kararı verdiğini, bu kararın bağlayıcı olduğunu ifade etti.
Beştaş, "AİHM'in, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş'a ilişkin kararı, sadece kendileri için değil şu anda cezaevlerinde bulunan siyasi tutsaklar için de emsal bir karardır. Türkiye yargısı, AİHM önünde mahkum edilmiştir." görüşünü dile getirdi.
Dünyada kutlanan İnsan Hakları Günü'nün, Türkiye'de, kaybedilen insanları anma günü olduğunu savunan Beştaş, "Bugün, işkencenin, ağır hak ihlallerinin, ölümün, kayyumun, KHK'lerin, OHAL'in, mayın patlamalarının, çocuk ölümlerinin, hasta mahpusların daha çok canımızı yaktığı, ağır silahların sivillerin tam kalbine değdiği gün olarak anılıyor." diye konuştu.
Türkiye toplumunun yüzde 82'sinin, hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğini düşündüğünü kaydetti.
Cezaevlerinde hasta mahkumların bulunduğunu öne süren Beştaş, "Bu mahkumlar evlerinde son günlerini geçirsin diyoruz. 'Hayır, hasta mahkum cezaevinde yok' deniyor. En son Emine Aydoğan 65 yaşında ağır hasta idi ve cenazesi çıkarıldı. Defnedilme hakkına izin verilmedi." diye konuştu.
Türkiye'de 82 milyon kişinin kişisel verilerinin, iktidarın emrinde olduğunu savunan Beştaş, bunun da İstanbul seçiminde kullanıldığını ileri sürdü.
AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş, açıklanan yargı kararlarının eleştirilebileceğini söyleyerek, "Hoşunuza giden bir karar çıktığı zaman 'yargı bağımsız' olarak karar veriyor, hoşunuza gitmediği bir karar çıktığı zaman bunu AK Parti yapmış oluyor. Dolayısıyla biz bu çelişkiyi kabul etmiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"İşkence" kavramına tolerans göstermelerinin mümkün olmayacağını belirten Muş, "Bu parlamentoda işkenceye tolerans gösterecek, rıza gösterecek hiç kimse yoktur, biz de olamayız. Biz bunun her zaman karşısında olduk." ifadesini kullandı.
Kişisel verilerle alakalı kanun çıkarıldığını anımsatan Muş, "Kişisel verinin nasıl kullanılacağıyla, bunun dışına çıkanlarla alakalı cezai hükümler vardır, bunlar uygulanır. Burada her bir milletvekili, aksi bir uygulama görürse suç duyurusunda bulunur." dedi.
HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, Anayasa Mahkemesinin iyi işlemesinin, kararlarını doğru almasının, Türkiye'nin altında imzası olduğu uluslararası sözleşmelere uygun davranmasının önemine işaret etti. Oluç, AİHM kararlarının eleştirilebileceğini ancak iktidarın bu kararlara uymak zorunda olduğunu kaydetti.
HDP Batman Milletvekili Necdet İpekyüz, toplumsal olarak, sistematik bir şekilde yaşamın her alanında "muhalefete işkence" uygulandığını, bunun, basın açıklamasında, düşüncesini açıklamakta, ifadesini dile getirmekte ve birçok alanda yürütüldüğünü ileri sürdü.
Türkiye'de cezaevlerindekilerin sayısının 59 binden 260 bine çıktığını ifade eden İpekyüz, bu cezaevlerinde hükümlüden çok tutuklunun bulunduğunu iddia etti.
İpekyüz, Sayıştay'ın, parlamento adına yaptığı denetimlerin giderek tümüyle kadük hale getirildiğini savundu.
HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, 2020 yılı bütçesinin "borçlu" olduğunu savunarak, "144 yıllık alacağımızı tahsil etmeye geldim. Bu ne demek? 1876'dan bu yana Türkiye anayasa ile yönetiliyor. Bu 144 yılık süre içerisinde bütçe yapma denen bir hak var. Alevilerden toplanan vergi camiye hizmet olarak götürülüyor, çeşitli vakıflara veriliyor, Alevi toplumuna verilmiyor. 144 yıllık borcunuz var bize. Bunun içerisinde manevi borç da var." diye konuştu.
