Odatv Davası'nın tutuksuz sanığı gazeteci Nedim Şener, suç unsuru içermediği tespit edilen ve kanun gereği imha edilmesi gereken telefon konuşmaları üzerinden kendisini sorgulayan, tutuklanması için mahkemeye sevk eden ve konuşmaları iddianameye koyan Savcı Zekeriya Öz'ü 15 Temmuz 2013 tarihinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) şikâyet etmişti.
HSYK tarafından başlatılan soruşturma kapsamında, Nedim Şener bugün Çağlayan'da bulunan İstanbul Adalet Sarayı'na gelerek Başsavcıvekili Ercan Altuncu'ya "müşteki" sıfatıyla ifade verdi.
Nedim Şener, ifadesinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Şener, "Şikayetimizin ana konusu, 2009 yılında M. Yılmaz isminde sahte bir ihbar mailiyle benim telefonlarımın dinlenmesi, bununla 2 kez üçer aylık uzatma kararı... Ama üçüncü kez uzatma kararına kendisi olumsuz yanıt vermişti. Benim telefonlarım 2009 Kasım ayına kadar dinlenmişti. Bu telefon dinlemelerinin sonucunda, savcılar Zekeriya Öz, Fikret Seçen, Murat Yönder ve Ercan Şafak'ın ortak imzasıyla "Bu dinlemelerde herhangi bir suç unsuru yoktur" şeklinde bir karar verildi. Bunu Emniyet'e göndermişlerdi. Ancak buna rağmen bütün tapeler imha edilmesi gerekirken, aynı zamanda Zekeriya Öz tarafından bana neden dinlendiğime ilişkin bilgi verilmesi gerekirken, bunlar imha edilmeyip daha sonra 2011 yılındaki Odatv Davası soruşturma dosyasında kullanılmıştır. Bu konuda görevi kötüye kullandığına dair HSYK'ya suç duyurusunda bulunmuştum. HSYK bununla ilgili inceleme başlatılmasına karar vermiş. Savcı Ercan Altuncu'ya müşteki olarak ifade verdik" dedi.
"Soruşturmanın ihbarı yapan kişi yönünden de genişletilmesini istedik" diyen Şener, kendisiyle ilgili M. Yılmaz isminde sahte bir ihbar yapıldığını anlattı. Nedim Şener, "Polis tarafından yapılmış sahte bir ihbardı. Çünkü o günkü polis teşkilatının hedefi konumundaydım. M. Yılmaz isminde gelen sahte ihbarın içinde, benim Dink cinayetine benzer bir cinayet işleyecek şebekenin, grubun üyesi olduğum anlatılıyordu. Böyle bir ihbar karşısında savcının ve polisin çok geniş ve etraflı bir soruşturma yapması gerekirdi. M. Yılmaz'ın kim olduğu, bu ihbarın gönderildiği IP adresinin bulunması ve muhtemelen başka sanıkların da takip edilmesi gerekiyordu. Ancak ihbar mektubunda birçok isim yazılmasına rağmen, yalnızca benim ev ve cep telefonlarım dinlenmeye alındı. Burada amaç, sadece beni hedef almışlardı. Oysa ki birçok isim geçiyordu. Diğer ismi geçenlerle ilgili hiçbir şekilde dinleme ve izleme kararı alınmadı. Öte yandan teknik takip yapılması lazımdı. İhbar mektubu 6 Mayıs'ta gelmişti. Buna rağmen Zekeriya Öz 22 Mayıs'ta dinleme kararını almıştı. Yani cinayet işleyecek bir ekibin içinde olacak bir kişi, o suçu muhtemelen o süre içinde degerçekleştirebilirdi. Ancak buna rağmen herhangi bir işlem yapmadı" diye konuştu.
Şener, iki yönlü şikayette bulunduğunu vurgulayarak, "Birincisi, görevini ihmal ettiği için. Eğer Bilal Erdoğan'a bir suikast yapacaksam, bunun mutlaka açığa çıkarılması gerekirdi. İkincisi, usulsüz elde edilen telefon tape kayıtlarını da imha etmeyerek yasadışı elde edilmiş delil olarak değerlendirdiği için. Sorgu sırasında bana yönelttiği 2 konu vardı. Eşimin kalp operasyonunu beni tutuklamaya yönelik operasyonu engellemek için mi erkene aldırdığım şeklinde saçma bir sorusu vardı. Bu soruyu da tutanağa geçirttim. İfade alma sırasında soruların çok saçma ve gazete haberlerine dayalı olarak hazırlandığını söylediğimizde, 'Dosyayı zaten ben değil polisler hazırladı, önüme koydu' dedi. Oysa adli soruşturmanın kendisi tarafından yapılması lazım. Soruların kendisi tarafından hazırlanması gerekirdi. Görevini ihmal ettiği için bunları da kayda geçirttim. Şimdi HSYK ilgili kurulu soruşturma açılıp açılmayacağına karar verecek. Ondan sonra da Zekeriya Öz'ün ifadesini alacaklar" şeklinde konuştu. (DHA)