Gazze’nin birinci yılı: Savaşta gazeteci ve baba olmak

BBC Arapça muhabiri Shahdi Al Kashif, İsrail'in bir yıl önceki saldırıları sırasında Gazze'de görevliydi. Kashif, BBC Türkçe'den Rengin Arslan'a bir yandan ailesini korumaya çalışırken, bir yandan nasıl gazetecilik yaptığını anlattı.

Rengin Arslan

İstanbul, BBC Türkçe

Shahdi Al Kashif, Rengin Arslan'ın sorularını yanıtladı

Geçen yıl bu zamanlardı. İsrail'in Gazze'ye yönelik 50 gün süren bombardımanı henüz başlamıştı. Altı üstü 360 kilometrekarelik bir yer, Gazze, bütün dünyanın gündeminin en üst sırasına oturmuş, insani trajedinin başkenti haline gelmişti.

O günlerin birinde BBC'nin Fifth Floor programında bir ses duydum. BBC Arapça'nın muhabiri, adının daha sonra Shahdi Al Kashif olduğunu öğrendiğim bir meslektaşım günlerdir Gazze'deki BBC ofisinde yerde yattıklarını, kendi çocuklarının ve ailesinin Gazze'de olduğunu ve bu durumda gazetecilik yapmanın zorluklarının üstesinden nasıl geldiğini anlatıyordu sakin bir sesle.

Reklam
Reklam

Özetle kameranın, mikrofonun arkasında olanları, bazen bir haberde anlatılamayanları...

Bir bombardımanın ardından gittiği hastanede, bütün ailesini kaybetmiş yedi yaşında bir kız çocuğunun "Ben neden sağ kaldım?" diye sorduğunu söylüyordu radyoda.

"Bu bir savaş. Çok zor. Ailenizin patlamaların olduğu bir yerde olduğunu bilmek çok zor (...) Günlerdir yerde uyuyoruz. Yemek yok, su yok, elektrik yok" diyordu.

Beş dakikalık radyo bağlantısını nefes almadan dinledim.

Aradan aylar geçti. BBC İstanbul ofisinde çalışmaya başlayacak BBC Arapça muhabirinin Filistin'den geldiğini öğrendim.

Onu ofiste karşıladığımız gün, biraz sohbetten sonra aklımı kurcalayan soruyu sonunda sordum: "O sen miydin?"

"Evet" diye yanıtladı.

Geçen yıl 8 Temmuz'da başlayıp 27 Ağustos'ta biten krizde, çoğu sivil 2 bin 100 Gazzeli, 66 İsrail askeri ve 7 İsrailli sivil hayatını kaybetti.

Biz Gazze'de geçirdiği günleri bir daha konuşmadık Shahdi ile, ta ki bugüne kadar.

Geçen yıl bugün çatışmalar sekizinci gününe girmişti.

O sırada henüz ne zaman biteceği meçhul savaş, binlerce kişinin ölümü, binlerce kişinin yaralanmasıyla, Gazze'nin bir kere daha yıkılmasıyla sonuçlandı.

Reklam
Reklam

Bir yıl sonra İstanbul'da büroda buluştuk. Bir Filistinli olarak bu savaşı dünyaya anlatmanın zorluklarını sordum.

Ne zamandır Gazze'de yaşıyordun buraya gelmeden önce?

Filistinliyim ama Bağdat'ta doğdum. 1948'den sonra ailemiz Gazze Şeridi'nde mülteci olmuştu. Ben Bağdat'ta doğdum. Babam da gazeteciydi. Lübnan, Bağdat ve Kıbrıs'ta çalıştı. Ben 22 yaşındayken 1995'te geri döndük. Önce yerel haber ajanslarıyla çalıştım. Yapımcılık yaptım. Reuters, AP ve Mısır televizyonlarıyla çalıştım. 2008'den beri BBC'de çalışıyorum.

Gazze'de kaç savaş sırasında gazeteci olarak çalıştın? Sence bunların en zoru hangisiydi?

2008, 2012 ve 2014, üç savaşta gazeteci olarak çalıştım. Sonuncusu en kötüsüydü. Çok çirkin bir savaştı. Hiç durmak bilmeyen bir hava saldırısı vardı ve çok yoğun bir kara operasyonu. Hem ben, hem ailem, hem de Gazze'deki insanlar için çok zordu.

Radyo bağlantısında geceleri ofiste kaldığınızı söylemiştin. Nasıl çalıştınız o koşullarda?

Evet. Ofisi hiç terk etmedik. Önce bu çatışmanın ne kadar süreceğini tahmin edemiyorduk. Ama bir süre sonra hiç bitmeyecek gibi geldi. Geceleri orada kalıyorduk sürekli.

Reklam
Reklam

Bir aile gibiydik bu koşullar altında. Yeterli aracımız olmadığımız için bazen tek bir arabaya sıkışıyorduk. Birlikte yemek yapıyorduk, birlikte yiyorduk. O zaman Ramazan ayıydı aynı zamanda. Orada duş alıp, orada uyuyorduk. Su çok kısıtlı ve kirliydi. Ama hayatta kaldık. Ofisimiz diğer gazeteciler için de mülteci kampı gibiydi. Bütün gazetecilerle imkanlarımızı paylaşıyorduk.

**Bu koşullarda nasıl çalışıyordunuz?

İnternet, elektrik, temiz su yok. Hava sıcaktı. Jeneratör sadece 10 saat çalışıyordu. 14 saat jeneratör olmadan çalışıyorduk.

İnsanlarla iyi ilişkilerimiz vardı. Her gün Gazze'de bir yere gidiyorduk. Telefonlarımızı alıyor, bize sahadan, gidemediğimiz yerlerden haber veriyorlardı. Her caddede, her mülteci kampında, her hastanede kaynaklarımız vardı ve bu bize çok yardımcı oldu. Çok fazla görgü tanıklığı aktarma şansımız oldu.