Elinde "çarpı" işaretli bir dövizi gösteren Bülbül, bu işaretin Kahramanmaraş'ta, Çorum'da kapılarda görüldüğünü ifade ederek, "Egemen siyasetin aklında Alevilik, bu işarettir. Daha geçen hafta bu işaret kapılara konuldu. Mütemadiyen Türkiye'nin dört bir yanında kapılarımız işaretlendi." ifadesini kullandı.
Bülbül, geçen hafta İzmir'de Alevi bir yurttaşın kapısına bu işaretin konulduğunu ancak İçişleri Bakanlığı ve ilgili birimlerin bu işareti koyanı hala bulup yargı önüne çıkarmadığını kaydetti.
AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, "bütçe gayri meşrudur" ifadesini reddettiklerini belirtti.
Ayrıştırıcı, ötekileştirici bir dil olarak, 140 yıldan beri olan tarihi hatıralardan yola çıkarak "Alacağımız var." "Can borcumuz var." tarzı söylemleri çok tehlikeli bulduğunu ifade eden Turan, "Bizler 82 milyon kardeşiz. Bir ile hizmet ederken 'Orası Alevi, orası Sünni, orası Kürt, orası Türk' diye bakmıyoruz. 82 milyonun ortak değerleri var, ortak yürüyüşü var." açıklamasında bulundu.
"Çarpı" işaretinin geçen hafta Genel Kurulun gündemine geldiğini anımsatan Turan, siyasi partilerin bunu kınadığını ve konunun takipçisi olacaklarını belirttiklerini aktardı.
Turan, "Buradan yola çıkarak bazı ithamlarda bulunmayı doğru bulmuyorum. Alevi kardeşlerimize veya başka kardeşlerimize, kim olursa olsun; dini, inancı, mezhebi ne olursa olsun; ötekileştirici, çarpı koyan, yapılan her türlü eylemi doğru bulmuyoruz. Bununla ilgili işin takipçisiyiz." dedi.
MHP Grup Başkanvekili Muhammed Levent Bülbül, "Bu milletten, bu yüce Meclisten 'Can alacağımız var' diyorsunuz. Sizin kimden can alacağınız var? Kimin canını ne şekilde alacağınızı nasıl tahsil edeceksiniz, bunları bir açıklayın." ifadelerine yer verdi.
Aleviliğin helalleşmeyi gerektirdiğini belirten Bülbül, şunları kaydetti:
"Mutlaka geçmişten bugüne yanlışlıklar, eksiklikler varsa bunları dile getiriniz, bunları söyleyiniz, bunların giderilmesi için talepkar olunuz; bunlara kimsenin itirazı yoktur. Ama İzmir'de bir provokasyon olduğu açık olan bir hadisede bütün Türkiye'nin en şiddetli, en güçlü şekilde protesto ettiği bir meseleyi sanki sistematik bir saldırıymış gibi gösterip devletimize, milletimize veya toplumumuzun bir kesimine karşı kin kusmak doğru bir yaklaşım değildir. Bu anlayışla hareket edildiği takdirde bir kıvılcımın yol açacağı yangının önünü almamız mümkün olamaz."
HDP Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan, İzmir'de bir Alevi vatandaşın evinin kapısına konulan çarpı işaretinin basite alınmaması ve bunun "Sıradan insanlar yapmıştır, bu bir provokasyondur." deyip geçiştirilmemesi gerektiğini belirterek, kimin ne için yaptığının araştırılmasını istediklerini söyledi.
HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, TBMM kürsüsünde bütçeyle ilgili laf kalabalığına değil, hakikati konuşmaya ihtiyaç olduğunu söyleyerek, "Gerçek şu: Devletin kaynaklarını sermayeye, siyasetten semiren bir avuç azınlığa ve savaşa peşkeş çeken hiçbir bütçe halk yararına değildir." yorumunda bulundu.
Şık, konuşmasında, iktidara ilişkin eleştirilerini de dile getirdi.
HDP'li Şık'ın konuşmasının ardından söz alan AK Parti Grup Başkanvekili Muş, konuşmacının hangi dünyada, hangi alemde yaşadığını anlamakta zorlandığını belirtti.
Muş'un, "Meyhaneden boşta kalan vakitlerini bu kürsüden gelip konuşma yapmaya çalışan birisi." sözleri üzerine HDP milletvekilleri tepki gösterdi.
Mehmet Muş, "Yüzsüzlük, yankesicilik, hırsızlık, soygun gibi isimler bizim lügatimizde yok. Herkes kendi mesleğini icra eder, kendi mesleğini anlatır. Bunlar sizin mesleğiniz ki bu ifadeleri kullanmakta o kadar yatkınsınız." ifadesini kullandı.
Meclis Başkanvekili Levent Gök'ün, "İlk baştaki sözünüzün uygun olmadığını ben de düşünüyorum." demesinin ardından Muş, "Ben burada ne konuşacağımı iyi biliyorum, kusura bakmayın." dedi.
Muş'un konuşması sırasında HDP milletvekilleri sıralara vurdu.
AK Parti ve HDP milletvekilleri arasında sözlü tartışmanın yaşanmasının ardından Gök, oturuma ara verdi.
Gök, grup başkanvekilleriyle arada yaptığı değerlendirmeden sonra tutanaklara bakarak konuyu değerlendireceğini söyledi.
HDP milletvekillerinin 2020 yılı bütçesi üzerindeki değerlendirmelerinin tamamlanmasıyla Gök, Şık'a, sataşmadan dolayı söz verdi.
Şık, sözünü eğip bükmeden söylediğini belirterek, eleştirilerine kulak verilmesini istedi.
Bir Türkiye fotoğrafı çekerek siyasal eleştiri yapmaya çalıştığını, ağır eleştiride bulunduğunu kaydeden Şık, "İnsanların özel hayatıyla, yaptığı işle, yediği, içtiğiyle uğraşmaya çalışmayın. Faşizm, insanların yediğine, içtiğine, giydiğine karışır. Her kim yapıyorsa bunu, onun adı faşisttir." diye konuştu.
AK Parti'li Muş da bütün konuşmacıları büyük bir titizlikle dinlediklerini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kendisi, derinlikli bir eleştiri yaptığını, siyasal eleştiri yaptığını söylüyor. Demek ki bundan önceki konuşanlar hiçbir eleştiri yapamamışlar, hiçbir derinlik ortaya koyamamış. Hırsızlık, yankesicilik demenin neresinde derinlik var. Eğer siz de bir derinlik olsaydı bu ifadeleri kullanmazdınız.
Bizim kimsenin yediğiyle, içtiğiyle uğraştığımız yok. Meclise seneden seneye gelip burada ağzına geleni sayıp ondan sonra çıkıp da 'ben siyasal eleştiri yaptım, ağır eleştiri yaptım' demek bizim kabul edebileceğimiz bir şey değil. Herkes, bizim de hakkımıza girmeden eleştiri yapacak. AK Parti'den hiçbir arkadaşımın bu attığınız iftiralarla yakından uzaktan alakası yok. Ağzınıza geleni sayacaksınız, karşılığını aldığınızda 'bana hakaret etti' diyeceksiniz. Siz de bizim cevap verme hakkımıza, söylediklerinize karşı fikirlerimizi açıklama hakkımıza saygı duyacaksınız. Bizim kimsenin yediğiyle içtiğiyle şimdiye kadar işimiz olmamış bundan sonra da işimiz olmaz. İstediğinizi yiyin, istediğinizi için Türkiye özgür bir ülke."
HDP Grup Başkanvekili Kurtulan, Şık'ın partisinin değerli bir milletvekili olduğunu belirtti.
Kurtulan'ın konuşmasının başında AK Parti Elazığ Milletvekili Zülfü Demirbağ ve bazı milletvekilleri tepkilerini dile getirdi. Demirbağ'ın, tepkisini sürdürmesi üzerine, milletvekili arkadaşlarınca Genel Kurul salonunun arka sıralarına götürüldü.
Kurtulan'ın, "Grubun delisini çıkardılar ama asıl karıştıran burada oturuyor." demesi üzerine Genel Kurul'da yeniden tartışma yaşandı.
Demirbağ, kendisinin "davanın delisi" olduğunu belirterek, Kurtulan'a tepkisini dile getirdi.
AK Parti Grup Başkanvekili Muş da "Burada siyasal bir tartışma yapıyoruz, milletvekilimize 'grubun delisi' diyor. Deli arıyorsanız kendi grubunuza bakın." ifadesini kullandı.
AK Parti ve HDP arasında tartışma uzayınca Gök, yeniden ara verdi.
Genel Kurul'da, aranın ardından CHP milletvekilerinin bütçe konuşmalarına geçildi.
(AA)