Ailemin olduğu yerin bombalandığını canlı yayında gördüm**Eminim pek çok zor anın olmuştur ama en zoru neydi senin için**?

En zoru ailemin yaşadığı bu yerdeki savaşta muhabirlik yapmaktı. 5 çocuğum var. Bir gün bir çatı katından canlı yayın yapıyordum. Arkamı işaret ederek nerelerin bombalandığı anlatıyordum.

Reklam
Reklam

Birden büyük bir patlama oldu bir hava saldırısından sonra. Neresinin bombalandığını göstermek, o bölgeyi tarif etmek için kafamı çevirdiğimde, bombalanan yerin ailemin olduğu yer olduğunu gördüm.

Büyük bir şoktu. Ailemi güvenli olduğunu düşündüğüm bir yere götürmüştüm. Ve duman oradan yükseliyordu.

Bunu görüp, bütün olan biteni anlatmaya devam etmek, siyasi durumu aktarmak, istatistikleri vermek çok zordu. Gözlerin aslında sadece ailenin olduğu, birkaç dakika önce bombalanan yere odaklanıyor. Tek ihtiyacın olan onların sesini duymak, iyi olup olmadıklarını öğrenmek.

Peki çocukların bu durumla nasıl başa çıktı? Sen sürekli ofisteyken onlarla haberleşebiliyor muydun?

Evet, telefonda konuşuyorduk. Bir gece aynı bölge yine bombalandığında o gecenin son gecemiz olacağını düşündük. İsrail ordusu denizden bombalıyordu. Bütün gece, gündüz gibi aydınlanıyordu.

O gece kimse uyumadı. Kızlarımdan biri bütün gece benimle telefonda konuştu ve sorular sordu. Ne oluyor diye soruyordu. Ve yalan söylemek zorundaydım. "Sakın endişelenme, her şey yolunda" diyordum. "Peki bu ses ne?" diye soruyordu. "Hiçbir şey değil, hiçbir şey" diyordum. Yalan söylemek zorundasın ama yalan söylemenin de anlamı yok. O da bu sesleri duyuyordu. Senden açıklama istiyordu.

Reklam
Reklam

10 yaşında açlık greviBir gün, savaşın 17. gününde eşim arayıp oğlum Muhammed'in ben gidip onlarla yemek yiyene kadar açlık grevi yapacağını söyledi. Onu aradım, yemek yemesini söyledim ama hayır dedi. Eve gittim. Birlikte yemek yedik ve o da açlık grevi yapmadı. 10 yaşındaydı. Hiç kolay değildi.

Ailemi üç kere farklı evlere taşıdım. Önce babamlara, sonra kardeşime, en son da eşimin ailesinin yanına. Bu benim için de çok zordu. Onları da korumaya çalışıyorsun. Hem gazeteci olarak sorumlulukların var hem de bir ailen. "Ben bugün sadece gazeteci olarak çalışacağım, bugün babalık yapmayacağım" diyemezsin.

Peki senin tanık oldukların?

Çok şey var... Bir bombalamanın ardından Gazze'nin doğusunda gittik ve bir anda çocukların cesetleri üzerinde yürüdüğümüzü fark ettim.

Bacakları yoktu, onlarca çocuk, insan. Yerdeki bu çocuklara, kendi çocuklarını düşünmeden bakmanın imkanı yok. Koca bir mahalle yok olmuştu.

10-12 yaşlarında bir kız çocuğu yıkılmış bir binanın betonları arasında duruyor ve "Ali" diye bağırıyordu durmadan. Sadece taşlara bağırıyordu.

Reklam
Reklam

Yanına gidip, "Ali kim" diye sordum. "Kardeşim" dedi, "Burada yaşıyoruz biz." Ali'nin o yıkıntının altında çıkacağını ve ona yanıt vereceğini düşünüyordu.

'Gazze'de gözün kötü bir şey görmeden yürüyemezsin caddelerde'Başka bir gün bir bombardımanın ardından hastaneye gittik. Oraya gittiğimizde hastaneye yeni bir saldırı oldu. Bir süre oradan çıkamadık.

Çok zor bir gündü. Ölümü gördük. Hastaneden yayın yaptık.

Benim için, bir Filistinli olarak, Filistin'de olan çok büyük bir savaşta nasıl gazetecilik yapılacağına dair büyük bir ders oldu. Her şeyi, doğru, dengeli ve tarafsız bir şekilde aktarmak açısından bir büyük dersti.

Çocukların şimdi İstanbul'da. İlk geldikleri zaman tepkileri nasıldı? Gazze'yi arkada bıraktınız mı sence?

Çocuklarım savaş dışında bir şey görmedi bugüne kadar. İstanbul'a geldiklerinde bu kadar çok bina, hem de yıkılmamış, yeni arabalar... Gazze'de gözleriniz kötü, yıkılmış, sakatlanmış bir şey görmeden sokaklarda yürüyemezsiniz. Ama burada insanlar gülümsüyor, mutlular.

Reklam
Reklam

Bu onlar için çok ilginç. Gazze'nin dışındaki insanların insan gibi yaşaması...

Onları bir gün bir alışveriş merkezine götürdüm. Oyun için bir alan vardı. Oradaki oyunlara, oyuncaklara koştular bir anda.

Ağlamak üzereydim. Çünkü böyle bir şeyi ilk defa görüyorlardı.

Onlar için bu yeni bir başlangıç ama Gazze bizi bırakmayacak. Gazze ve oradaki her şey, Gazze'de olanlar hala hayatımızda. Ancak Gazze'den mutlu hikayeler duyduğumuzda bizi bırakabilir.**